Hayatta o kadar zorlu yollardan geçiyoruz ki daha doğrusu hayatı o kadar zorlaştırıyoruz ki birbirimize bunları kelimelere dökmek bile çok zor.

Çoğunlukla unutmak istiyoruz bazı yaşanmışlıkları, kendimize bile söylemeye korktuğumuz anları, anıları.

Unutmak mıdır çözüm?

Unutabilir miyiz ya da gerçekten unutmalı mıyız?

Bir saniye sonra yaşamımıza devam edebileceğimizin bile bir garantisi yokken birbirimize bu kadar acımasız olmaya ve hayatı zorlaştırmaya gerek var mıdır?

Başımıza gelen yaşadığımız her olayın ve durumun bir anlamı vardır.

Almamız ve öğrenmemiz gereken dersler vardır.

Başımıza gelen herhangi bir durumdan almamız gereken dersi almıyor isek aynı durumlardan sınava tabi tutulmaya devam edeceğimiz kesindir.

İnsanız nihayetinde kendimizi değerli hissetmek, hissettirmek istiyoruz.

Belki de henüz kendimiz olamamışken.

Hayatın üç evreden oluştuğunu unutuyoruz.

Doğum-yaşam-ölüm.

Anne karnında başlıyor mücadelemiz. Bilmemek bizde yoktur.

Aslında öğrenmenin en temel unsuruyken.

İşte tam da bu noktada ismimiz, cinsiyetimiz, kariyer hayatımız, okuyacağımız okul, giyim tarzımız, kime benzeyeceğimiz herkes tarafından net bir biçimde ifade edilmeye başlanıyor.

Nasıl bir birey olacağımızdan ziyade nasıl bir hayat yaşamamız gerektiği yönünde hazırlanan bir proje gibi.

Önemli noktalardan biride nasıl bir aile hayatının içinde dünyaya geldiğimiz.

Bazen profesyonelce yürütülen bir evliliğin içinde dünyaya geliniyor.

Bazen çok fazla kavga-şiddet dolu bir ailede.

Bazen de bir evliliğin kurtuluşu olarak görüldüğümüz bir ailenin içinde dünya geliniyor.

Rotası olmayan bir gemi gibi düşünün.

Yaşam serüveninizde sizin adınıza alınan kararlar size dair beklentiler ve istekler olacak.

Okuyacağınız okuldan mesleğinize arkadaşlarınızdan giyeceğiniz kıyafetlere hobilerinizden yemek zevklerinize birikiminizden alacağınız eve, arabaya hatta eş seçiminize kadar sizin için belirlenecek.

Bir annenin geçirdiği hamilelik sürecinin benliğimiz üzerinde ki etkisi nedir?

Hamilelik sürecin de yaşadığı stres, hayatının tamamen kısıtlanacağı algısı, olumsuz konuşmalar, hastalık psikolojisine itilmesi.

Yaşamlarımız hakkında yapılan planların ve yönlendirmelerin bizleri nasıl etkilediği yaş aldıkça bu enerjinin bizleri ne kadar köreltebileceği çoğunlukla kimse tarafından fark edilmeyecek.

Herkesin sizin hakkınızda fikirleri olacak.

Kendiniz ve özünüz gibi var olmak kolay olmayacak ama inanın bana bu imkânsız değil.

Yaşamınız çoğunlukla içinizde bir eksiklik duygusu, hayattan keyif alamama ve hep daha fazlasını isteme uğrunda ilerleyecek.

İşte tam olarak da hissettiğiniz bu eksiklik duygusu ya sensen?

Kendin ve özün olabilmekse?

Yaş aldıkça anlıyoruz biraz da tecrübelerden güçlendiğimizi.

Yalnız kalmaktan ve yalnız olmaktan o kadar çok korkuyoruz ki bunu güçsüzlük, zayıflık olarak adlandırıyoruz.

Yalnız kalmamak için sürekli bir başkasının istediği gibi bir biz olma yolunda ilerliyoruz.

Bu yaşam yolculuğumuzda yalnız kalmak güçsüzlük değildir aslında.

Kendinle konuşmak eksiklerini, doğrularını, yanlışlarını ayırt edebilmek en güzel fırsattır.

Kendin olabilmek ve kendi içine dönebilmek adına.

