Genel Başkan Yardımcısı Ali Yalçın: "Üyeyi, Ülkeyi, İnsanı ve İslam’ı İlgilendiren Her Şeyde Tarafız"
 
Karaman Eğitim-Bir-Sen Şubesi İl Divan Toplantısını Genel Başkan Yardımcısı Ali Yalçın’ın da katılımıyla Kale tesislerinde gerçekleştirdi. Toplantıya il ve ilçe yönetim kurulu üyeleri, kadın komisyonu ve iş yeri temsilcileri katıldı.

Yetkili Sendika Eğitim-Bir-Sen’in kazanımlarının anlatıldığı tanıtım filminin gösterilmesinin ardından Şube Başkanı Yunus Özdemir selamlama konuşması yaptı.  Sorumlu sendikacılık gereği olarak üyelerin özlük haklarıyla ilgilendikleri gibi dünyanın dört bir tarafında ezilen insanların sorunlarını dert edindiklerini belirten. Özdemir: “Bir çok yardım kuruluşuyla beraber ortak çalışmalar yürütmekteyiz. Ülkemizde ve dünyada zor durumda olan, savaş mağduru, aç insanlara da yardımcı olmak için çalışmalar yapmaktayız.” dedi.

Şube Başkanı Yunus Özdemir’in konuşmasının ardından açıklamalarda bulunan Genel Başkan Yardımcısı Ali Yalçın; Kavga zemininde yürütülen rekabet yerine, rekabet zeminde hizmeti seçtiklerini belirterek sözlerine şöyle devam etti: “Sendikacılığı korsan gemilerin limanı ya da devletin ileri karakolu olarak yapmaya çalışan ve kirletenlere reddiye olarak kurulduk. 1992’de yine bir sendika değil, yeni bir sendika olarak yola çıkarken kaldırımın taşı, esnafın camı ve milletin arabasıyla sorunumuz olmayacak, erdemli bir hareket olarak iyilikleri önerecek ve kötülükleri önleyeceğiz demiştik. Niyet hayır olduğu için akıbet de hayır oldu. Bugün geldiğimiz noktada 270 bin üye sayısını geride bırakırken, aynı zamanda Türkiye’nin en büyük sendikası olduk. Yetkili ve sorumlu sendikacılık anlayışımız gereği, eğitim çalışanlarımıza bir çok kazanım sağladık” şeklinde konuştu.

Üyeyi, Ülkeyi, İnsanı ve İslam’ı İlgilendiren Her Şeyde Tarafız
Vicdanların güçlü sesi ve kazanımların tek adresi olduklarını kaydeden Yalçın, şöyle devam etti: “Bunu sadece üyelerimiz değil, kendilerini bizim aldığımız kazanımlarla anlatmaya çalışan araklayıcı diğer sendikalar da kabul ediyor. Bunda sorun yok fakat bazıları neden Filipinler ile bile ilgilenmeye çalışıyorsunuz. Sizden başka bu tip konularda adı duyulan bir tane sendika var mı’ diyorlar. ‘Somali, Pakistan, Arakan, Suriye, Filipinler, Van Depremi, Samsun Sel Felaketi gibi bütün gündemlerde Memur-Sen ailesi olarak bir adım öne çıkıyorsunuz. Bunlar sendikacılığın sorumluluk alanında mı’ diyenler de oluyor. Siz sadece üyelerin sorunlarıyla ilgilenmelisiniz diyenler var. Size ne Suriye’den, Filipinler’deki felaketten diyorlar. Biz insan merkezli bir sendikacılık yapacağımızı deklare ettiğimiz zaman bunu laf olsun diye söylediğimizi sandılar anlaşılan. Biz merkeze insanı koyan sendikayız. Üyeyi, ülkeyi, insanı ve İslam’ı ilgilendiren her şeyde tarafız. Ülke ve insanlık kaybediyorsa, bizim kazanmamız söz konusu olamaz. Olaylara pragmatist yaklaşamayız. Erdemli sendikacılık derken, duyarlı ve tutarlı olmanın erdemin bir parçası olduğunu bilmemiz gerekiyor.”


