Karaman İlimizin tarihi kültürel tanıtımını yapmak için, 70 bin erenimizle çıktığım bu yolda Karaman’daki 70 bin erenlere, Allah dostlarına, evliyalarımıza bütün yazılarımda yer vermeye özen gösteriyorum. “70 bin eren” sloganıyla güç buluyor cesaretleniyorum, kalemimin daha da güçlendiğini hissediyorum. Bu arada sizlerden bir istirhamım olacak Karaman’da yaşamış bu 70 bin erenimiz için gönlünüzden ne kadar okumak geçerse Fatiha Suresini okuyup sessiz sedasız bir yerde “Allah’ım okumuş olduğum Fatiha-ı Şerifleri Karaman’ımızda yaşamış olan 70 bin erenimizin ruhlarına hediye ediyorum âmin” diyerekten gönderin.

Karaman bölgemizde, 70 bin erene ilham kaynağı olan ve 70 bin erenin içinde bulunan, Allah dostları Ayrancı İlçemizden çıkmıştır. Mübarek yerlerin havasından mı suyundan mı bilinmez Ayrancı insanının içinden adeta evliya fışkırıyor. İnanıyorum ki günümüzde bile Ayrancıda yaşayan halkın içinde evliya olduğunu bilmeyen onlarca kişi vardır. Mevlana Hazretlerinin ailesi, Yunus Emre’nin Dedesi İsmail Hacı Horasandan göç ederlerken Ayrancıda bir süre konaklamışlar buranın manevi havasını içlerine doldurmuşlar ve Karaman doğru yola çıkmışlardır. Yunus Emre’nin Dedesi İsmail Hacı Ayrancı’dan çıktıktan bir süre sonra Yeşildere Köyü civarlarında kalmış ve buraya tekkesini kurmuştur. Burada ilim irfan ve medrese eğitimi vermiş ve bir Karamanlı ailesi olarak burada yaşamışlırdır. İleriki zamanlarda ayrıca bir konu başlığı olarak İsmail Hacı tekkesiyle ilgili yazımı siz değerli okuyucularıma sunacağım. Bu arada hatırlatalım, 2021 yılı UNESCO tarafından Yunus Emre’yi Anma Yılı olarak ilan edildi. İnşallah 2021 yılını dolu dolu Yunus Emre’nin aşkıyla maneviyatıyla geçireceğiz. Mevlana Hazretlerinin ailesi ise Karamana kadar gelmişler ve burada yerleşmişlerdir.

Biraz sonra anlatacağım hikâye de de dikkatinizi çekecektir, Ayrancı evliyalarındaki derinliği incelediğimizde evliyaların hepsinde daha önceden ermişlikle ilgili bir belirti göstermiyorlar ve hepsinde Milliyetçilik, Devletçilik ve Vatan sevgisinin olduğunu görüyoruz. Bu duygularla içlerindeki erenliğin ortaya çıktığını fark edeceksiniz. Onun için Ayrancıda, yukarda bahsettiğim gibi günümüzde bilmediğimiz birçok evliya çıkabilir. Tabi bunlar Allah göstermesin “Kul Sıkışmayınca Hızır Yetişmezmiş” misali herhangi bir dar durumda açığa çıkacaklardır. Onun için Ayrancıda dolaşırken herkese bir eren gibi bakın…

Mademki evliyalarımızdan giriş yaptık ilk önce Ayrancı İlçemizdeki evliyaların kerametlerinin hikâyesine bir bakalım.

