“Sapla Sapıklığı karıştıranlara ithaf olunur...”
                Sevgili insan! Utanıyorum !

           Hülasa benim gibi neme lazımcı tüm insanlar adına yaşadığım zamandan, mekandan ,  insan gibi olanlardan ve  insan haricindeki tüm canlılardan utanıyorum. Mazlumlara, sabilere, masumlara ve günahsız bebelere koca bir özür borcum(uz) var. Ben kendi adıma özür diliyorum. Ne yazık ki artık sözün bittiği yerdeyiz. Dilin dönmediği andayız. Kalemin yazmaya ; yazanın konuşmaya imtina ettiği haldeyiz. Önümüzde edepsizlik kos koca bir ırmak olmuş akıyor. Sağımızda arsızlık bitmek bilmeyen tren katarı misali geçtikçe geçiyor. Solumuz da ihanet muslukları sonuna kadar açılmış akarken, ardımızda namussuzluk; altımızda hayasızlık, “üstümüzde ise  günahlar kabuk bağlamış ve biz neme lazım ülkesinde koca bir Toplumbağa olmuşuz” vesselam.


              Ey Beyefendi. Ben senin adına utanıyorum!
            Sen utanma devam et. Sen devam et kaç para maaş alacağının hesabını yapmaya. Sen devam et yeni telefonunun ayarlarıyla gece- gündüz demeden oynamaya. Hafta içi kazandıklarını yeni evinin duvarına; hafta sonu kazanacaklarını arabanın tavanına harcamaya devam et. Kendi günahlarını yok sayıp canını sıkanlara küfredip kahveni yudumlamaya. Kurtların kuzu; kuzuların  avcı; avcılarınsa çakalı oynadığı çok şey okuduk ve duyduk. Lakin Kurt’un Kurt’tan; çakalın çakaldan; kuzunun da kuzudan şüphe ettiği gündeyiz. Sen görmezden, duymazdan ve bilmezden gelmeye devam et. Bilesin ki sırtındaki günahlar kabuk bağlamış. Hep beraber Toplumbağa olmuşuz ya.

              Ey hanımefendi. Ben senin adına da utanıyorum!

          Sen utanma devam et. Günlere devam et. Günler su gibi geçiyor olsa da . Geçerse geçsin. Yüzüne gözüne sürdüğün malzemeler zannetme ki seni başka gösterecek ve tanıyamayacak mı sanıyorsun seni Azrail. Devam et, perdelerin renginden, koltuğunun şeklinden şikayet etmeye. Her sene yeni bir halı ser evine. Markasız eşarplarını at gitsin. Daha Ramazan’a çok var. Koltuk altına kuran sıkıştırıp mukabeleye gitmek için çok erken. Bitmek bilmeyen dizileri izleye dur evinin  kanal-izasyonlara  bakan ekranından. Acaba nerde hata yapıyoruz hiç düşünme. Devam et ki kremler hürmetine kat kat olan o sahte yüzünün sözüm ona güzellik ağrısı sırtına vurmuş haberin yok. O kat kat   kabuk   bağlamış  günahlarınıza merhem olmayan kremler seni de Toplumbağa milletinin bir ferdi yapmış haberin ola.

            Ey üzerime kurtuluşu vebal olan ama kurtaramadığım Hanım Kızım ve  Hey Delikanlı !
           Sizden de  utanıyorum. Biz günümüzü gün ederken sizleri başıboş bıraktığımız anlarda  kafe köşelerinde eriyip gidişinizi seyrettikçe utanıyorum. Bizler iki rekat namaz kılmanın  ucuz Müslümanlığında sevap yudumlarken; sizleri şeytan sofrasında acı çorba içmeye terk edişimizi düşündükçe utanıyorum. Sizlerin bizim çocuğumuz olduğunuzu bile bile, utanıyorum yeni nesil ahlaksız işte deyip bir köşeye çekiliverenlerden olduğum için. Size sahip çıkma adına ne yapabilirizin derdinden fersah fersah uzak olduğumuz gecelerde, umarsızca  süt içip uyuduğumuz ve uyudukça  her gün yeniden sırtımıza örttüğümüz o vebal işlemeli örtüler üstümüzde, bizse altında ezilen birer  Toplumbağa oluşumuzdan utanıyorum.
            Utanıyorum. Ey Çocuk.
            Ülkemin nerede ise her köşesinde ve her gün. Masum bir bedene meyledenlerin sayısının artışında payı olanlardan,  ülkesine ve ülkesi insanına sahip çıkmayanlardan biri olduğum(uz) için utanıyorum. Bütün suçu bu ahlak yoksunu insan müsveddesine yüklerken acaba biz neyi eksik yapıyoruz ki bu kadar hain insan çıkıyor içimizden derdine düşmeyenlerden olduğum(uz)için utanıyorum. Sayısı binleri bulan kadına, kıza ve çocuğun bedenine  alçakca meyleden ahlaksızların ahlaksızlığını bir kenara koyup ;onun dolmuş şoförlüğünü gündemine alıp bütün dolmuş şoförlerini; öğretmenliğinden dem vurup bütün öğretmenleri, doktormuş bir de deyip bütün doktorları; filan partidenmiş; falanca  düşüncesindenmiş; filanca  topluluğundanmış deyip kenara çekiliveren koca bir toplumu; binlerce kişiden oluşan bir camiayı ve yaptığı sadece bir düşünceye sahip olmak olan  bi dünya insanı töhmet altında bırakan şeref yoksunları ile -  ki en az bu iğrenç suçu işleyen adiler kadar adiliğe imza atmış olmaktalar – aynı havayı teneffüs etmekten utanıyorum.

