İSLAMOFOBİCİLER

Antalya’da dört gün süren 19. Milli Eğitim Şurası yapıldı. Şura’da Öğretim Programları ve Haftalık Ders Çizelgeleri, Öğretmen Niteliklerinin Artırılması, Eğitim Yöneticilerinin Niteliğinin Artırılması ve Okul Güvenliği olmak üzere dört ana başlık görüşülerek toplam 179 tavsiye kararı alındı. Özellikle medya alınan bu 179 tavsiye kararını görmezden gelerek sadece Osmanlı Türkçesi dersinin İmam-Hatip ve Sosyal Bilimler Liselerinde zorunlu, diğer liselerde ise seçmeli ders olarak okutulmasının peşine takılarak kamuoyunu gereksiz bir tartışmanın içerisine çekti.

Ülkemizde tarihine, kültürüne, değerlerine, inancına yabancılaşmış ne yazık ki bir güruh var. Bunlar habbei kubbe yaparak vaveylayı koparma noktasında çok mahirler. Şura sonucunda alınan 179 karar sanki yokmuş gibi, sadece bir karar alınmış ve bu kararda Türkiye’yi bir felakete sürükleyecekmiş gibi koro oluşturup atış pistine koştular.

Osmanlıca ki böyle bir dil yok. Yani İngilizce, Almanca, Fransızca gibi bir dil değil Osmanlıca. Yabancı bir dil değil. Doğru kullanımıyla Osmanlı Türkçesi yani Türkçe. Bir cihan devletinde kullanılan ve birçok dilden beslenen zengin bir dil. Bizim dilimiz.

 İslam ya da İslam ile irtibatlı her mevzu, bahis konusu olduğunda islamofobiciler  kırmızı bez görmüş boğa gibi saldırıya geçiyorlar. Doğrudan İslam’a saldırma yürekliliğini gösteremediklerinden bu ve benzeri bahanelerin arkasına sığınıyorlar.

Açık konuşmak gerekirse 1928’de harf devrimiyle kendimizi de devirdik. Bir gecede okuma yazmayı sıfırladık. Dinimizi ve bağımsızlığımızı tehlikeye attık. Çünkü bu şekilde çok keskin harf değişikliği bir milletin dinini ve bağımsızlığını yok eder. E bizde dinin zayıflaması ve bağımsızlık konusunda az şey çekmedik.

Osmanlı Türkçesi dersinin zorunlu ya da seçmeli olarak okutulması bir zenginliktir. Cihan Devletinin yazılı kaynaklarına doğrudan teması sağlayacak bu durum kendimize özgüveni de sağlayacaktır aynı zamanda.

Geçmişiyle bağlarını koparan Türkiye yerli İsalamofobiciler istemese de  yeni Türkiye yolunda geçmişiyle köprü kurarak yeniden bir dünya devleti olma yolunda adımlarını atıyor.

Her ne ise bu mevzuyu bırakıp şurada alınan diğer bazı kararlara bir bakalım. İlkokullarda haftalık ders saatinin 30 saate indirilmesinin tavsiye kararları içerisinde yer alması son derece önemli bir karardır. Hatta ilkokullarda haftalık ders saati 30’un altına çekilmeli. İlkokulda sabah saatlerinde matematik, fen bilgisi, sosyal bilgiler gibi akademik dersler verilmeli, öğlenden sonra ise sadece sosyal faaliyetler yer almalıdır. Bu öğlenden sonraki faaliyetler geniş bir yelpaze içerisinde sanat, spor, kültür etkinlikleri şeklinde olmalıdır. Çocukların kabiliyetlerini ortaya çıkaracak bu çalışma aynı zamanda çocuklara okullarını sevdirecektir. Ve çocuklarımız okullarına severek, isteyerek gideceklerdir. Okullar onlar için hayat olacaktır. Okullar hayat olsun dediğimiz şey de böylece daha bir anlam kazanacaktır. Ve hatta haftalık ders saat sayısı ilkokullarla da sınırlı tutulmamalı, ortaokullarda olacak şekilde genişletilmelidir.

Okul öncesi ve ilkokulda kullanılan eğitim aracı metinlerinde kendi kültürümüze ait literatüre yani masal, hikaye, şiir, fabl’a yer verilmesi de muhakkak ki tavsiye kararı olarak kalmamalıdır. Unutmamak gerekir ki çocukken yengelerimizden, ninelerimizden, annelerimizden dinlediğimiz o masallar bugün hayallerimizin bir yerinde besin kaynağımız olarak yerlerini korumaktalar.

Öğretmen Niteliklerinin Artırılması başlığı altında da önemli tavsiye kararları alınmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır.

YGS/LYS sıralamasında başarılı olan ve öğretmenlik mesleğini ilk üçte tercih eden öğrenciler teşvik edilmelidir. Lisans öğrenimleri sürecinde akademik başarılarını sürdürmeleriyle kaydıyla burs ve barınma desteği sağlanmalıdır.

Öğretmenlik mesleğine akademik/sosyal/psikolojik açıdan uygun olmayan öğrencilere diğer fakülte ve bölümlere yatay ve dikey geçiş imkânları sunulmalıdır.

Başta eğitim fakülteleri olmak üzere tüm öğretim kademelerine yönelik öğretmen yetiştiren yükseköğretim programlarında, mesleki yeterliğe ilişkin dersler dışında, ´müfredat dışı etkinlikler´ olarak tanımlanabilecek sanat, spor, müzik ve kültür temalı, etkinlik merkezli seçmeli genel kültür dersleri konulmalı ve eğitsel kol ve kulüp faaliyetleri işlevsel hale getirilmelidir. Böyle öğretmen adaylarının okullara ve öğrencilerine taşıyabilecekleri entelektüel birikimleri arttırılmalıdır.

Öğretmenlerin özlük haklarına yönelik olarak; her dört yılda bir yıpranma payı ve 3600 ek gösterge verilmelidir.

Öğretmenlerin özlük haklarına yönelik olarak öğretmenlerin ek ders ücretleri artırılmalıdır.

Öğretmenlerin mesleki yeterlikler doğrultusunda kariyer basamaklarında yükseltilmesi, sınav dışında; lisansüstü eğitim, yer aldığı bilimsel, sosyal, ulusal ve uluslararası projeler, katıldığı mesleki gelişim programları, öz ve akran değerlendirmesi, OTMG, öğrenci-veli geri bildirimleri, vb. içeren çoklu değerlendirme sistemi ile değerlendirilmelidir.

Her mesleğin olduğu gibi öğretmenlik mesleğinin de toplumsal itibarının artırılmasında stratejik önem taşıyan öğretmenlik mesleği etik kodları ve meslek standartları ivedilikle oluşturmalı ve ilgili taraflarla paylaşılmalıdır.

Öğretmenlik mesleğine ilişkin farklı mevzuatları birleştiren ve öğretmenlik mesleğinin uzmanlık statüsünü geliştirecek bir ´Öğretmenlik Meslek Kanunu´ çıkarılmalıdır.

 

İlahiyat fakültesi mezunlarının alan değişikliği yapmaksızın Din Kültürü ve Ahlak Dersi ile İmam hatip meslek dersleri alanındaki derslere girebilmelidir.

 

Evet daha birçok kararı yani 179 tavsiye kararı aldı 19. Milli Eğitim Şurası. Bu kararları da görün. Bu ülkeye bir katkınız olacaksa kendinizi batı karşısında ezik hissetmekten kurtarmanız gerekir evvela. Ey yerli islamofobiciler.

 

Cahit SUCİ

KMU Eğitim-Bir-Sen Temsilcisi