AYRANCI DEDE: Osmanlı İmparatorluğu Ordusu İran seferine giderken vezir komutasındaki ordu tarihi ipek yolu ve çukur ovaya geçişte stratejik bir geçiş noktasında olan Ayrancı’dan geçmek isterler. Ayrancı’dan geçen bir akarsu vardır, bu suyun üzerinde de köprüler bulunmaktadır. Ordunun başındaki vezir olan kumandan köprülerden nizami bir şekilde ordunun karşıya geçmesini emreder. Karşıya geçen ordu askerleri karşılarında Hilmi Dedeyi görürler. Su ihtiyacı olan ordu, Hilmi dedeye atların ve askerlerin su ihtiyacı için nereden su bulabileceklerini sorar, Hilmi Dede yakınlarda bulunan bir şifalı olan tatlı su kaynağını gösterir ve vezire siz kutsal bir cenge gidiyorsunuz ciğerleriniz yanmıştır, benimde bu cenkte bir tuzum bulunsun diyerek evde hanımının yayıkta ayran yaptığını ve bu ayrandan orduya ikram etmek istediğini söyler. Vezir bir deri yayık ayranının koca orduya nasıl yeteceğini düşünerek ve ikramı geri çevirmemek, Hilmi Dedenin kalbini kırmamak için daveti kabul eder. Hilmi Dede eve gelince hanımından yayık ayranını getirmesini ve bölgede “Soku Taşı” diye bilinen taştaki oyuğa dökmesini ister. Teyzemiz bir deri ayranı oyuğa döker. Ordudaki askerler birazda alaycı bir şekilde bu ayrandan kaç kişi içecek diye fısıldaşmaya başlarlar. Başta vezir ve komutanlar olmak üzere buz gibi şifalı sudan yapılma ayranı kana kana içmeye başlarlar. Üç beş kişiden sonra farkederler ki ayran adeta alttan kaynıyor. Parç Parç ayranları koca ordu içti ama o oyuktaki ayran hiç eksilmedi. Vezir mahcup bir şekilde iki büklüm Hilmi Dede’nin yanına gelir ve elini öper, bundan sonra senin adın Ayrancı Dede olsun der. O gün bu gündür Hilmi dede Ayrancı Dede diye anılır. İlçemizde adını bu olaydan dolayı Cumhuriyet kurulduktan sonra Ayrancı ismini almıştır.

Daha önceki Taşkale yazımızda da fark ettiniz mi bilmem bu bölgemiz maneviyatıyla ve bereketiyle dikkat çekmekte. Zem Zem Kuyusundan kaynayan Zem Zem gibi, Taşkale’de ki buğday kaynayan “Çeş Taşı” gibi Ayrancıdaki ayran kaynayan “Soku Taşı” bereket sembolü değildirde nedir. Bu bölgemizin değerlerine, Maneviyatına ve bereket sembollerine sahip çıkalım. Buralar da bilimse araştırmalar yapılsın ki bunların kaynağı tespit edilsin.

ZİYA EFENDİ: Osmanlı İmparatorluğu Padişah Yavuz Sultan Selim komutasındaki ordu Mısır seferine giderken her zamanki gibi Çukur Ovaya geçiş olan stratejik bölge Ayrancı’yı seçer.  Ordu Ayrancı’ya geldiğinde Ayrancı’daki akarsuyun kabarması sonucu bazı köprüler su altında kalmış durumda olduğunu görür. Geçecek sığ bir yer ve köprü ararlar. Divle suyunda sığ bir yerde köprü görürler fakat köprünün karşısı ekili vaziyettedir.  Karşı tarafta tarlada bir çiftçi durmaktadır. Komutanlardan birisi çiftçinin yanına giderek ordunun kutsal bir vazifeye gittiğini ve buradan geçmek zorunda olduklarını söyler. Ziya Efendi adındaki çiftçi hiddetlenerek bu teklifi geri çevirir. Mahsulünün koca ordunun ayakları altında heba olacağını söyler. Rızasının olmadığını beyan eder. Komutan bu durumu Yavuz Sultan Selime aksettirir. Yavuz Sultan Selim çok öfkelenir. Kutsal bir görev olan cenge gitmekteler, önlerine böyle bir sorun çıkmıştır. Fakat kul hakkına gireceği içinde ziya efendiyi çiğneyip geçemez. Orduya emir vererek suyun sığ yerlerinden karşıya geçmelerini emreder. Başta kendisi akarsuya atını sürer ve ordu karşıya geçer. Yavuz Sultan selim Ordudan üst rütbeli üç beş askerin suya kapılarak boğulduğunu görür ve çiftçinin yanına bu sefer kendisi gelir ve sitem eder. Kutsal bir vazifede kendilerine niçin zorluk çıkardığını ve üç beş askerinin öldüğünü Ziya Efendiye söyler. Ziya Efendi padişaha “Şayet siz ve ordunuz köprüden geçeydiniz gideceğiniz savaşı ordunun içinde bulunan casuslar yüzünden kaybedecektiniz. İşte senin üzüldüğün, suda boğulan üç beş üst rütbeli askerin casustu, şimdi var git cengine kazan mübarek olsun” der. Padişah o an anlar ki karşısında bir Ziya Efendi değil evliya vardır. Padişah Yavuz Sultan Selim mahcup bir şekilde Ziya Efendinin elini öper ve affını ister. Ziya Efendi Yavuz Sultan Selime birde ıbrık hediye ederek cenkten önce ordunun bu ıbrıktan abdest aldıktan sonra namaz kılmalarını söyler. Yavuz Sultan Selim Ziya Efendiyle helalleşerek oradan ayrılır ve gittiği savaştan galibiyetle döner.  Yukarda da bahsettim Ayrancı evliyaları son anda ortaya çıkıyorlar, dikkat edin….

