BÜYÜ BOZULDU CEMAAT FAŞ OLDU

Açığa vurulma, ortaya çıkma anlamına gelen faş olmak tamda bugünkü cemaatin durumunu ortaya koymaktadır. Evet cemaat faş olmuştur. Allah rızası için yola çıktığını iddia eden yapı ne yazık ki bugün istikametini kaybetmiştir. Kendinden olmayan, kendi gibi düşünmeyen müslümanları hedef tahtasına oturtmuştur. Menzile varmak için (artık nasıl bir menzil ise) her yolu mübah görmektedir. Yalan, iftira, manipülasyon, karalama, karartma esas bir meslek haline getirilmiş durumdadır. Yalanın, iftiranın, manipülasyonun, karalamanın ve karartmanın dinimizde asla yeri olmamasına rağmen cemaatin yayın organlarında pervasızca kullanılması bunun çok açık göstergesidir. Kemal Kılıçtaroğlu’nun Başbakan’ı kastederek ‘yalancıdan, hırsızdan başbakan olmaz’ sözüne karşılık Başbakan’ın ‘evet Kılıçtaroğlu’nun söylediği tek doğru bu gerçekten yalancıdan, hırsızdan başbakan olmaz, bunun için millet yalancıları ve hırsızları başbakan yapmıyor’ sözünü cemaat medyası öyle bir manipülasyona tabi tutmuş ki anlayana aşk olsun. Verdiği haberde başbakanın bu sözü nasıl ve kim için söylediğini atlayarak başbakanı yalancılık ve hırsızlıkla suçlamaktadır. Bu nasıl bir anlayıştır, bu nasıl bir kindir, bu nasıl bir gözü dönmüşlüktür bilen beri gelsin.

Müslüman aşikardır, nettir. Azimeti ruhsata tercih etmiştir. Bir Müslüman ancak hayati tehlikesi söz konusu ise kalbini sağlam tutmak kaydıyla dilini değiştirebilir ve kendini gizleyebilir ki bunun da örnekleri azdır. Allah’a sağlam bir imanla inanmış bir Müslüman her zaman azimeti tercih etmiş ve asla inancından taviz vermemiştir. Üstad Bediüzzaman Hazretleri azimetin abideleşmiş timsalidir. Takiyyeye, manipülasyona, yalana, iftiraya tenezzül etmemiş dosdoğru bir duruş sergilemiştir. ‘Arabistan’da dünyaya gelseydim mücadele etmek için Türkiye’ye gelirdim’ sözünü söylemiştir. Mücadele derken Müslümanlara karşı bir mücadele değil, şirke karşı, imansızlığa karşı, ahlaksızlığa karşı, yalancılığa karşı bir mücadele elbette ki. Ve üstadın hayatı da zaten bunu çok açık ortaya koymaktadır.

Bugün İslam coğrafyasının hali pür melali ortadadır. İşbirlikçiler eliyle sömürülmekte, aç bırakılmakta, ve kanı akıtılmaktadır. Bu düzeni sürdürmek isteyen küresel güçler ve bunların temsil ettiği batı medeniyeti insanlığı uçurumdan aşağı sürüklemektedir. Bu anlayışa karşı bu coğrafyadan elbette bir itiraz, güçlü bir itiraz yükselmeliydi. Ki o itiraz bizim ülkemizden, bizim başbakanımızdan geldi. Kuvveti üstün tutanların değil hakkı üstün tutanların haklı olduğu anlayışı bizim ülkemizden, bizim başbakanımız tarafından haykırıldı. Batı bunun için rahatsız, ABD bunun için rahatsız, İsrail bunun için rahatsız peki ey cemaat siz ne için rahatsızsıznız? Türkiye’nin bir Suriye mi olmasını istiyorsunuz yoksa bir Ukrayna mı? Türkiye’deki istikrarsızlık, kaos ve kargaşa size nasıl bir menfaat temin edecek ki bu ortamların oluşması için şehvet derecesinde bir varlık ortaya koyuyorsunuz. Allah size bir hizmet fırsatı sunmuşken bunu bu şekilde ne adına heba ediyorsunuz? Hizmet içerisinde yer alan ve gerçekten Allah rızasından başka bir saik gözetmeyen o kadar insanın hesabını nasıl vermeyi düşünüyorsunuz.

Şayet gittiğiniz yolun doğru olduğuna inanıyorsanız niçin ‘bizim 17 Aralık darbe operasyonuyla ilgimiz yoktur’ demiyorsunuz da bilakis sahip çıkıyorsunuz. Niçin Türkiye’deki istikrarı bozmak için liderinizin ‘Cebrail parti kursa desteklemem’ sözüne karşılık siyasetin dibine dalıyorsunuz. Ak Parti olmasın, Recep Tayyip Erdoğan olmasın da kim olursa olsun diyerek’ CHP’nin güçlü olduğu yerde CHP, MHP’nin güçlü olduğu yerde MHP desteklenecektir’ diyorsunuz. Bediüzzaman Hazretlerine hayatı zindan eden, hapisten hapise, sürgünden sürgüne gönderen CHP’ye oy istemek size mi kaldı. Risale-i Nurların hangi kitabında, hangi sayfasında okudunuz da böyle bir şeye kalkışıyorsunuz. Risale-i Nur tabiriyle aklınızı başınıza almazsanız öyle bir şefkat tokadı yersiniz ki şaşar kalırsınız. Tabi dua edin bu tokat şefkat tokadı olsun.

İnşallah 30 Mart aklınızı başınıza getirir. Faş oldunuz faş.

M. Abdulkadir YUSUFOĞLU