Sabaha kurulan alarmdır belki de yaşamak.

Uyanıp uyanamayacağımızın bile bir garantisi olmadan.

Düşün, kalkın, ağlayın, kahkaha atın, sarılın, sevdiğinizi söyleyin, kendinizi ifade edebilmektir asıl güç.

Kimileri acılarını gizlemek için kahkaha atıyor, kimileri sevgi eksikliklerini tamamlamak için birilerini yanında tutuyor.

Yanlış güzel insanlar yalnızlığı da tadın.

Lütfen size iyi gelmeyen hiç bir durumu devam ettirmeyin.

TÜİK Tarafından yayınlanan yaşam memnuniyeti Araştırması’nda Türkiye'deki mutluluk oranı2011 yılından bu yana sürekli düşmektedir.

Türkler'in %42'si kendini "idare edecek derecede"mutlu hissediyor.

"Mutsuzum" diyen Türkler'in oranı %33 ve "Çok Mutsuzum" diyenler ise %14 geleceğinden umutsuz olan bireylerin oranı 2019'da %30'a kadar yükselmiştir.

Hayatı yaşama biçimimizde doğru gitmeyen bir şeyler var.

Mutsuzluğumuzun altında yatan neden ekonomik sorunlar dışında hayatı birbirimize zorlaştırmamız olabilir mi?

Farkında değil misiniz?

Her geçen an kendimize biraz daha geç kalıyoruz.

Hala küslükleriniz, kırgınlıklarınız, eleştirileriniz için vaktiniz olduğuna inanıyor musunuz?

Size çizilen çerçevenin dışına çıkmak sizi korkutmasın.

Hayatımızda gerçekten mutlu olmak ve doğru kararlar vermek istiyorsak kendimiz olmayı başarmamız gerekir.

Bulunduğunuz koşullar ve şartlar sizi siz olmaktan vazgeçirmesin.

Hep söyleyeceğim, söylemekten asla vazgeçmeyeceğim içinde bulunduğunuz durum hayallerinize ve kendinize ulaşabilmek için çok zor da olsa imkânsız değil.

Gerçek bize ulaştığımız da hayallerimize ulaşmamız ve mutlu olabilmemiz çok mümkün olacak.

Her şeyin başında siz varsınız.

Kendiniz olun ve hayallerinizi gerçekleştirmek için yola koyulun.

Yapamazsın, başaramazsın diyenlerin çoğunlukta bile olsa ya yaparsanız?

Ya gerçekten olursa?

Elbette;

Dur-Bekle-Ertele diyenler olacak. Hayır Durma-Bekleme-Erteleme.

Kendine inan!

İmkân-Güç-İnanç kalbinde.

Yeter ki yüreğiniz güzel olsun bu yolda bu uğurda.

Ve fikirleriniz eylemlerinize her zaman eşlik etsin.

Gerçekçi olalım.

Şu an yaşamınızın son anı olabilir.

Siz ne seversiniz?

Siz ne yaparsanız daha mutlu olursunuz?

Size dair olanlar hayaller değil sizin hayalleriniz ne?

Ne çok hasret kaldık kendimize ve kendimize sormamız gereken sorulara.

Farkında mısınız kıyaslamalar içinde boğuluyoruz?

Bütün insanlar neredeyse birbirine benzemeye çalışıyor.

Birbirimizin kopyası haline gelmeye başladık.

Kendimiz olmaktan an ve an uzaklaşıyoruz.

Artık yetmez mi birbirimizle olan bu savaşımız?

El alem ne der diye düşünmeyi bırakmanın ve hayatımız adına alınan kararlara dur demenin vakti gelmedi mi?

Evliliklerinizi diğer evlilikler ile çocuklarınızı diğer çocuklar ile kendinizi diğer insanlarla kıyaslamaktan vazgeçin.

Kendiniz olun!

Hatta kendi benliğinizin en iyi ve en güzel hali olun.

Şimdi sorarım size.

Kendi hayatınıza ne kadar yakınsınız?

Kendi hayatınızın neresindesiniz?

Kendiniz olmanın dayanılmaz bir hafifliği olduğunu fark etmek istemez misiniz?

Kendin ol çünkü hayat başkası olmak için çok kısa.

Sevgilerimle...

CENNET EREN