Din İşleri Yüksek Kurulundan yapılan açıklamada; “Ölünün evinde üç gün ziyafet tertip etmek ve cenaze sahibinin yemek vermesi mekruktur. Ölenin ev halkına üç gün yakınları ve dostları tarafından yemek götürülmesi sünnettir. Ne yazık ki, ülkemizin birçok yerlerinde bu sünnetin yerine bid'at konmuştur. Ölü yakınları, taziye'ye gelenlere yemek hazırlarlar, bu durum adeta bir düğün havası estirilir hale getirilmiştir.” denildi.

Din İşleri Yüksek Kurulu, "cenaze evinde yemek yemek caiz mi?" sorusuna da cevap verdi.

Cenaze evinde yemek yemek caiz mi?

Din İşleri Yüksek Kurulu'nun açıklamasına göre cenazede dağıtılan bu yemek helal değildir. Son yıllarda cenaze evlerinde farklı bir adet ortaya çıkmaya başladı. Anadolu'nun bazı küçük illerinde bile cenazenin ilk günlerinde bazen üç gün boyunca çadırlar kurulup pideler dağıtılıyor. Buraya kadar ortada problem yokmuş gibi görünüyor. Ama dikkat edilince insanların yeni bir hurafeye doğru gittiği endişesi de bazı çevreleri ürkütüyor. Öncelikle dinimizde, sünnette bu çadır tutma ve pide dağıtma geleneğinin yeri var mı?

Bu konuda Din İşleri Yüksek Kurulu'nun kararı şu şekilde: Hz. Peygamber (s.a.v.), ölünün kendi ailesinin yemek hazırlayıp gelenlere ikram etmesini hoş karşılamamıştır.

Cenazede hangi para ile yemek dağıtmak helal değidir?

Ölen kişinin mirasçıları fakir iseler veya aralarında ergenlik çağına erişmemiş çocuk var ise, geriye bıraktığı maldan yemek yapılarak cenazeye gelenlere verilmesi helal değildir. Buna karşılık Peygamberimiz, komşu ve akrabalarının ölü sahiplerine yemek getirmelerini tavsiye etmiştir (İbn Mace, Cenaiz, 59).

Anadolu'nun küçük şirin bir şehrinde görüştüğümüz kişiler cenaze evlerinde çadır kurulmaz, pide dağıtılmaz ise bunun artık çok ayıp karşılandığını belirttiler. Cenazesi olup acısı taze olan ölü yakınlarının bir de kendilerine gelen ziyaretçileri tabiri caiz ise düğün merasimi gibi ağırlama yükü yüklendiğini söylediler. Tabiki halktan aldığımız duyumlara göre cenaze sonrasında yapılan yorumlarda insanlar üzerinde mahalle baskısının oluşmaya başladığı anlaşılıyor. Ölü yakınlarının çadır kurması, pide dağıtması da yetmiyor. 'Pidenin yanında içecek dağıtılmış mı, o kadar insan cenazeye gelmiş fıstıksız kuru bir helva mı ikram edilir? 'gibi çok çirkin dedikodular en az on-beş gün boyunca sağda solda konuşulduğu aktarılıyor. Orada okunan Kur'an ve ölümü tefekkür ise bu konuşmaların gölgesinde 'tabi hepimizin başına gelecek' ifadeleri ile çay yudumlarken geçiştirildiği anlaşılıyor. Bu konuyu ciddiye alıp herkesin cenazesini sünnet ölçütlerinde uğurlaması oldukça yerinde bir karar olacak. İçinde birçok hayırı barından şu nebevi tavsiyeyi ihya edersek kazanacağımız sevap da o derece büyük olur galiba.

Komşuların ölü sahibine yemek pişirmeleri ve ona yemek göndermeleri güzel bir harekettir. Yemek için ölü sahiplerine ısrar da edilir.

Dinimizde cenaze evine taziye için giden akraba, komşu veya dostların orada yemek yemeleri değil, beraberlerinde yemek götürmeleri tavsiye edilmiştir. Peygamberimizden nakledilen bir rivayet şöyledir:

Abdullah b. Cafer’den… Demiştir ki: Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Cafer’in ev halkına yemek hazırlayınız. Çünkü onların başına kendilerini meşgul eden bir iş gelmiştir.” (Ebu Davud, Cenâiz, 25-26; Tirmizî, Cenaiz 21; İbn Mace, Cenaiz 59; Ahmed b. Hanbel, 6/380)

Bu hadis sebebiyle cenaze sahiplerinin kendilerine taziye için gelen misafirlerine yemek hazırlaması mekruh kabul edilmiştir. Hatta Cerir b. Abdullah el-Becelî radıyallahu anh tarafından söylenen “Biz ölünün ailesi yanında toplanmayı ve onların yemek hazırlamasını onun üzerine feryad-ü figan ederek ağlamaya denk (bir günah) olarak görürdük.” (İbn Mace, Cenâiz, 60) rivayeti de dikkate şayandır. Fakat uzaktan gelip de geceyi ölü evinde geçirmek mecburiyetinde kalan kimselere, ölünün ev halkı tarafından yemek hazırlanması bazı ulema tarafından caiz görülmüştür ki bizce de bu doğrudur.