                Diyeceğim o ki.
            Bu adice davranış olmuş/ olmamış ; tahkikatı devam etmiş ya da bitmiş. Sen bu adiliği yapanların/yaptı denilenlerin peşine düşmeyi bırak. Kanun zaten peşine düşmüş ve gerekeni yapmış/yapacaktır. Düşeceksen, masum bedenlere meyleden, adi ve ahlak yoksunu hayvanlar neden bu kadar çok ve giderek artmakta onun derdine düş. Bu ahlaksızların cezası ne olmalı ki bunların kökü kurusun kurutulsunun  derdine düş. İdam gelsin de, başka bir fikir sun  ya da başka bir ıslah  iste. Sizler o taciz- ve diğerine dilim varmıyor- denen kelimeyi ulu orta kullandıkça,  kulaktan duyma rakamlar telaffuz ettikçe, manşetinize taşıdıkça,  çocukları ismi ve cinsiyeti ne olursa olsun yurtlarda kalmış, kalan ve kalacak olan; çeşitli dernek, oda, vakıf, topluluk, kurs,ders , özel ders, kamp vb. binlerce kurum – kuruluşa katılmış ve oralara  mensup olan ve olacak olan bütün aileleri, çocukları ve çocuklarımızı emanet ettiğimiz bütün öğretmen, hoca, başkan ya da sorumlu olan herkesi “acaba” sorusu ile perişan ettiğini(zi) ve töhmet altında bıraktığını(zı) biliyor musunuz acaba.

                Yazıklar olsun  Onlara ki:
           Hastane, postane, dershane, pastane koridorlarında bizim dernekten, bizim partiden, bizim vakıftan, bizim camiadan, bizim topluluktan vs. değilmiş deyip zil takıp oynayan; münferit bir şerefsizliği bütün bir camiaya/camialara yıkmaya çalışıp ; onlar eksi puan alsın ki biz büyüyelim küstahlığında yarışanlar. Şunu herkes bilir ki yeryüzünün en tehlikeli canlısıdır insan. Kimin iyi kimin kötü olduğunu ancak Allah bilmekte. Annesini katleden evlatlar; nasıl ki tüm evlatları; hastasına tecavüz eden doktor nasıl ki tüm doktorları; komşusuna tecavüz eden bir hain nasıl ki tüm komşu olanları; öğrencisine sarkıntılık eden müdür nasıl ki tüm müdürleri ; işçisine tacizde bulunan işveren nasıl ki tüm işverenleri; Hıristiyan bir vatandaşı öldüren Şafi bir Müslüman nasıl ki tüm Şafi olan Müslümanları; kadına şiddet uygulayan Karaman’lı bir erkek nasıl ki tüm Karaman’lı erkekleri ve kapalı kapılar ardında -özür dilerim fuhşa meyleden- köylü bir kadın nasıl ki tüm köylü kadınları; ve bir muhabirini taciz eden gazete patronu nasıl ki tüm gazetecileri temsil etmezse bu ve benzeri hadiseleri yaşayan- yaşatan ahlaksızlarda girip çıktığı camiayı asla temsil etmez ve edemez.  
               Soruyorum şimdi :
            Bugün bilerek ya da bilmeyerek konunun dışına çıkıp bir namussuz eliyle kınadığın ve karaladığın  camiaların, toplulukların, mesleklerin ve mensupların günahı sırtınızda kabuk bağlayıp sizleri adi bir Toplumbağaya çevirdiği gün, Allah kimsenin yanına ve yakınına göstermesin olur ya  sizinle aynı düşünceye sahip birisi  hem de sizin en yakınınızda birine adice ve alçakça zarar verirse o zaman ne yapacaksınız. Aynı şekilde zil takıp oynayacak; mensup olduğunuz camiayı aşağılayacak; bu münferit değil bizim camia hep böyledir zaten diyebilecek misiniz ?  İçinizde yaşayan ve  dost bildiğiniz biri ansızın bir cinayete, arsızlığa, hırsızlığa, sapıklığa meylederse yine aynı şekilde sapla samanı karıştırmaya devam edecek misiniz. Caninin, hırsızın, arsızın, teröristin ve  sapığın ne dini, ne dili, ne milleti, ne de camiası olamaz. Ve kimin içinden kim hangi ahlaksızlıkla çıkıverir kimse bilemez. Eğer bile bilseydik binlerce insanımızın gazetelerin üçüncü sayfasında yok olup gidişlerine tanık olmazdık.

          Siz dua edin. Biz dua edelim .Hem de çok dua edelim. Edelim ki. Mevla sizi - bizi,  velhasıl kimseyi , mensubu bulunduğu ailesinden, sülalesinden, camiasından çıkacak bir cani, bir terörist, bir arsız ya da bir sapık eliyle imtihan etmesin.
        Mevlam bilgi kirliliği yüzünden  töhmet altında bırakılan ailelere sabır versin. Rabbim masum bedenlere hunharca kıyan adileri de; bu adilikten kendine -nerede hata yapıyoruz deyip pay çıkarmak yerine- çıkar elde etmeye yeltenenleri de kahretsin vesselam. Âmin.