Ermenek, ciğerlerimize kara kara lekeler işledi bu maden faciasıyla. Oysaki onlarca can evlerine bir lokma ekmek götürme derdindeydi. Çocukların babalarını bekleyişi, gözü yaşlı eşler, anneler ve çocuklar. Mahsur kalan işçilerin cansız bedenlerine ulaşılmasıyla birlikte Ermenek’i birde kara bulut kapladı. Gözyaşları sel oldu ciğerlerimize ateşler düştü. Ermenek’te birde acılı ailelerin durumlarını görünce yangın bütün bedenimizi sardı ve âdete kor düştü içimize…
Ermenek’te olay anından itibaren yaklaşık iki hafta boyunca kaldım. Acılı ailelerle birebir görüşmelerim oldu. Umutlu bekleyişleriyle umutlandım, onların gözyaşlarına ortak oldum gözlerimle. Çocukların umut dolu bekleyişleri ve ‘’Babamı ne olur geri getirin’’ sözleri hala kulaklarımda çınlıyor. Gözü yaşlı eşler, acılarını yüreklerine koyup kocalarından kalan emanetlere sahip çıkmak için çocuklara hem annelik hem babalık yapıyorlar. Birde Ayşe nine ve Recep dede… Yoksulluk içinde hüküm süren hayatta çocukları için uyku uyumayan iki çift yorgun göz. Çocukları sağ gelseydi razılarda bir ömür yoksulluk içinde yaşamaya ama olmadı. Vicdanlar gömüldü belki de o maden ocağına. Değer miydi bir tas yemek için bu kadar cana? Bedel ödemek mi lazımdı? Bunca insanın gözlerine yaş yüreğine ateş bıraktın! Şimdi işçilerin yok artık o yemekleri sen yer o servise de sen binersin!
Allah bir daha ülkemize böyle acı olaylar yaşatmasın. Şimdi Ermenek için kolları sıvama zamanı. Bu ailelerin yanında olup maddi manevi her şeyimizi paylaşma zamanı. Devletimiz bu ailelerle birebir ilgileniyor ancak vicdanlı insanlar olarak bizde yanlarında duralım. Ermenek’te ki acılı ailelerin yanında olup acılarını bir nebze olsun dindirelim. Recep dedenin yırtık ayakkabısından vicdanımızı kaçırmayalım!