17 Aralık Küresel Operasyonu Yolsuzluk Operasyonu Değildir
Türkiye’nin her 10 yılda bir hizaya çekilen, son 12 yıl sayılmazsa her 1,5 yıla bir hükümetin düştüğü istikrarsız bir ülke olduğunu belirten Yalçın, “28 Şubat sonrası demokrasiye birkaç defa elense çekildi. Kamu-Sen’in ev sahipliği yaptığı Ulusal Birlik Hareketi’nin 28 Şubat provası, kapatma davası, e-muhtıra, 7 Şubat Hakan Fidan’a Operasyon hadisesi, KESK ve DİSK’in başını çektiği Gezi Provokasyonu neyse 17 Aralık Küresel Operasyonu da aynıdır. Hepsindeki ortak nokta, küresel aktörlerin büyük hedeflerine yerli işbirlikçilerin küçük hesaplarıyla katkı sunması ve milli iradenin tokatlanarak haddinin bildirilmeye çalışılmasıdır. 17 Aralık Küresel Operasyonu, inat ve ısrarla Büyük Yolsuzluk Operasyonu olarak takdim edilmeye devam ediliyor. Yolsuzluk iddiaları asla hasıraltı edilmemeli ve eğer yolsuzluk varsa sonuna kadar üzerine gidilmelidir. Fakat her yönüyle ayan beyan ortaya çıkan küresel operasyonu kamufle etmek için yolsuzluk operasyonu demek kesinlikle bilinçli bir tercihtir. İktidar demek aynı zamanda imkân demektir. İmkânlar bazı tarla farelerinin iştahlarını kabartabilir. Her dönemde tarla fareleri olmuştur. Bu dönemde de tarla fareleri mutlaka vardır. Tarla fareleriyle mücadele etmek için bütün ürünü ateşe vermek ve üstüne üstlük tarlanın tapusunu da üzerine geçirmeye çalışmak anlaşılır bir şey değildir. Karanlıklar içerisinden korku tünellerini geçerek geldiğimiz yolculukta özlük ve özgürlük noktasında elde ettiğimiz kazanımların yeniden sıfırlanmasını asla istemiyoruz. Her 10 yılda bir darbe kader olmaktan çıkmalı ve herkes bu ülkede geleceğe güvenle bakabilmelidir” değerlendirmesinde bulundu.


Dün Tehdit Edenler Bugün Tevil Ediyorlar
Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Ali Yalçın, 28 Şubat’ın üzerinden 17 yıl geçtiğine dikkat çekerek, “Müstağni ve mütekebbir bir edayla dün ‘bin yıl sürecek’ tehditleri yapanlar, bugün bin pişman tavırlar içerisinde birbirlerini suçluyorlar. Dün milleti tehdit edenler, bugün yargı huzurunda tevil ediyorlar. Dün tehdit savurup ‘Biz kaç kişiyiz’ diyenlerin etrafı boşaldı, bugün ‘Birkaç kişiyiz’ diyorlar. Zulüm ile abat olanın sonunun berbat olacağını söyleyenler bir kez daha yanılmadılar” dedi.


 “28 Şubat, sözde irticayla mücadele adı altında kendi meşruiyetini kendisi oluşturmaktaydı. Ama irtica tanımının belirsizliği (kasten belirsiz bırakılmış olması demek daha doğru olur), sadece sözde irticayla ilişkilendirilen mütedeyyin kesimler için değil, toplumun tüm kesimleri için bir demokrasi kaybını, baskı ve insan hakları ihlallerini beraberinde getirdi. Sözde irtica ile mücadele, kişi ve kurumların temel hak ve hürriyetlerinin ihlalinin kılıfı ve bir tür dokunulmazlık kazanmak için benimsedikleri bir misyon hâline geldi. Başörtülü kadınların eğitim, öğrenim ve çalışma hakları anayasal ve uluslararası sözleşmeler hiçe sayılarak ucube yönetmeliklerle engellendi.