KAYSERİ (AA) - Başbakanlık Başdanışmanı Dr. Sevinç Alkan Özcan, "Kırım, Ukrayna meselesinde her zaman Türkiye'nin önceliği oldu. Ukrayna krizine yönelik politikasında Kırım Tatarlarının güvenliği önceliğiydi" dedi. 

Erciyes Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (ERUSAM) tarafından Ukrayna ile Rusya arasında yaşanan krizin masaya yatırıldığı "Her Yönüyle Ukrayna Krizi" konulu panel düzenlendi. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Konferans Salonu'nda düzenlenen panele konuşmacı olarak katılan Özcan, krizin yaşandığı bölgede birbirine karşı konumlanmış iki kimlik bulunduğunu, bunlardan birinin Ukrayna, diğerinin Rus kimliği olduğunu söyledi.

Ukrayna'nın, 1991 yılında kazandığı bağımsızlık sonrasında etnik, dini, bölgesel ve siyasi kutuplaşmanın sürekli derinleştiği yer haline geldiğini aktaran Özcan, bunun nedeninin de Doğu-Batı ayrışması olduğunu dile getirdi.

Sovyetler Birliği ve Rusya için Ukrayna'nın en kritik Cumhuriyet olduğunu anlatan Özcan, "Ukrayna'nın kaybedilmesi Sovyetler Birliği için sadece bir imparatorluğun yıkılması anlamına gelmiyordu, aynı zamanda emperyal bir kimliğin krizi anlamına da geliyordu" dedi. 

Ukrayna ile Rusya arasındaki ilişkilerde Ukrayna'da yaşayan Rus azınlıkların çok önemli olduğuna işaret eden Özcan, şunları kaydetti:

"Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra yaklaşık 25 milyon etnik Rus'un, merkezi Rus toprakları yani bugünkü Rusya Federasyonu toprakları dışında yaşamak durumunda kaldığı gerçeği var. Bu da aslında Rus kimliğinde önemli değişimlere yol açtı. Bu travmatik bir olay. Çünkü size ait olan unsurları kaybediyorsunuz. Hem topraksal, hem kimliksel olarak kaybediyorsunuz. Bu hem merkezi Rus topraklarındaki kimlik değişimini hem de diğer diasporada kalan Rusların kimliklerini önemli ölçüde etkiliyor.

Ukrayna'nın doğusu ağırlıklı olarak Rusların yaşadığı bölge. Yüzde 17-20 oranında Ukrayna'nın genelinde Rus yaşıyor. Fakat Kırım'a baktığımızda Rusların oranı yüzde 50-55 arasında değişiyor. İkinci etnik grup Ukraynalılar. Yüzde 14-15 oranında da Müslüman Tatar Türkleri yaşıyor. Oranın yerli halkı tabii ki Tatarlar. Bu bahsettiğimiz etnik, dini farklılaşma, Rusların bölgedeki özel konumu, Rusya ile ilişkiler ve Rusya'nın müdahalesine açık olma açısından biz Kırım'a küçük bir Ukrayna, Ukrayna'ya da küçük bir Avrasya diyebiliriz. Kırım ve Ukrayna'yı anladığımız zaman aslında Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra Avrasya'daki kimlik siyasetini de anlamamız kolaylaşabilir."

Yaşanan krizin hem Türkiye, hem de diğer ülkeler açısından Kırım veya Ukrayna meselesi olarak görülmediğine dikkati çeken Özcan, ilk başlarda Kırım meselesi gibi görünmüş olsa bile şu anda hiçkimsenin Kırım'ı konuşmadığını, Ukrayna'nın doğusuna odaklanılmış durumda olduğunu, hatta Batılıların, Avrupa'nın meseleye "enerji krizi" gibi bakmaya başladığını vurguladı.

- "Kriz Rusya ve Ukrayna açısından kimlik sorunu"

Rusya ve Ukrayna açısından sorunun kimlik, kültürel, ideolojik ve tarihi bir mesele olarak görüldüğünü dile getiren Özcan, şöyle devam etti:

"Avrupalılar bu meseleye sadece ekonomik olarak bakmaya devam ediyor. Başlangıçta biraz daha Kırım meselesiydi, ilhak dolayısıyla, tartışmalı referandum dolayısıyla. Ancak Türkiye başından itibaren Kırım'a olan duyarlılığına rağmen konuyu sadece Kırım meselesi olarak görmedi. Aynı zamanda Ukrayna meselesi ve daha geniş ölçekte Avrasya'nın güvenliği meselesi olarak gördü. Biz bunu resmi yapılan açıklamalardan anlıyoruz. Türkiye'ye göre Kırım ülkenin geri kalanındaki etnik bölgesel kutuplaşmanın bir parçasıydı ve ülkenin doğusuyla demografik siyasi tercihler açısından benzerlikler göstermekteydi.

Dolayısıyla Türkiye'ye göre sorun Ukrayna'nın bağımsızlığı ve toprak bütünlüğünü garanti altına alan uluslararası hukuk ve bölgesel güvenlik parametreler etrafında sadece kutuplaşma ya da sadece Ukrayna-Rusya sorununa indirgenmeden ele alınmalıydı. Türkiye kendisinin de parçası olduğu Karadeniz havzasından Ukrayna açısından olduğu kadar bölgesel güvenlik ve istikrar açısından kaygı verici gelişmeler olduğunun defalarca altını çizdi. Ukrayna ve Rusya arasındaki kutuplaşmanın giderek uluslararası bir niteliğe büründüğünü söyledi."

- Türkiye'nin önceliği Kırım oldu

Türkiye'nin Kırım'ın ilhakı sorununu krize bakışında ön sıralara koyduğunun altını çizen Özcan, "Kırım Ukrayna meselesinde her zaman Türkiye'nin önceliği oldu. Ukrayna krizine yönelik politikasında Kırım Tatarlarının güvenliği önceliğiydi. 1990 ve 2000'li yıllar boyunca Kırım'da yaşayan 300 bin Tatar, söz konusu kutuplaşmanın taraftarı olmadı ve her fırsatta da Ukrayna'nın bağımsızlığı ve toprak bütünlüğünden yana tavır koydu. Referanduma da katılmadılar. Bu nedenle de krizin başından beri Türkiye'nin önceliği Kırım Tatarlarının güvenliği ve ülkenin de bütünlüğü istikrarı oldu. Aynı zamanda Kırım'da Türkiye'den gidip yaşayan vatandaşlarımız var. Onlar da Türkiye'nin önceliğiydi" diye konuştu.

Özcan, Türkiye'nin her fırsatta Kırım'ın Rusya tarafından ilhakının uluslararası hukuk ilkelerine aykırı olduğunu dile getirdiğini aktararak, "Sayın başbakanımız en son NATO toplantısında da söyledi. Meselelere siyasi olarak bakıldığında Türkiye'nin Avrupa Birliği ülkelerinin söylemlerinden farklı bir söylem benimsemiş, farklı bir politika izlemiş olduğu görülür. Türkiye'nin Kırım konusunda gösterdiği hassasiyet ve duruş Kırım Tatar topluluğunun, Kırım Tatar Milli Meclisi ve Tatar diasporasının duruşuyla da paralel olmuştur" dedi.

Konuşmaların ardından ERUSAM Müdürü Cevdet Kırpık tarafından Özcan'a teşekkür plaketi takdim edildi.