Ayrancı İlçemizi tanıtırken öncelik verdiğimiz evliyalarımızdan sonra birazda Ayrancı İlçemizi tanıyalım. İlçemiz Karaman’a 45 Km. mesafede Ereğli – Adana yolu üzerindedir. Karaman bölgesinin 10 bin yıllık geçmişi Ayrancı İlçemiz içinde geçerlidir. Hititler, Frigler, Asurlular, Lidyalılar, Persler, Romalılar ve Bizanslılar bu bölgemizde işgalci olarak egemenliklerini sürdürmüşlerdir. Niçin işgalci diyorum çünkü bölgede tarihi arkeolojik kazı çalışması yapılmamakla birlikte gerek yüzey araştırmalarında gerek buluntularda ve yakalanmalardan gelen eserlerden anlıyoruz ki, bölgede binlerce yıl önce yerli halk olarak Türkler bulunmaktaydı. Bölgede bulunan Bol Kar/Koraş (Bulgar dağları) dağları ismini binlerce yıl önce burada yaşayan yerli Türklerden almıştır.  Batı toplumu Anadolu bizimdi Türkler 1071 yılında Malazgirt Savaşını kazanarak Anadolu’yu işgal ettiler, Anadolu bizim deseler de hiç kusura bakmasınlar. 1071 de Müslüman Türkler olarak Anadolu’ya asıl vatanımıza geldik yerleştik. Binlerce yıl öncesi Müslüman olmadan önce Türklerin ana yurdu zaten Anadolu’ydu. Anadolu topraklarında yapılan bilimsel araştırmalarda bunu desteklemektedir. Hemen kamu spotu yapalım “Anadolu bizimdir bizim kalacak”

Ayrancı bölgemiz Toroslara sırtını dayamış stratejik kavşak bir noktada bulunduğu için birçok medeniyetin izlerini taşımaktadır. Hanlar, kervansaraylar, kaleler, köprüler, karakollar, kaya kiliseleri, kaya mezarları, freskler ve daha birçok amaçlı yapılar buralara inşa edilmiştir. Tarihi ipek yolu buradan geçmekte, Ortadoğu’nun adeta bir geçiş noktası olmuştur. Yine yaşlı bir kadının rüyasında görmesiyle yaptırmaya karar verdiği bin yıllık meşhur Atlashan bu ilçemizdedir. Roma döneminde Roma İmparatorluğunun burada bir garnizonu bulunmaktaydı.  Ayrancı Ambar köyünde bulunan “Sidamara Lahti” 30 tonluk ağırlığıyla dünyanın en büyük lahdi olma özelliğini taşımaktadır. Böylesi deva sal bir lahit niçin ve kim için burada yapıldı acaba. Burada yapılan lahit Romalıların merkezi olan Avrupa’ya deniz yoluyla nakledilecek miydi.  Sidamara Lahtinin yapım yılı Roma İmparatorluğunun çöküş yıllarına geldiği için tahminime göre nakledilmeden burada kaldı. Ayrancı’da bulunan lahitlerden anlıyoruz ki burası bir   lahit atölyesiydi. Ayrancı’nın kayalarındaki özellik Taşkale kayalıkları gibi ısı ve nemi dengeleme özelliğine mi sahipti acaba. Romalılar belki de bunu tespit etti ve ölülerinin bozulmamasını sağlayan kayalıkları Ayrancı’da keşif ettiler. Lahitlerini de buradaki taşlardan yaptırdılar.

Bölgemiz adeta kapalı bir kutu gibi, herhangi bir kazı çalışması yapılmamış keşfedilmeyi bekliyor. Berendi Vadisine bir girelim içinde hangi gizli sırları saklıyor. Koraş dağına girelim Türklerin binlerce yıl önce buralarda yaşadıklarını tespit edelim. Ayrancıda bir süre kalan bahtsız Osmanlı Sultanı olan Cem Sultanın ayak izlerini dinleyelim.  Koraşlar, Divle, Çat, Kıraman, Orzala, Divaz, Kale, Ambar, Saray ve diğer köylerimizdeki kozmik sırları ortaya çıkaralım. Çıkaralım ki tarih ve kültürel anlamda Karamanımız zenginleşsin ülkemiz zenginleşsin.

