Resim: Karamanoğulları’nın tespit edilmiş tek bayrağı

Karamanoğulları Beyliği, yeknesak bir topluluk olmayıp, bir konferasyon idi. İçinde Avşarlar, Salurlar, Kızıklar, Varsaklar, Bulgarlar, Turgudoğullar ı, Bayburdlular, Atçekenler ve daha muhtelif Türk men ve Yörük grupları var idi.

Karamanoğulları Beylik ailesi Türmenistan’ın kuzey kesimlerinde yaşarken, Cengiz Han Moğolları’nın istilası sırasında oradaki yurtlarından koparak Önce Azerbaycan taraflarına gelmişler, burada yaylak-kışlak hayatı yaşarken, anlaşılan o ki, on sene kadar Azerbaycan-Sivas dolayları arasında gidip gelmişlerdir. Moğollar ile Harezmşahlar arasındaki şiddetli savaşların baskısı ile ortaya çıkan sıkışıklık ile Azerbaycan taraflarını da tamamen terk etmişlerdir.

Ancak bunların tamamının Anadolu’ya gelmediği, bir kısmının oralarda kaldığı anlaşılıyor. Şöyle ki, Safevilerin Azerbaycan ve İran’da hâkimiyeti ele almaları ile yönetim ve ordu kademesinde Karaman isimli oymaklar vardır. Bunların bir kısmı Anadolu’dan gitmişlerdir ancak, Safevi devletini kuran unsurların hatırı sayılır bir kısmı Karamanlılardır.

Bundan da anlaşılıyor ki, Karamanlılar isimlerini Nure Sofu’nun oğlu Karaman Bey’den almamışlardır. Zaten bunlar Anadolu’dan önce de Karamanlı olarak biliniyordu.

Bu tarihlerde başlarında Saaddeddin Bey bulunmaktaydı. Karamanlı Türkmenler Ermenek tarafına geçmeden önce

Anadolu’da ortaya çıkan Babaîler isyanına da katılmışlar, en azından Nure Sofu’nun Baba İlyas’ın müridlerinden olduğu anlaşılıyor. Gerek Şikari’de ve gerek ise İbn Bibi’deki bazı ifadeler bunun böyle olduğunu gösteriyor.

Babaîlerin bertaraf edilmesinden sonra, Karamanlılar Sivas, Maraş ve Toros silsilesi üzerinden, Mut’un güneyinden Silifke’nin kuzeyinden Ermenek ve Aladağ taraflarına ulaşmışlar, bunlara dair ilk haberlere 1256 yıllarına aiddir. Bunların önderlerinden olan Avşar ve İslam Beylerin adı geçiyor. O zamanlar buralarda hüküm süren Ermenilere karşı Konya Selçuklu devleti tarafından kendilerine bazı ayrıcalıklar tanınmış fakat bey ailesinden bazıları ise muhtemel Karamanlı tehdidine karşı Konya’da alıkonulmuştur. Bu öteden beri hâkim devletin bağlı unsurlara karşı aldığı bir tedbirdir. Karamanlılar da daha sonra kendilerine bağlı güçlü aşiretler için aynı uygulamayı yapmışlardır.

Osmanlılar da Karamanlılara karşı aynı usulü tatbik etmişlerdir.

Bu tarihlerde Konya Sarayı tamamıyla İlhanîlerin kontrolü altına girmiş, neredeyse Selçuklu devletini İlhanîler yönetir hale gelmişti. Dolayısı Saray’ın bütün memurları farslardan oluşmakta ve kullanılan resmî dil de Farsça’dan ibaret idi.

