Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Karaman Şubesinin Cumartesi Buluşmalarının bu haftaki konuğu Sanatçı Abdulkadir Karataş oldu. Türkü severlerin ve dernek üyelerinin katıldığı buluşmada “Türküler Dile Gelir” konu olarak işlendi. Karataş haftanın buluşma konusu üzerine bazı açıklamalarda bulundu ve saz eşliğinde çeşitli türküler söyledi.

Türkülerin İslamiyet öncesi Türk edebiyatının sözlü döneminden itibaren süregelen bir yapıya sahip olması dolayısıyla yüzyılların birikimini kuşaktan kuşağa aktarıldığını söyleyen Karataş, “Türküler işledikleri konular itibariyle de toplumun duygu ve düşünce hazinesidir. Toplum yaşamının her anından bireysel konulara kadar her şeyi barındırırlar. Türkülerde kimi zaman bir annenin feryadı kim zaman bir aşığın hüznü ya da sevinci kimi zaman da bir bülbülün ötüşü kimi zaman Çanakkale’ye Yemen’e giden askerilerin ayak sesleri çınlar” dedi.

TÜRKÜLER BİZİ BİZ YAPAN DEĞERDİR

“Kültür hazinemizin en önemli ve edebi unsurlarından biri olan türkülerimiz geçmişi aydınlatarak millete ait geleneği geleceğe aktarırlar” diyen Karataş, “Türküler bizi biz yapan, bizi başkalarından ayıran en kıymetli değerlerimizdendir. Türkülerin her bir kelimesinde asıl özümüz saklıdır. İnsan hassasiyetinin derinliklerinden çıkarak bir kimliğe bürünen türküler zamanla milletin kimliği olurlar. Bu sebeple bir milleti tanımak, o millet hakkında bilgi sahibi olmak istiyorsak öncelikle, o milletin kültür değerlerine bakmamız gerekir. Bütün kültür değerlerini özellikle bu kültür unsurlarından biri olan türkülerini unutan bir millet özünü, geçmişini unutmuş, kimliğini yitirmiş, yabancılaşmaya, başkalaşmaya, mahkûm olmuş demektir” açıklamasında bulundu.

Türküler, tarih denen uzun ince bir çizgide Türk insan’ın doğuşundan ölümüne kadar yaşamış olduğunu kaydeden Karataş,  türkülerin sosyal, siyasal, kültürel vb. olayları içinde barındıran önemli bir somut olmayan kültürel miras ürünleri olduğunun altını çizdi.

SUZAN SUZİ’NİN HİKAYESİNİ ANLATTI

Karataş, her türkünün hikayesi olduğunu hatırlatarak “Suzan Suzi” türküsünün hikayesini anlattı. Karataş hikayeyi şu şekilde dile getirdi: “Diyarbakır'ın güneybatısında, Dicle Nehri kenarında, Kırklardağı vardır. Bu Kırklardağı'nın arkasında Kırklar Ziyareti vardır. Çocuğu olmayanlar, buraya gelip dilek dilerler. Bir Süryani zengin ailenin de hiç çocukları olmuyormuş. Kadın, Kırklar Ziyareti'ne gelip dilek dilemiş, adak adamış. Bir kızı doğmuş. Adını Suzi (Suzan) koymuşlar. Her yıl doğum gününde, annesi onu süsler, giydirir ve Kırklar'a götürerek, bir kurban kestirirmiş. Suzan böylesine bin nazlarla büyüyüp, güzel bir genç kız olmuş. Müslüman komşularının oğlu Adil'le, birbirlerine aşık olmuşlar. Yine bir doğum yıl dönümünde, annesi Suzi'yi, hizmetçilerle beraber kurbanını kesmek üzere, Kırklar Ziyareti'ne göndermiş. Arkalarından habersizce Adil de gelmiş. Hizmetçilerin kurban kesme telaşından yararlanan Suzi, Adil'le beraber, dağın arkasına dolanmışlar ve orada sevişmişler. Kırklar Ziyareti, bu beraberliği bağışlamamış ve ziyaret Suzi'yi çarpmış. Kız On Gözlü Köprü'nün orada, Dicle'de boğularak ölmüş. Suzi'nin ölümünden sonra, Adil de aklını yitirmiş.”

ADEM DEMİREL