İstiklâl Marşı’nın Anahtar Sözcükleri


Fransız bilim adamı Michael Riffaterre (1924-2006) Şiirin Semiyotiği (Semiotics Of Poetry, 1978) adlı kitabında şiirde anlam, gösterge gibi kavramlar üzerinde durduktan sonra bir şiiri meydana getiren sözcüklerden bahseder. Fransız düşünüre göre her şiirin özünü teşkil eden bazı kavramlar vardır. Şiir onların etrafında şekillenmiş ve anlam kazanmıştır. Riffaterre anahtar sözcük niteliğindeki bu kavramlar için eseri dölleyen kelimeler ifadesini kullanır.

Şiirde anlamın aranıp aranmayacağı, Türk edebiyatının tartışılan meselelerinden biridir. Elbette ki niyetimiz tartışmaya müdahil olmak, ona dair bir şeyler söylemek değil. Her metinde olduğu gibi şiirde de anlamın olduğu düşüncesindeyiz. Edebî türler içinde anlam çıkarmanın en zor olduğu türdür şiir. Bu açıdan Riffaterre’in yaklaşımı/önerisi, çözümlemeyi kolaylaştıracak bir yol olarak görünüyor. Bir okur, elindeki metnin öne çıkan kavramlarını bulabilirse onu zahmetsizce anlayabilir, şiirin temasını bir çırpıda söyleyebilir. Anahtar sözcükler temanın belirlenmesine, şiirin anlaşılır hâle gelmesine hizmet ediyor.  

İstiklâl Marşı
, ifade ettiği mana, taşıdığı değerler ve bunların dile getiriliş şekli bakımından Türk şiirinin yüz akı bir metindir. Akif’in hayat verdiği bu dizelere Riffaterre’in penceresinden bakıldığı zaman şiiri dölleyen kimi kavramların varlığı hemen dikkatleri çeker. Kuşkusuz, millî şairinin kaleminden dökülen her sözcük önemlidir. Ancak dikkatler metin üzerinde toplandığı zaman birtakım kelimelerin öne çıkıp mısraların mana yükünü taşıdığı ve metnin bu kavramlar etrafında şekillendiği görülür. Bunlar; hak, iman, cesaret, hürriyet, vatan, gayret kavramlarıdır. Her biri çok şey anlatan bu sözcükler, Akif’in hayatına yön veren ilkelerdir aslında.

Şiirin öne çıkardığı kavramlardan ilki haktır. “Allah, adalet, doğru, doğruluk, gerçek, pay” gibi pek çok manaya delalet eden bu kelime, muhtelif anlam ve çağrışımlarla eserin hemen her yerine nüfuz etmiştir. Şiirde farklı sözlerle ifadesini bulan hakkı bilip tanıma, ona iman/itaat etme, hakka iltica etme, yaşamayı hak etme, hakka uygun konuşma ve davranma şairin temel prensipleri olup toplumda görmeyi arzu ettiği hasletlerdir. Bu bakımdan Akif’in Safahat’ta Hz. Ömer’i sıkça zikretmesi (51 kez) oldukça manidardır.

İstiklâl düşüncesinin bayrağı hâline gelen bu şiirin anahtar sözcüklerinden ikincisi, imandır. İman, dinî manada Allah’ı ve onun vahiyle bildirdiklerini kabul etmek, bunlara bağlanmak ve böylece onun güvenliği altına girmekten doğan emniyet duygusudur. İman, inanan kişinin kendisini emniyette hissettiği manevi bir kaledir. Şiirde “ocak, göğüs, gövde” kelimeleriyle ifadesini bulan bu kale, somut anlamda vatanı işaret eder. Millî şairde güçlü bir inanç vardır. Bu, kaynağını haktan alan ve haklı oluşu ifade eden bir inançtır. Akif’in bu ölümsüz eserde yaşadığı ve yaşatmaya çalıştığı temel duygu inançtır. İman, taşıyıcısına onun esaslarını yerine getirmeyi, kutsal değerleri korumayı, bu uğurda çaba göstermeyi ve ümidini yitirmemeyi telkin eder daima.

Toprak, şiirde öne çıktığını düşündüğümüz bir diğer kavramdır. Hayatı şekillendiren dört asli unsurdan biridir toprak. Kişiye vefayı, alçakgönüllülüğü toprak öğretir. Bireylere aidiyet duygusunu kazandıran da topraktır. Bu ruh ve şuurdaki fertlerin topraktan kopması, ayrı kalması zordur. Toprak vatanı işaret eder. Vatan, sıradan bir toprak parçası değildir. Şehitlerin kanıyla değer kazanan toprak,  onların yeryüzündeki mekânıdır. O, altındaki şehitleri sarıp sarmalayan, üstündeki mabetleri taşıyan, ezanların beş vakit okunduğu coğrafyayı anlatır bize. Vatan hem üstünde yaşayanların hem de altında bulunanların kendisini güvende hissettiği yerdir. Bayrak, ocak, hilal gibi simgeler ancak bir vatanın zemininde vücut bulur, anlam kazanır. Akif vatan konusunda çok hassastır ve milli marşı vatan üzerine inşa etmiştir. Bu hassasiyet İstiklal Marşı’nda “yurt, toprak, vatan, ocak, yer” sözcükleri etrafında dile getirilmiş, vatanın güzelliği ve eşsizliği “cennet vatan” benzetmesiyle ortaya konmuştur. Vatan sevgisinin kişide güçlü ve sağlam bir inancı işaret ettiği de unutulmamalı.