Bölgemizde yöre halkının dilinden düşmeyen hikayelerde vardır. Bölgede gerek yöre halkının tesadüfen bulduğu gerekse definecilerin bulduğunu söylediği altın ve elmas tan yapılma haç ve heykellerin olduğu söylenmekte. Rivayete göre Mısır Valisi Mehmet Ali Paşanın Akdenizde ki korsanlardan ele geçirdiği hazineleri İstanbul’a naklederken Ayrancı İlçemize getirdiği ve şu anda yeri tespit edilemeyen bir yerde olduğu halk tarafından anlatılmaktadır.

Karaman ve civarının 10 bin yıllık geçmişine o kadar çok efsane, hikâye, masal çıkar ki hangi birini anlatalım. Şimdide sizlere Ayrancı bölgemizde yaşamış olan ebelerimizin dedelerimizin çocuklarına torunlarına anlattıkları hikâyelerden anlatacağım. “Eskiden çocukların vakit geçirebileceği oyun konsolları, tabletleri, oyuncak arabaları yoktu. Vakitlerini gündüz babalarına ve annelerine yardım ederek, taş ve ağaç parçalarından oyun üreterek, saklambaç ve fıyyık oynayarak geçirirlerdi. Akşamları da dedelerini anlattıkları hikâye ve masalları dinlerlerdi. Hikâyelerin konusu kimi zaman bir cülüklü tavuk kimi zaman bir dev yaratık, kimi zamanda bir ejderha olurdu. Ama genel olarak çocukların ruhuna korku ve cesaret veren hikâyeler olurdu. Ayrancı İlçemizde birçok yer altı şehri ve mağaralar bulunmakta bunlar halk tarafından bilinmekte ve çok değişik amaçlar içinde hala kullanılmakta. İşte yer altı şehrinin üstünde bulunan bir köyümüzde evin büyük reisleri, çocukların bu mağaralara girip kaybolmasın diyerek hikâye anlatırlardı. –Çocuklar! yeraltı şehirlerinde 16-17 metrelik dev insanlar uykuda sizi bekliyorlar, siz eğer o mağaralara dehlizlere girerseniz devleri uyandırırsınız. Devlerde sizi öldürür ya da köle yaparlar sakın oralara girmeyin diyerek masal anlatırlardı. Çocuklarda kimisi korkar kimisini de daha da merak sarar ve maceracı çocuklar buralara girerdi. İşte o zamanlar dehlizlere giren ve şu anda rahmetli olan birinin torunu, dedem, çocukken o dehlizlere inmiş ve dev insanlarla karşılaştığını, fakat uyuyor olduklarını anlatmış.  Bölgemiz o kadar ilginç hikâyelere konu oluyor ki kim bilir belki de bu dehlizlerdeki devler, Düşmüş Meleklerin ahirete kadar ızdırap çekecekleri mekânlardır.

Karaman Ereğli yolunun 45-55 Km. arasında Ayrancı giriş ve çıkışının arasında bulunan yolda esrarengiz olaylar yaşanmaktadır. Burada bulunan manyetik bir alan veya yatırdan kaynaklandığını sandığımız ilginç olaylar vuku bulmakta, ilginç kazalar yaşanmakta esrarengiz olaylar olmaktadır. Bu yolun 45-55 Km. arasından geçerken lütfen dikkat edelim, erenlerin ruhuna Fatiha okuyalım. Benimde başıma gelen bir olayı anlatayım. Aracımla bir gece İskenderun’dan Karaman’a gelirken Ayrancı’yı çıkar çıkmaz yol kenarındaki trafik levhalarının üstünde türünü anlayamadığım iri bir kuş duruyordu, yavaş gittiğim için kuşu çok iyi gördüm. Tam hizasına geldiğimde o kuş aniden kalktı ve ön cama hafiften vurarak hilal çizip uçtu gitti. Çok etkilendim, ilginç bir olaydı. Bölge halkı zaman zaman burada çok ilginç olayların olduğunu anlatır dururlar.

Şimdide dünyaca ünlü meşhur Divle Peynirimize gelelim. İsviçre peynirini kat kat geride bırakan Divle Peynirlerimiz bu özelliğini yine mağaralarının ve kaya/toprak yapısının doğal özelliğine borçlu. Peynirler bu mağaralarda olgunlaşıp lezzetleniyor. Adeta bir şifa kaynağı olarak sofralarımıza geliyor. Biraz önce anlattığım lahitler gibi insan vücudunu koruyan, gıda maddelerini koruyan ve lezzetlendiren bu doğal yapılar, kaya ve toprak bilimsel olarak araştırılmalı ve insanlığın hizmetine sunulmalı.

İsmet ÖZTÜRK ([email protected])  Fotoğraf: Karaman İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, İbrahim Aydın