Yukarıda bahsettiğimiz Karamanlı Bey’i Nure Sofu’nun oğlu Karaman Bey’in adının geçtiği yıllarda Konya Selçuklu sarayı da kardeşler arasında taht kavgaları ile çalkalanıyordu. Bu sırada taht mücadelesini kaybeden İzzeddin Keykavus (II), pek çok maceradan sonra yanında büyük bir Türkmen grubu olduğu halde Bizans’a sığındı, Bizanslılar da bunları Romanya’da Dobruca’ya yerleştirdi. Meşhur Sarı Saltık da bunlardan çıktığı gibi, yine bu gün Romanya’da bulunan Hristiyan Türkler Gagauzlar ile İzzeddin Keykavus isminin ve yanındaki Türkmenlerin alakası vardır. Keykavus’un emirleri ve bir oğlu hristiyon yapıldı, kendisine de “melik Konstantin” unvanı verildi.

Bu arada Altınordu Hanı Bereke Han islamiyeti kabul etmiş, Memluklular ile ittifak kurmuş ve İlhanlılar ile düşman haline gelmişti. İşte Bereke İzzeddin ve ailesini buradan kurtarıp, Kırım’a getirdi ve onu korumasına aldı.

İzzeddin’in oğullarından Mesud daha sonra Anadolu’ya gelip, Selçuklu hükümdarı olmuştur.

İzzedin ise 677 h. / 1278-79’da Kırım’da vefat etti.

İzzeddin’in Karamanlılar ile alakası şudur. Karaman Bey öldürüldükten sonra Karamanlılar Ermenek tarafında bir müddet bocalama geçirdikten sonra, bunun Kardeşi Mehmed Bey liderliğinde toparlandılar. Karamanlıların Moğollara karşı mücadeleleri Türkmenler arasında büyük bir nüfuz kazanmalarına sebebiyet verdi.

Öteden beri Türkler’de bir devlet geleneği olan, devletin başında soylu biri olması geleneğine uygun olarak, Karamanlılar doğrudan devleti ele geçirme yerine hanedan azasından biri olan İzzeddin'in oğullarından Alaaddin Siyavuş’u Kırım’dan getirttiler. Her ne kadar Selçuklu tarihçileri bunun hanedan azası olmadığını yazsalar ve onu küçümsemek için “cimri” deseler de, yapılan araştırmalara göre Siyavuş’un İzzeddin’in oğlu olduğu nettir. İşte Mayıs 1277’de Siyavuş’un önderliğinde Karamanlılar Konya’ya doğru Ermenek, Aladağ, Hadim ve Bozkır üzerinden harekete geçip, 13 Mayıs’da Konya sarayını ele geçirdiler; Alaaddin’i tahta oturtup, Mehmed Bey’i de vezir yaptılar. Ancak tamamen yaylak kışlak hayatı yaşayan göçebe bir topluluk olan Karamanlılar Türkçe’den başka dil bilmiyordu. Saray ve bürokrasi ise tamamen Farsça okuyup, yazıyordu. Dolayısı ile Karamanlıların Farsça bilmeleri beklenemezdi. Zaten iki ay süren kargaşalı ve geçici bir hükümdarlıkları olmuştur. Gerek Mehmed Bey gerek ise Siyavuş Moğollar’ın da operasyonu ile öldürülmüşlerdir.

Yegane kaynağı İbn Bibi olan meşhur ferman yayınlandı, “bu günden sonra ….”

Tarihlerde Karamanlılar arasında Türkçe okuyup yazacak herhangi bir kişi olduğu düşünülemez. Ermenek dağlarında Türkçe tedris yapan medreseler olacak hali yok.

İkinci husus da o tarihlerde, Karamanlılar henüz Larende diye bir yer olduğunu dahi bilmiyorlardı. Karamanlıların Larende’de ilk görünüşleri 30 sene sonra 1308’dir.

*ESKİ KARAMAN KÜLTÜR MÜDÜRLERİNDEN BİR ABİMİZE SORDUM

“- nereden çıktı bu, Türkçe kutlamaları” O anlatmış idi

1960’larda birisi çıkmış (ismini söyledi idi ama şu ân hatırlamıyorum) rüyasında Mehmed Bey ve Yunus Emre’yi görmüş, o muhteremler “beni anmıyorsunuz” demiş.

Demek istediğim şu ki: Bir şeyler yerine oturmuyor

*DOĞAN KOÇER, BAŞBAKANLIK OSMANLI ARŞİVİ