Edebiyatın siyasetten bağımsız olamayacağını ifade eden Sait Faik Öykü Ödülü sahibi yazar ve edebiyatçı Behçet Çelik, edebiyatçıların baskı dönemlerinde bile sözlerini söylemekten geri durmadığını ve edebiyatın bu yönüyle bir direniş biçimi olduğunu söyledi.

Siyaset bilimciler ve edebiyatçılar, Türkiye siyasetinin edebiyatla temas ettiği sorun alanlarını İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi’nin ev sahipliğindeki Türk Edebiyatı ve Siyaset konferansında masaya yatırdı. Oxford Üniversitesi Öğretim Üyesi Laurent Mignon, Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ergun Aydınoğlu, İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Aysuda Kölemen ve Yrd. Doç. Dr. Eylem Akdeniz, Sedat Simavi Roman Ödülü sahibi yazar ve edebiyatçı Burhan Sönmez, Sait Faik Öykü Ödülü Sahibi yazar ve edebiyatçı Behçet Çelik ve yazar Serdar Soydan’ın katılımıyla gerçekleşen konferansta, Türkiye tarihi edebiyat üzerinden değerlendirildi.

“SİYASETTEN BAĞIMSIZ EDEBİYAT OLMAZ”

Edebiyatın siyasetten bağımsız olamayacağını söyleyen Sait Faik Öykü Ödülü Sahibi yazar ve edebiyatçı Behçet Çelik, “Genellikle edebiyatla siyasetin ilişkinin iyi olmadığı düşünülür ancak Ancak siyasetten bağımsız bir edebiyat mümkün değil. ‘Siyasetle edebiyat arasında ilişki olmamalı’ demek mevcut iktidar ilişkilerinin ve siyasal yapının devamını savunmaktır. Siyaset ‘Nasıl yaşamalıyız, hangi davranış daha ahlaklıdır ve doğrudur?’ sorularını içeriyor. Edebiyatın bu soruları sormaması düşünülemez ve bu cevapları vermek otoriter rejim dönemlerinde yasaklanabilir. Edebiyat bütün baskı dönemlerinde bir yolunu bulup kendi sözünü söyleyebilmiştir. Edebiyat yüzyıllar boyunca mevcut iktidarlara karşı varlığını koruması, zor zamanlarda sözünü söyleme yeteneğinin gelişmesinden geliyor” ifadelerine yer verdi.

Türk edebiyatının büyük bir çeşitlilik içerdiğini söyleyen Behçet Çelik, “Türk edebiyatındaki zenginliğin olumlu sonuçlarıyla karşılaşıyoruz. Özellikle son 20 yılda öykü türü yenilikçilik ve arayış içinde. Bu da edebiyatı ayakta tutan ve mevcut durumu muhafaza etmemesini sağlayan şeydir. Son dönemlerde öykü ve roman türünde başarılı eserlerle karşılaşıyoruz” şeklinde konuştu.

Edebiyatı ve siyaseti yan yana getirmenin zor ve hassas bir konu olduğunu belirten Sedat Simavi Roman Ödülü sahibi yazar ve edebiyatçı Burhan Sönmez, “Akademi hayatın her alanına ilgi duyar. Edebiyat ve siyaset de bunun parçalarındandır. Edebiyatı ve siyaseti pek çok şeyle ilişkilendirmek mümkün. Bu ikisini yan yana getirmek ise oldukça zor ve hassas bir konu. Edebiyat ve siyaset ilişkisini tartışmak hem bizi tarihi süreci kavramaya götürür hem de bugün açısından edebiyatın toplumdaki konumunu daha net ortaya koyabilir” ifadelerini kullandı.

“KİTAPLAR İNSANLARI, İNSANLAR DA DÜNYAYI DEĞİŞTİRİR”

Bir siyaset bilimci için edebiyatın hem çok iyi hem de çok problemli bir alan olduğunu söyleyen Doç. Dr. Ergun Aydınoğlu, “Edebiyat toplumu anlamak için çok zengin bir kaynak ancak günümüz Türkiye’sinde çok da ilgi görmüyor. Edebiyat, politikadan bağımsız bir alan değil ve edebiyatın kamusal yaşam üzerinde etkisi vardır. Kitaplar insanları, insanlar da toplumları ve dünyayı değiştirir. 1940’lı yıllarda Türkiye’de Milli Eğitim Bakanlığı’nın tercüme faaliyeti başladı ve bu kültürel faaliyet, Türkiye’nin 1960’lardaki entelektüel ortamını etkiledi. Edebiyat, politikada bir araç olarak da kullanılabiliyor. Benim gençliğimde Jack London’un Demir Ökçe’si sol eğilimli insanların başucu kitabıydı. Politikacılar da edebi sayılacak metinlere imza atıyor. İngiliz Başbakanı Winston Churchill 1950’li yıllarda İkinci Dünya Savaşı anılarıyla Nobel Edebiyat Ödülü’nü almıştır” ifadelerini kullandı.

Oxford Üniversitesi Öğretim Üyesi Laurent Mignon, “Pastoral Edebiyatın Politikaları: Hasan İzettin Dinamo Örneği” konulu sunumu gerçekleştirdi. Dinamo’nun şiirlerinden örnekler veren Laurent, “Dinamo, hayatı boyunca yazmaya devam etti ancak en büyük korkusu edebiyat tarihçileri tarafından anımsanmamaktı. 1990’lara kadar edebiyat öğretimine ve tarih yazımına baktığımızda siyasetin uygun olmayan yazarlardan söz edilmediğini görüyoruz. Asım Bezirci de Dinamo’nun eserlerini maddiyat nedeniyle yayınlayamadığını söylüyor. 1940 kuşağı bağlamında Dinamo’yu ilginç kılan, sadece farklı bir dünya değil, farklı bir şiir de ortaya çıkarmak istemesiydi” şeklinde konuştu.

‘SİYASET EDEBİYATIN NERESİNDE?’

Türk Edebiyat ve Siyaset konferansının gerçekleşmesini sağlayan İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi öğretim üyeleri Yrd. Doç. Dr. Eylem Akdeniz ve Yrd. Doç. Dr. Aysuda Kölemen ise ‘Edebiyat nasıl algılanıyor?’ ve ‘Siyaset edebiyatın neresinde?’ gibi sorulardan yola çıktıklarını söyledi. Türkiye tarihinin bir kesitini edebiyat üzerinden okumayı tercih ettiğini söyleyen Yrd. Doç. Dr. Eylem Akdeniz, “İdeolojileri, milliyetçiliği ve toplumsal hareketleri edebiyat üzerinden okumak son derece verimli bir atmosfer sağlıyor” diye konuştu. Sanatın siyasetten arındırılmasının mümkün olmadığını belirten Yrd. Doç. Dr. Aysuda Kölemen, “Edebi ürünler, dönemin siyasi koşullarından etkilenir ve onları yansıtır. Bu nedenle edebiyat, siyasetle kesişir” dedi.