Biliyor musunuz bilmiyorum? Sözü, kafiyesi, manası vs. bakamından dünyanın en güzel marşı emin olun bizim marşımız. İnanmazsanız girin internet denen gizli ilimler hazinesine ve  bakın tek tek ülkelerin milli marşlarına. Hele bazı ülke marşları, tren istasyonunda bekler ken yazılmış gibiler. Tamam, her marş kendi milletine güzel ama İstiklal Marşı kesinlikle çok özel.  Gerçi biz, birçok uluslararası müsabakada Milli Marşımız yerine genelde diğer milletlerin marşını dinlemek zorunda kalıyoruz ama olsun. Bir Türk Dünya’ya bedeldir ne de olsa!


                  Bir Türk kaç Türk olmayana eşittir bilmiyorum ama temennim o ki Akif’in marşımızı yazdıktan sonra ettiği duası  kabul olunmuş  olsun. Ya değilse işimiz çok zor olurdu şu günlerde. Hani Şairi Azam Akif’in  . “ O  günler ne samimi, ne heyecanlı günlerdi. O şiir, milletin o günkü heyecanının bir ifadesidir. Bin bir fecayi karşısında bunalan ruhların ıstıraplar içinde halâs dakikalarını beklediği bir zamanda yazılan o marş. O şiir bir daha yazılmaz. Onu kimse yazamaz. Onu ben de yazamam. Onu yazmak için o günleri yaşamak lazım deyip en sonunda  “Allah bir daha bu millete bir İstiklâl Marşı yazdırmasın!..” dediği duadan bahsediyorum.

                    Allah korusun. Şu  halimizle ne bir istiklal mücadelesi verecek iman dolu göğsümüz gibi serhaddimiz var,  ne de istiklal marşı yazacak ihlasımız. Tamam kızmayın hemen söz konusu vatan olunca gerisi teferruattır. Tamam. Tamam da. Vatanın söz konusu olması denen şey için illaki savaş mı çıkması gerekir. Ya da sınır boylarında taciz ateşine aynıyla karşılık vermemizi gerektiren askeri bir operasyon mu olması gerekir. Her 12-18 Mart haftası geldiğinde şanlı tarihimizden ve o tarihi bin bir sefalet ve açlığın içerisinde sadece şehadet şerbeti yudumlayarak yazan ceddimizden bahsedeceğiz hem de akşam olunca ne var ne yok unutup şaşalı hayatımıza devam edeceğiz.

                   Öyle ya. Söyler misiniz kaç tane cami imamı vardır bu vatan bizim düsturu ile hareket edip de namaz kıldı(rdı)ğı vakitler dışında her şeyi ile ilgilendiği talebeleri olan. Kaç öğretmen sayabilirsiniz dersinden arta kalan zamanlarda bunlarda vatan evladı diyerek asımın nesli bir gençlik için çaba sarf eden. Kaç polis, kaç hemşire, kaç şoför, kaç eczacı, kaç doktor, kaç kaymakam, kaç müdür, kaç esnaf , kaç sanatçı, kaç sporcu, kaç usta, kaç tamirci, kaç sanayici vardır önce vatan ve önce bu vatanın insanları deyip de parayı, tatili, eğlenceyi ve sahip olduğu  ya da özendiği o şaşalı hayatını gerektiği zamanlarda ikinci plana atıveren. Kaç vatan sevdalısı çıkar bu vatanı vatan yapan insanlar için  zamanından feragat eden ya da  kazandığından - maaşından her ay sadece 100 lirayı kimseler talep etmeden sarf ediveren. Kaç vatan evladı çıkar  insan yetiştirmek uğruna evinin ve arabasının kapılarını açıveren.   

              Doğru ya evin taksitleri bir bitsin, arabayı bir değiştireyim, koltukların yenisini bir getirsinler, şu dizi yayından bir kalksın, tayinim merkeze bir çıksın, görevde yükselme sınavını bir kazanayım, banka promosyon miktarı bir belli olsun, vergi affı bir çıksın, kredi kartımın limiti bir artsın, hanımın doğumu bir olsun, doktora tezim bir kabul olsun, koyunlar bu sene bir çift kuzulasın, yağmur bir yağsın, sezon bir açılsın, havalar bir ısınsın, yeni maaş zammı bir açıklansın, bir iyileşeyim ben biliyorum bu vatan için ne yapacağımı.

               Yapacağımızdan kesinlikle şüphemiz yok. Yok olmasına yok da,  yine de dikkat edelim kendimize. Dikkat edelim ki şahadet şerbeti içerek toprak altına giren ceddimizin yanına, bir yerlerde dizi izlerken, ya da bir gece yarısı  kafelerde kahkaha atarken, veyahut da çok sevdiğimiz bu vatanın yollarında lüks arabamızla altı ay öncesinden parasını ödediğimiz tatil köyümüze giderken ruhumuzu teslim edip gitmeyelim. Maazallah. Vatan toprağının altının  üstü gibi olmayacağı kesin. Az kalsın unutuyordum  bir de “Allah İstikbal Maaşı derdine düşmüş bu vatan evlatlarını yeni bir İstiklal Marşı ile imtihan etmesin inşallah''AMİN...