Saffet Uyar, sorgu ve savunmasında, 2009 yılında Has Şeker Madenciliği kurarak kazanın meydana geldiği sahada çalışmaya başladığını söyledi.
İlk sahada çalışmaya başladığı zaman ilgili firmalardan eski imalat haritalarını kendilerine verilmesini istediğini anımsatan Uyar, ancak Numune firması ile Cenne firmasının kendisine bunu vermediğini ifade etti.
Bu haritaların Maden İşleri Genel Müdürlüğü'nde (MİGEM) bulunabileceğini bilmediğini dile getiren Uyar, "Ben söz konusu alanda bizden önce Numune isimli firmanın çalıştığını bilmiyordum. Çalışma alanını harita olmadığından tespit edemiyordum, bu nedenle çalışmaya devam ettim. MİGEM'den almam gerektiğini bilmediğim gibi söz konusu yerden gelen denetçiler de bana buraya ilişkin haritanın olduğunu söylemediler" diye konuştu.
Ekonomik durumu olmadığından sondaj makinesi alamamış
Saffet Uyar, MİGEM yetkililerince düzenlenen rapor sonucu eksiklikleri girdirmek adına sondaj makinesi için fiyat araştırması yaptığını belirterek, şöyle devam etti:
"Makinenin çok pahalı olması üzerine Abdullah Özbey ile görüşme yaptım. Özbey, bana Cenne İşletmesi için 'bir tane alalım herkes kullansın' dedi. Diğer şirketlerde olduğunu bilseydim, alır kullanırdım ama bilmiyordum. Özbey'in bu konuşmayı neden söylemediğini bilmiyorum. Has Şekerler firmasının tek ortağı ve yöneticisiyim. Tüm yetkiler bana aittir. Benden sonra Yavuz Özsoy yetkilidir. Yavuz Özsoy daimi nezaretçidir. Aynı zamanda işletme müdürü olarak işlem yapmaktadır. İşçi alımlarını dahi kendisi yapmaktadır. Ali Kurt, Cenne'nin atadığı teknik nezaretçidir ancak ben ocağa fazla gidip gelmediğim için 15 günde bir denetim yapmaya gelip gelmediğini bilmiyorum. Teknik nezaretçi defterine yazılan öneriler bana tebliğ edilmedi. Teknik personele tebliğ edilip edilmediğini bilmiyorum. Yapılan çalışmalar sırasında ocağa bir kez su geldiğini teknik personelden öğrendim, diğerinden haberim yok. Personel suyu boşaltarak çalışmaya devam etmiştir. Eski maden ocağına çalışma sırasında denk gelindiğini ve sonradan kapatıldığını görmedim, duymadım. Maden üstünde sondaj yapmıştır ancak maden içerisinde kontrol sondajı yapmamız gerektiğini bilmiyordum."
MİGEM yetkililerince tutulan tutanak sonucu bu durumu öğrendiğini savunan Uyar, ekonomik durumu elvermediği için sondaj makinası alamadığını bildirdi.
Suyun akmasından, kömürün ıslak olduğundan ve kaymadan haberi yokmuş
Savcılık tarafından gösterilen haritayı da ilk defa gördüğünü söyleyen Uyar, şunları kaydetti:
"Babam Ermenek Cenne Şirketinin kurucu ortaklarındandır. Vefatı sonrasında şirkete hissem dahilinde ortak oldum, daha sonra hissemi kardeşime devrederek şirketten ayrıldım. Has Şeker'i kurduğum tarihte Ermenek Cenne Şirketi'ne ortaktım. Cenne Kömür İşletmesi'nde çok uzun zaman önce çalıştım. Numune firmasının çalıştığı dönemde o tarihte madene ilişkin bilgiye sahiptim.  İddia edildiği gibi eski maden ocağıyla şu an çalıştığımız maden sahasını gösteren imalat haritasının çakıştırılmış ve tek bir harita haline getirilmiş şeklini almadım. Böyle bir haritadan haberim yoktu. Ermenek Cenne firmasında bizim talebimiz halinde araç temin edebiliyor ve karşılığını şirkete ödüyorduk. Olay öncesi ocakta suyun aktığını ya da kömürün ıslak olduğunu, kayma meydana geldiğini bu nedenle tahkimat yapılamadığını bilmiyorum."

Yavuz Özsoy: Hiçbir şekilde yetkim yoktu
Özsoy, sorgu ve savunmasında, 4-5 yıl Has Şekerler Firması'nda daimi nezaretçi olarak çalıştığını söyledi. Hiçbir şekilde yetkisinin olmadığını dile getiren Özsoy, alanda eski bir maden ocağı olduğunu bilmediğini, eski maden ocağının kendilerinin çalışma sahasından uzak olduğunu savundu.
Bizzat ocağın içerisine girerek incelemelerde bulunduğunu aktaran Özsoy, "Ocağın birçok yerinde damlayarak su geldiğini gördüm. Yalnız bu su doğal suydu, içilebiliyor, kokmuyordu. Bu nedenle herhangi bir sorun olduğunu düşünmedim" dedi.
