Çocukluğumdan, okul yıllarımdan, hatıralarımda kalan, oynadığım bir orta oyunun baş repliğiyle size merhaba demek istedim. Dedim ki bu ilk yazımda; yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var. Yaşadıklarımdan öğrendiklerimi siz değerli okurlara arz etmek istedim naçiz kalemimle.

Bu ilk yazımda kendimi kısaca tanıtmak istiyorum müsaadenizle. Ben görme engelli bir kardeşinizim. Evli ve bir çocuk babasıyım. Eşimde benim gibi görme engelli. Kadife kafalı birde oğlumuz var. O bizim umudumuz, gören gözümüz. Her zorluğu göze alarak iki görme engelli tam beş buçuk yıl önce “evet” dedik mutluluğa. Her zorluğa göğüs germeye çalıştım büyük bir sabırla. Toplumun el verdiği ölçüde en iyi baba ve iyi bir eş olmaya çalıştım, çalışıyorum da. İlk önce interneti aktif kullanmayı ve tabir yerindeyse eldivenden merdivene her türlü ihtiyacımızı temin etmeyi, mobil bankaları kullanmayı öğrendim müthiş bir hırsla. Kısacası bugüne kadar kimseye bizim evde tuz bitti, şekerde yok! Beni bir markete götürüverin mi? Demedim. Dünyada en ağır imtihan; kula minnet etmekmiş! Tabi bunu da en çok çocuk dünyaya geldikten sonra tecrübe ettim. Bütün güçlüklerine rağmen yaşamak çok güzel.
Hani bunalıma giren, teselliyi birtakım psikolojik ilaçlarda arayan kardeşlerim var ya! İşte onlara sesleniyorum. Karşınıza kaldıramayacağınızı düşündüğünüz bir engel çıktığında her şeyden önce bunalmayın efendim! Hayatta aşılmayacak engel yok! Gelin bizim eve, hanımda güzel bir çay demleyiversin bize! Sonrada bakın gözlerimize! Öylece bakın. Bizim evden çıktığınızda bakın bakalım, hayatta sağlıktan özge bir zenginlik var mı? Üç gündür ciğerlerimiz yanıyor! Geleceğimiz, umutlarımız yanıyor. Bu bir doğa olayıysa rabbimden gelene amenna! Onun kahrı da hoş, lütfu da. Ama bu bir sabotajsa nasıl bu kadar kötü olabilir insanlar! O kadar canlıyı, nasıl diri diri yakarlar. O gözü yaşlı insanların, o itfaiyecilere su taşırken alevlerin arasında kalıp şehadet şerbetini içen Şahin kardeşimin, o dilsiz dudaksız canlıların ahını rabbim almayacak mı? Elhak! Alacak hem de öyle bir alacak ki.
Son olarak dün Konya’mızda gerçekleşen acı katliamı da büyük bir teessürle takip ettik. Yahu! Bu ne kin, bu ne adavettir. Ülkede kanun var, nizam var. Belki söyleyecek çokta söz var ama bu benim daha ilk yazım. İlk günden haddimi aşmak istemiyorum.

Bana bu fırsatı tanıyan Karaman Gündem Gazetemizin değerli kurucusu ve Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Sayın Kemal Önder Demirkollu öğretmenime, halkımıza doğru, ilkeli, tarafsız haberleri ulaştırmak için gecesini gündüzüne katan Karaman Gündem Gazetemizin güzide personeline, değerli kalemleri ile gazetemize katkıda bulunan değerli yazar büyüklerime, doğru, tarafsız yayınlarımıza destek veren bütün okurlarımıza sonsuz şükranlarımı arz ederim...