BAŞBAKAN’IN MESAJI SÜRPRİZ Mİ?

Başbakan Erdoğan’ın 1915 olayları ile ilgili mesajı içeride ve dışarıda büyük bir yankı uyandırdı. Bu hadise beklenmedik ve sürpriz olarak değerlendirildi. Başbakan’ı az çok tanıyanlar için aslında hiçte şaşırtıcı bir durum söz konusu değil. Başbakan Türkiye’yi bölgesinde ve dünyada olması gereken yere taşımak için kendi medeniyet dünyasının reflekslerini ortaya koyan bir lider. Türkiye’yi büyük ülke yapmak, sözü dinlenir bir ülke yapmak, veren bir ülke yapmak, mazluma ve mağdura sahip çıkan bir ülke yapmak, kim olursa olsun ve dünyanın neresinde olursa olsun hak ihlallerini üst perdeden dile getirmekten kaçınmayı zül sayan bir ülke yapmak için çabalayan bir lider başbakan.

Kıbrıs meselesine bakışı, one munıte çıkışı, Mavi Marmara’daki tavrı, Filistin meselesine yaklaşımı, Mısır’daki darbeyi kınayışı ve bu konudaki dik duruşu, Suriye politikaları, Birleşmiş Milletler genel Kurulu’nda yapmış olduğu konuşma başta Kürt meselesi olmak üzere içeride attığı birçok adım Başbakan’ın 1915 olayları ile ilgili verdiği mesajı çokta sürpriz kılmıyor. Bu olaylara bir bütün olarak baktığınızda aslında Türkiye yatırıldığı uykudan uyanıyor. Bunların hepsi aslında uyanma hamleleridir. Kendini çözme, kendini anlama ve kendinin yok edilmesiyle dünyanın neler kaybettiğini görme ameliyesidir. Büyük olmak böyle bir şey değil mi zaten.  

Uzun yıllar sırtımızda kambur gibi taşıdığımız yıllık, mevsimlik sorunlarımız vardı. Kıbrıs meselesi, başörtüsü meselesi, irtica yaygaraları, laiklik elden gidiyor naraları, terör belası ve tabi ki Ermeni meselesi. Türkiye yıl boyu bu meselelerin altında ezilip gidiyordu. Diğer meselelerimiz de vardı elbette ki ancak bunlar bir alt mesele olmanın ötesine geçemiyordu. Türkiye’nin önünü tıkayan bu devasa sorunlar bir bir ele alınarak kendi medeniyet havzası şuurunun idrakiyle çözülüyor. 1915 olayları ile ilgili verilen mesajı da bence bu çerçevede okumak lazım.

Tamda 2015 yılında 100. Yılına girecek 1915 olayları ile ilgili Ermeni Diasporasının Türkiye’yi sıkıştırmaya çalıştığı bir dönemin hemen öncesinde bu hamle çok anlamlıdır. Kötü emeller beslemeyenlere, hain planların peşinden koşmayanlara uzatılan bir eldir bu. Hadi bakalım, buyurun demektir bu.

Bir yandan Mısır’daki darbe, Suriye’de yaşanan insanlık dramı, Orta Afrika ve Myanmar’daki Müslümanlara yapılan zulümler içimizi burkuyor elbette ki. Ancak diğer yandan Filistin’de el-Fetih ve Hamas’ın anlaşması, birliktelik oluşturmaları içimizi aydınlatıyor. Arzulanan tablolar bir bir ortaya çıkıyor. Müslümanlar ancak birlikte hareket ederek, birbirlerini anlayarak, görüş farklılıklarını rahmet olarak görerek meselelerini çözebilirler. Bu anlamda atılan adımlar ümmetin birlikteliği ve geleceği açısından umut verici bir durumdur.

Allah’a şükürler olsun ki hem ülkemizde hem bölgemizde tabular birer birer yıkılıyor, ezberler birer birer bozuluyor.

Asıl sevindirici olanın Türkiye’nin yürüyeceği yolu idrak etmiş olmasıdır. Kendi kararlarını alabilme potansiyeline kavuşmuş olduğunu görmesidir. Temel meselelerde karar alacağı zaman ABD’nin ve AB’nin  gözüne bakar bir durumdan kurtulmuş olmasıdır. Daha düne kadar böyle değil miydi? Kulaklarımız ABD’nin ve AB’nin ne diyeceğine kilitli değil miydi? Eski düzen olsaydı Suriye’ye bakışımız, Mısır’a bakışımız, Filistin’e bakışımız bugünkü gibi olabilir miydi?

Kim ne derse desin başbakan Türkiye’nin, bölgenin ve dünyanın gelecekte nasıl şekilleneceğinin temellerini atmaya matuf hamleler yapıyor. Adeta şokluyor. Bu hamleler benim için ne şaşırtıcı ne de sürpriz. Fakat bazıları için, onu tanımakta zorlananlar için bu hamleler hem şok edici hem de sürpriz hamlelerdir.

Bu sürprizler! Uyuyan devi uyandıracaktır.

M. Abdulkadir YUSUFOĞLU