Türk Ocakları Karaman Şubesi tarafından yapılan açıklama şu şekilde: 
"Bütün İslam alemi için mübarek olan Ramazan ayını idrak ettiğimiz şu günlerde, Türk Dünyası’nın en doğusundan acı çığlıklar yükselmekte, Iydgah Camii’nin minareleri sessiz kalkmakta, Kaşgarlı Mahmud’un aziz ruhu huzur bulamamaktadır. Urumçi yalnız kalmakta, Osman Batur’un hatırası yok sayılmaktadır.  Hüzün coğrafyası Doğu Türkistan’da Çin zulmü her geçen gün daha da şiddetlenmektedir. 

Uzun zamandır esaret altında bağımsızlık mücadelesi vermekte olan Doğu Türkistan, İslamdan önce de İslamî devirde de Türk medeniyetinin en büyük merkezlerinden biri olmuş, pek çok alim ve devlet adamı yetiştirmiştir.

1949 yılında Çin tarafından işgal edilen ve o zamandan beri işgal altında bulunan Doğu Türkistan’daki soydaşlarımız Uygurlar ve diğer Türk soylu topluluklar Çin zulmü altında hayatta kalmaya çalışmaktadırlar. Asimilasyonun her metodu sistemli bir şekilde insanlık dışı şekillerde uygulanmakta, Doğu Türkistan’daki Türk nüfusu yok edilmeye çalışılmaktadır. İşgal sırasında yüzde 90 olan Müslüman Türk nüfusu bugün yüzde 40’lara doğru düşmektedir. 

Doğu Türkistan’daki Türk varlığına yapılan bu saldırılarından biri de 2009 yılının 5 Temmuz’unda gerçekleşmiştir. Çin kolluk kuvvetleri ve Çinlilerin Doğu Türkistan’daki zulmü protesto Uygurlara yaptıkları saldırı sonrasında çoğunluğu Uygur olmak üzere beş yüzün üzerinde insan hayatını kaybetmiştir. Binlerce kişi ise yaralanmıştır. Yaklaşık dört bin kişinin gözaltına alınmış olup bunların bir kısmından bugüne kadar hâlâ hiçbir haber alınamamıştır. 

5 Temmuz Urumçi katliamı gibi pek çok olay Doğu Türkistan’da mutat olarak yaşanmaktadır. Uygurların dinî ve millî kimlikleri yok edilmeye çalışılmaktadır. Bu Ramazan ayında da yasaklar şiddetlenmiş ve Müslüman Uygur toplumu ciddi baskılara maruz kalmıştır. Ramazan ayının başlamasıyla Çin devleti Uygurlara oruç tutmayı, topluca teravih namazı kılmayı, Kur’an-ı Kerim bulundurmayı yasaklamış, öğrencilere zorla oruçlarını bozdurma, ibadet yapanları tutuklama gibi eylemlere girişmiştir. Bu olayların en kanlı örneklerinden birinde, 22 Haziran 2015 tarihinde 28 Uygur Türkü Çin polisince katledilmiştir. Son günlerde alınan bir başka habere göre de 10 Uygur Türk’ü daha Çin polisince öldürülmüştür.

Bu yaşananlarla birlikte Uygur toplumunun da önde gelen pek çok bilim, sanat, siyaset insanı hapishanelerde sonu belli olmayan cezalara çarptırılmaktadır. Bunun en yakın örneği Prof. Dr. İlham Tohti’dir. Tohti, uluslararası kamuoyunun dikkatini Doğu Türkistan meselesine çekmek için yazdığı yazılar sebebiyle ailesiyle birlikte göz altına alınmış ve müebbet hapis cezasına çarptırılmıştır. Tohti gibi onlarca isim Çin cezaevlerinde bulunmaktadır. 

Türk Ocakları olarak, öncelikle 5 Temmuz Urumçi Katliamında, son günlerde yaşanan katliamlarda ve dünden bugüne Çin işgalinde hayatlarını kaybetmiş olan bütün Uygur Türklerini rahmetle anıyor, yaşanan bu insanlık dışı muameleyi şiddetle kınıyoruz.

Türk Ocakları, dünyanın neresinde bir Türk varsa onunla ilgilenmeyi kendisine görev edinmiş bir sivil toplum kuruluşudur. Bu bağlamda, Doğu Türkistan meselesi ile ilgilenmeyi de kendimize görev addediyor ve şu çağrıları yapıyoruz:

1- Çin devleti bir an önce Doğu Türkistan’daki saldırılara, insan hakları ihlallerine ve asimilasyon politikalarına son vermeli, Uygur Türklerinin haklarını teslim etmelidir.

2- Türkiye Cumhuriyeti başta olmak üzere bütün Türk devletlerini, İslam âlemini ve dünyayı bu yaşanan insanlık dramına karşı gerekli adımları atmaya, Çin’e karşı gerekli diplomatik girişimleri uygulamaya davet ediyoruz.

3- Türkiye Cumhuriyeti Devleti yetkililerinin Çin ile ilişkilerini düzenlerken önceliklikonu ve mesele olarak Doğu Türkistan meselesini masaya koymalarını talep ediyoruz.

4- Doğu Türkistan Uygur toplumunun önde gelen isimlerinin Türkiye’ye rahatça giriş yapabilmesinin, Türkiye’de faaliyetlerini sürdürebilmesinin önünün açılmasını istiyoruz.

5- Dünyanın pek çok yerinde yaşanan olaylara tepki veren insan hakları savunucularının Doğu Türkistan söz konusu olduğunda sessiz kalmaktan vazgeçmesini ve dünyanın pek çok yerinde zulüm altında olan Türk toplulukları için de artık seslerini çıkarmalarını talep ediyoruz.

6- Yazılı ve görsel Türk Basınının Doğu Türkistan meselesine ve yaşanan olaylara yeterince, hatta hiç, yer vermediğini görüyor , bunu kınıyor,gerçek ve tarafsız haberciliğe davet ediyoruz.

7- Doğu Türkistan’da ortaya çıkabilecek selefi, aşırıcı ve radikal hareketlerin en başta Uygur toplumuna zarar vermesinden, millî davanın meşruiyetine halel getirmesinden endişe ediyor ve hem Uygur sivil toplumunun hem de ilgili bütün kurum ve kuruluşlarının bu hususa gereken özeni göstermesine dikkati çekiyoruz.

8-Türk milletini, sivil toplum kuruluşlarımızı ve bütün gönüldaşlarımızı, her platformda Doğu Türkistan davasına destek olmaya, Çin zulmünü kınamaya ve bunun gereği olan meşru her türlü eyleme katkıda bulunmaya davet ediyoruz.

Kamuoyunun ve ilgililerin dikkatine sunarız."