"Ayrıca şirket 45 gün fiilen çalışmayı bıraktığında 3. başyukarı'da damla damla su akması nedeniyle 15 metrelik bacada kabarma ve kayma mevcuttu,  killi toprak kaymıştı. Aynı şekilde aşağı düz bacada kilden dolayı kayma meydana gelmişti. Bu işletmenin çalışmamasından kaynaklanıyordu. Madenin her yerinde su damlaması mevcuttu. Yalnız bu madenlerde olağan bir durumdu" diyen Özsoy, şunları kaydetti:
"Aynı şekilde 4. başyukarı'da da su damlaması mevcuttu. Bunlardan su basması tehlikesini oluşturacak nitelikte bir belirti tespit edemedim. Şirkette çalışmaya başladıktan sonra 2010 yılının ikinci ya da üçüncü ayında çalışma yapılan kömür komple sızıntı verince su olabileceği düşüncesiyle işçileri çıkardım. Kendim sondaj yaparak ocaktan ayrıldım. Üç saat sonra girdiğimde suyun dolduğunu tespit ettim. Suyunu çekerek içeri girdim. İçeri girdiğimde buranın Azim Uyar'ın diye bilinen baca çalışmasının olduğu alanı tespit ettim. Orayı kapattım. Bunun dışında 2011 yılının sonlarında kömürde sızıntı gelmeye başlayınca sondaj yaptım ve suyu boşalttım. Boşalttıktan sonra araştırdığımda yine aynı şekilde Azim Uyarı'ın yapmış olduğu bacaya vardık."
Orada bir çökme meydana geldiğini, kendisinin de yapmış olduğu bacayı aşağıya doğru çektiğini vurgulayan Özsoy, bunun dışında eski ocağa dair herhangi bir yere ulaşmadıklarını ve çıkarmadıklarını söyledi.
"Olay ihmalkarlıktan kaynaklanmaktadır"
Özsoy, çalıştıkları madende mevzuat gereğince uzunluğu 25 metreden aşağı olmamak üzere sondaj makinesi ile çalışılmaması gerektiğine dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"Ancak bu makine bizim şirkette mevcut değildi. İşe başladığımdan beri gaz olduğunu bir kere gördüm. Bunun üzerine de 3 metrelik sondaj yapılarak ilerlemeye başladık. Hatta sondajların bir çoğunu kendimiz yapmaya başladık. Bir kere metan gazına rastladık. Bunun üzerine patronla görüştüm ancak biz söz konusu şirkette, patron da dahil zor şartlarda çalıştık. Ekonomik olarak şirket ve işçiler zor durumdaydık. Bu nedenle söz konusu sondaj makinesini alamadık. MİGEM'in sahada yaptığı araştırma sonucu düzenlediği rapordaki hususlara ilişkin Ermenek Cenne Şirketi ile görüşme yaptık. Hatta Ermenek Cenne Şirketinin yetkilileriyle  denetimde bulunduk. Bu durumdan haberdar oldular. Ermenek Cenne Şirket müdürü elinde sipariş formuyla sondaj makinesi alınacağına dair sipariş formu ile ikinci kez yapılan denetime geldi. Orada görevlilere sipariş formunu gösterdi. Denetimde öncelikle bizden seri havalandırmanın paralele çevrilmesi istendi. Ben denetim öncesi bunu yaptım ve denetime hazır hale getirdim. Bununla birlikte çift nefeslik yapmamızı istediler. Biz denetim öncesi bunu da hazır ettik. Olay ihmalkarlıktan kaynaklanmaktadır. Bu saha bana teslim edilirken ruhsatta gösterilen alanın içini belirten imalat haritası da ekli bir şekilde verilmiş olsaydı ya da çalışma sırasında bu harita elimizde bulunsaydı bu olay meydana gelmeyebilirdi."Çalıştığı ocakta hiçbir şekilde bir sorunla karşılaşmadığını, bu nedenle böyle bir olay meydana gelebileceğini öngörmediğine vurgu yapan Özsoy, bu nedenle de belirtilen imalat haritasını temin etmeyi düşünmediğini ifade etti.
"Eski ocak içerisinde çalıştığımızı bilmiyorduk"
Olayın meydana gelen alana ilişkin harita düzenlendiğini, MİGEM'in de buna onay verdiğini vurgulayan Özsoy, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Kaldı ki; savcılık tarafından bana gösterilen çakıştırılmış harita elimde olsaydı kesinlikle işçileri bu alana sokmazdım. Ayrıca ben şüphelendiğim her durumda kendim orada değilsem ve bizzat göremiyorsam çalışmaları durdurup kendim gelerek sorunu gidermişimdir. 5-6 ay önce taş bacadan su geldiğini söylemeleri üzerine mühendis Cemile Karaca bu sudan bir miktar alarak yanıma getirdi. Kendim tattım. Tatlı su olduğunu tespit ettim. Hiçbir şekilde analize su göndermedim. Teknik nezaretçi Ali Kurt, 15 günlük periyotlarla düzenli olarak sahaya gelir. Ocak içine girip girmediğini bilmiyorum. Ayrıca nezaretçi defterine kaydettiği şeyleri bize tebliğ etmemiştir. Aslında bunların ocakta ilan edilmesi gerekir ancak Ali Kurt ilk başladığı birkaç dönem asılması gerektiği için biz kendisinden alarak astık. Daha sonra asma işlemini bıraktık. Bu defterdeki bildirimler, Ermenek Cenne İşletmesine yapılıyordu. Sondaj makinesi olsa bile bu olay olacaktı çünkü elimizdeki verilere göre eski ocak içerisinde çalıştığımızı bilmiyorduk. Bu olaydan dolayı üzüntü içerisindeyim."
