İFTİRAYLA İFTİHAR(!)

Birçok oyunda bel altı vuruş insanı oyun dışı ederken siyasette tam tersidir. Siyasetin kaidesi olmuştur bel altı vuruşlar hatta tabiri caizse mubahtır…
Karşımızdakini açığını ararcasına izleriz önce, sonra hatasına kulak kesiliriz. Baktık ki bizden önde gidiyor hemen yapıştırıveririz yaftayı.  

Direkt bel altı!

Özel hayatından girip kapı komşusundan çıkıveririz. Film çeker gibi izler bir kenarda arşivleriz baktık sivriliyor, yükseliyor hurra ne var ne yok dökülüverir ortaya.

Kıran kırana bir mücadeleden söz etmiyorum tabi ki de.  Söz konusu satan satana bir hengâme…
Bu sadece siyasette de böyle değildir.

Hayatın her alında öyledir ama siyaset insanı biraz daha genişletiyor, hissizleştiriyor sanırım.  Meydanı boş bırakmamak meydana çıkmak için insanların önüne
koyacak asılsız laf gerektiriyor çoğu zaman…

Tutulamayacak sözler vermek gibi yani…

Ki zaten insanlar kendi kulaklarından çok başkalarının ağzına inanmaya hazır değil midir?
Hoş… Çirkeflik diz boyunu aşınca herkeste ağzıyla konuşmuyor ki! Sözü alan tellallık peşine çoktan düşmüş oluyor bile…

Yalan, dolan, hile, dümen, yalakalık…  Hepsi bir arada. Baktık olmadı yedek deki silahımızı çıkarıveririz dilimizin altından; İftira!
Herkesin de harcı değildir bu hani; ALLAH TAN korkmayan, kulundan utanmayan, kul hakkı nedir bilmeyen biri olmak lazım atabilmek için.

Yaftalar, Çamur atmalar hepsi bir yana da; bariz gerçek hesaplar öbür tarafta!

Başkalarının açığını aramaktan kendi açılan taraflarımızı kapatmaya fırsat bulamıyoruz.
Ne zaman ki bel altından yukarı çıkıp kafa içlerine baktık; işte o zaman siyaseti kazanmış oluruz.

Son söz;
‘’Hatalarımı birer hediye gibi önüme getirene ALLAH merhamet etsin. ‘’
H.z Ömer