Kulağımız 3 kısımdan oluşur: dış, orta ve iç kulak. Bu kısımların tamamını işitmemiz için kullanırız. Ses  dalgaları dış kulaktan girip kulak zarını titrettikten sonra orta kulaktaki çekiç, örs ve üzengi kemikçikleri aracılığıyla salyangoz şeklindeki iç kulağa iletilir. İç kulak da bu dalgaları sinirsel iletiye dönüştürüp beynimizin işitme bölgesine yollar ve beynimiz de bu dalgaları ses olarak algılar ve bu sayede işitiriz. Kulak kısımlarımızdan iç kulak aynı zamanda dengemizi sağlama görevi de görür. 
Kulak hastalıklarının en sık görülen grubu kulak enfeksiyonlarıdır.
Enfeksiyonlar: Kulağın özellikle dış etkenlere açık dış ve orta kulak kısmında görülürler.
-Dış kulak enfeksiyonları: Özellikle yaz döneminde, yüzmeye kaplıcaya gidenlerde ve kulağında kaşıntılı cilt hastalıkları olanlarda sık görülürler. Kulak kepçesine temas aşırı derece ağrılıdır. Bu hastalıklar çok ağrılı olmalarına rağmen nadiren kalıcı problemlere yol açarlar ve genellikle 1 hafta içinde iyileşmeyle sonlanırlar.


-Orta kulak enfeksiyonları:
Çocuklarda görülen orta kulak enfeksiyonları 2 türlüdür. İlk gurupta şiddetli ağrı ve akıntı ön plandadır. Genellikle nezle, gribal enfeksiyon gibi üst solunum yolu enfeksiyonunu takiben oluşurlar. İkinci grupta ise bir ağrı olmadan işitme kaybı olur. Bu çocukların çoğunda işitme kaybı anlaşılamaz. Bu özellikle tek kulağında hastalık olan çocuklar için geçerlidir. Bu iki grup hastalığı geçiren çocukların çoğu tedaviyle veya tedavisiz iyileşirler. Ancak bu çocukların bazılarında hastalık ilerleyip kulak zarının delinip deforme olacağı ve işitmesinin kaybolacağı ileri kulak hastalıkları gelişir. Bunların önlenmesi için ailelerin dikkatli olup bazı durumlarda kulak burun boğaz hekimlerine uğramaları gerekir. 

Özellikle: çocuklarda işitmenin azalmasına yönelik bulgularda, kulak ağrısı veya akıntısı olan çocuklarda, kulağını kurcalayan özellikle küçük çocuklarda hekime gidilmesi gereklidir. 

Bu hastalıkların çoğunda yapılan öneriler geçirilen Üst solunum yolu enfeksiyonlarının sıklığının azaltılmasına yöneliktir. Çocuğun mümkünse kreşten alınması, biberonla beslenmenin çocuk yatarken değil otururken yapılması, altta var olabilecek olan alerjinin tedavi edilmesi, bazı durumlarda aşı uygulanması ve gerekli durumlarda antibiyotiklerin kullanılması tedavinin ana basamaklarındandır. Tedaviyle düzelmeyen çocuklarda geniz etinin alınması ameliyatları ve kulağa kendiliğinden atılan havalandırma tüplerinin takılması gerekli olabilir. 
Bu çocuklarda tedavilerin gerektiği zamanda yapılamaması durumunda erişkinlik çağı kulak hastalıkları gelişir. Erişkinlerin kulak hastalıkları genellikle Kronik orta kulak hastalıklarıdırr. Bu hastaların çoğunda kulak zarında işitme kaybına yol açan küçük büyük delikler, deformiteler ve orta kulak kemikçikleri hasarı vardır. Bu hastaların tedavisi ameliyatla mümkün olabilmektedir. Kulak akıntısı olduğu sürece bu hastaların işitme kayıpları tedricen kötüleşmekte ve hastalar menenjit ve beyin apsesi gibi komplikasyonlara açık olmaktadırlar. Bir kişinin kulağı ne kadar sık ve pis kokulu akarsa bu kişinin işitmesi o kadar kötüleşecek ve o kişi de hayati risklere o kadar açık demektir. Bu hastalarda ameliyatın iki amacı vardır. İlk ve en önemli amaç kulaktaki iltihabı ve hastalığın ilerlemesinin durdurulmasına yöneliktir. İkinci amaç ise iltihabın durdurulmasının sağlanmasını takiben işitmenin düzeltilmesidir. Bu düzeltme bazı hastalarda kulağın normal bir kulak kadar duymasını sağlar. Bazen ise kulak normal duymaz ama iltihap kurutulduğu için hastanın kulağı işitme cihazı kullanabilecek duruma getirilmiş olur. Bu hastaların tedavi olmaması halinde özellikle akan kulağa sahip hastalar yaşları ilerlediğinde yaşıtlarına göre çok kötü işitmesi olan ve işitme cihazı kullanamayacak kulaklara sahip ciddi iletişim sıkıntısı olan insanlar haline gelirler.