Oğlu 'sen katil misin?' diye soruyormuş
Olaydan dolayı üzüntü içerisinde olduğunu dile getiren Özsoy, "Oğlum bana 'baba sen katil misin?' diye soruyor. Ben katil değilim. Ruhsatı verirken imalat haritaları vermeyen ya da bu çalışma esnasında 5 yıllık süre içerisinde bu haritaları temin etmeyen kişiler sorumludur. 2012'de çıkarılan haritada da eski ocaklar gözükmemekteydi" diye konuştu.
Tutuklama kararına itiraz etmeyecek
Bu arada, Saffet Uyar'ın, "Önemli olan benim değil mahsur kalan 16 kişinin çıkması" diyerek tutuklama kararına itiraz etmeyeceği bildirildi.
Uyar'ın avukatı Şeref Han, AA muhabirine yaptığı açıklamada, müvekkilinin Ankara'ya gitmek üzere yola çıktığı sırada olayı duyduğunu söyledi.
Müvekkilinin hemen fenalaştığını belirten Han, ailesinin, etkilenmemesi için Uyar'a televizyon izletmemeye gayret gösterdiğini dile getirdi.
Savcılıkta ve mahkemede, 2009'dan bu yana madencilik faaliyetleriyle ilgili neler yapıp neler yapmadığını anlatan Uyar'ın, ifadelerinde, "benim kusurum yok" ibaresini kullanmadığını anlatan Han, müvekkilinin, "Herkeste sorumluluk var. 18 kişinin hesabını herkes vermeli" dediğini hatırlattı.
"Herkes sorumluluğu üstlenmeli"
Tutuklamanın reddine itiraz edilep edilmeyeceği konusunda ise Uyar'ın; "önemli olan benim değil mahsur kalan 16 kişinin çıkması" dediğine dikkati çeken Han, "Tutuklama kararına itiraz etmeyeceğiz. Bu kazanın daha öncekiler gibi sonuçlanmaması lazım. Bu kazanın, bundan sonra Türkiye'deki hiçbir kazanın bu şekilde, bu kadar kolay olmaması ve bu kazadan kaynaklanan sorumluluğu herkesin üstlenmesi ve gereğini yapması lazım" dedi.
 İhmalin sonuçlarının ağır olduğunu vurgulayan Han, şöyle devam etti:
"Maden Kanunu 29. maddeye göre her sene nisan ayında üretim planları verilir, numune de vermiş bununla alakalı. Has Şekerler de üretim planlarını vermişler ama MİGEM uyarmamış hiç. Onaylamış planı, 'Evet, doğru plan yapmışsın, doğru üretim yapıyorsun, git çalış' demiş. Sonra bir kısım eksikliler tespit edilmiş, eksiklikler giderildikten sonra yine gelmiş müfettişler, 'Evet, eksiklikler giderilmiş, bu ocak çalışabilir, dört dörtlük çalışır' demiş yine açmışlar ocağı. Sonra ne olmuş, sonra 18 can gitmiş. Hatta kamuoyunun yanlış bilgilendirilmemesi adına bir şeyin de bilinmesinde fayda var. Benim müvekkilim Saffet Uyar, 'Beni tahliye edin' demedi. Böyle bir talebi olmadı. Bütün sorumlulara ulaşmak lazım. Bütün sorumlulara ulaştıktan sonra da yine dediğim gibi daha önceki hataların bir daha yapılmamasını sağlamak lazım."
Tüm sorumlulara ulaşılmalı
Bu saatten sonra MİGEM ya da yetkililerinin çok büyük ihtimalle bu konuda sorumlular varsa idari soruşturma yapacağını ifade eden Han, bu kez sorumlular hakkında soruşturmaya izin verilmemesine sessiz kalmayacaklarını söyledi.
Müvekkili hakkında, "birinci önceliği insan değil, hep para olmuş" gibi bir insan imajı yaratılmaya çalışıldığını iddia eden Han, "Öyle bir adam 'şimdi çıkarmanız gereken Saffet Uyar değil. Şimdi çıkarmanız gereken, enerjinizi dikkatinizi yoğunlaştırmanız gereken ocaktaki evlatlarım' der mi? Bütün bunları Saffet Bey'i aklamak, paklamak için söylemiyorum. Herkese hak ettiği kadar, sorumluluğu kadar ceza ama onun ötesinde yargısız infaz yok, hiç kimsenin hakkında, bunun ötesinde hiç kimseye yargısız infaz yapmayacağız" diye konuştu.