Hürriyet yani özgürlük, şiirin öne çıkan bir başka anahtar sözcüğüdür. Bu düşünce, Akif’te kararlı bir üslup ve keskin ifadelerle karşılığını bulan bir ülküdür. Bu ideal kendisinde öylesine yer etmiştir ki şair, hürriyeti izah ederken karşısına esareti değil, izmihlali koymuştur. Onun tutsaklığı aklına bile getirmediği açıktır. Şiirde bir kez geçen izmihlal, istiklâlin ne denli önemli olduğunu anla(t)mak için kâfidir. Ayrıca hürriyet hem dünyanın hem dinin birincil şartıdır. Akif insanlığı, adamlığı, Müslümanlığı hürriyetle bir tutar. Unutulmamalıdır ki insan hür oldukça insandır. Çünkü hür insan düşünebilir, yazabilir, başka yerlere gidebilir, bağırabilir, inancının gereklerini yerine getirebilir.

Hürriyet, ezelden beri hür yaşayan bir milletin en başta gelen özelliğidir. Bu vasfın ezelden beri taşınması, sonsuza kadar süreceğine de işaret eder. Akif, bu niteliğe sahip bir milleti hürriyetinden uzaklaştırmaya kalkışmayı çılgınlık, delilik olarak değerlendirir. Karakteristik özelliği hürriyet olan bir toplumun hürriyetine kastetmek, akıl kârı bir iş olmasa gerek.

 İstiklal Marşı, Akif’teki hürriyet fikrinin en somut ve güzel örneğidir. İstiklâl Marşı’nda bölümleri birbirine bağlayan nakaratın bulunmayışı, şairde ve eserinde istiklâl düşüncesinin edindiği yeri anlatması bakımından önemlidir. Dikkat edilirse metin, birbirinden ayrı gibi görünmesine rağmen anlamca birbirini tamamlayan bölümlerden kurulu bir metindir. Bu yaklaşımın millî şairin karakteriyle örtüşmesi gözlerden kaçmaz: Hem birey ve millet olarak bağımsız olmak hem de ait olduğu bütünden kopmayan, ona değerler katan bir parça olmak.

Cesaret, büyük şaire İstiklâl Marşı’nı yazdıran temel dinamiklerden biridir. Cesaret varlığını haykırabilmek demektir. Bunun zıddı olan korku insanı rahatsız eden duygulardan biridir. Korkak insan, ruhunu ve beynini korkuya teslim eden, sağlıklı düşünemeyen, çözüm üretemeyen ve doğru hareket edemeyen insandır. İnsanı olumsuz etkileyen, toplumda kargaşaya yol açan bu ruh hâli inanç, güven gibi moral değerlerin baş düşmanıdır. Metinde ilk kelimeden itibaren bütün ihtimalleri reddeden bir tavır hissedilir. Bu bakımdan Akif’in cesaret aşılayan bir kelimeyle şiire başlaması önemlidir. Muhataplarına geçmişi hatırlatan, geleceğe umutla bakmayı telkin eden, ümitsizlik ve yılgınlığı dağıtan bu söylem, şiirin sonuna kadar devam eder, “Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlal” hükmüyle son bulur.

Cesaret ve kahramanlıkla birlikte ele alınması gereken ve bu şiirin tematik sözlüğünü oluşturan son kavram gayret, yani çalışkanlıktır. Gayret; çalışmak, çaba göstermek demektir. Eskilerin dünyasında “kutsal değerlere yabancıların saldırmasını görmekten doğan dayanamama duygusunu da ifade eder gayret. Bu, şiirde kesin sözlerle ifadesini bulan ve uğruna çaba harcanması gerektiğini salık veren bir duygudur. Şair bu öğütleri kendisi üzerinden duyurur.  Nitekim “ben” vurgusuyla başlayan mısralar, İstiklal Marşı’nda çoktur. Bu mısralarda şair ya da şiirde konuşturduğu kişiden çok, milletin söz konusu edildiği açıktır. Burada milleti oluşturan her ferdin elini taşın altına koyması gerektiği açıkça dile getirilmiştir.

Akif’in dünyasında cansızlık, pasiflik, uyuşukluk yoktur. Onun eserlerinde, insanı coşturan bir hareketlilik vardır. Onun dili, kendisi gibi canlıdır. Ayrıca Safahat’taki birçok şiir, çalışkanlık temasını işler. Şairin İstiklal Marşı’nda kullandığı kelimeler aksiyon belirten kelimelerdir. Bu yönüyle Akif, fiillerin şairidir. Akif’teki bu hareketlilik taşıdığı güçlü imanı tasvir eder. O, çalışmadan tevekkül eden bir anlayışa şiddetle karşı çıkar.

Tarihsel bir doku üzerine inşa edilen İstiklâl Marşı, milletin varoluş/diriliş mücadelesini dünyaya duyurduğu bir eserdir. Endişe ve korkunun asla yer almadığı, aksine sağlam ve güçlü bir inancın samimi söyleyişlerle dile getirildiği bir metindir o. Bu eserde büyük şair tarafından kullanılan her söz, yukarıda bahsedilen kelimelerin kavram alanına girer. Eser, bu sözcüklerle örülmüştür. Bunlar aynı zamanda Akif’i, Safahat’ı ve onun yer aldığı medeniyetin asli özellikleridir. Bu kavramlar, geçmişten bugüne millî ve manevi bir iklimde yaşayan, bu iklim ve ruha uygun bir çizgide yürüyen bir milletin tarih ve medeniyet sahnesindeki duruşudur.