Değerli okuyucularım,

Bu haftaki yazımda "Kültürel yapımızdan uzaklaştığımız zaman bizleri ne tür yaşamsal ve benlik problemleri bekliyor?" konusundan bahsedeceğim. Ayrıca "Kültürümüzden kopmak biz bireyleri nasıl bizden uzaklaştırıyor ? Biz ve bizden sonraki neslimizi kültürel yozlaşma sonucunda neler bekliyor ve bu yozlaşma yüzünden bizden (özümüzden) ,değerlerimizden neler kaybedeceğiz?" konularına değineceğim.

Kültürün bildiğimiz gibi insan ürünü objektif (semboller, araç gereçler , giysiler vb.) ve subjektif (değer , örf ve gelenek vb) ögeleri vardır ve bunun bir sonraki nesle aktarılmasını biz insanlar sağlıyoruz. Kültür kısaca bu şekildedir. Peki kültürden bağımsızlaşma bizleri nerelere götürüyor? Size bununla ilgili kendi yaşamımdan bir kesit anlatmak istiyorum:

Hepiniz bilirsiniz bizim coğrafyamızın kültür aktarıcıları büyüklerimizdir. Kendinden sonraki nesle gerek hikayelerle gerekse masallarla kültürel ögeleri ve değerleri işlerler. Benim de ailemde bu kültürel mirasın işleyicisi(kültür aktarıcısı) dedemdi. Dedem Ahmet AKGÜL kalemi güçlü bir şairdi. Birçok şiirleri olan, tarihe hakim, bir o kadar da vatansever… Çanakkale Zaferini veya diğer kahramanlık hikâyelerinde kendini tutamaz göz yaşlarına boğulurdu. O bizim için birinci el bir kaynaktı . 1936 doğumlu, yaşayan bir kültür ve tarihti. Bir çok hikaye anlatırdı. Yaşamış ya da büyüklerinden dinlemiş. Bu hikayelerde bir değer işlenir hem de bu değerin içinde kültürel unsurlar barındırır. Sonunda da kıssadan hisse geçerdi. "Özünüzü unutmayın! Nereden geldiğinizi unutmayın!" ve Türk büyüklerinden bir seçim yapar siz bunların torunlarısınız diyerek bitirirdi. Şimdi örneğimizi paylaşalım: Ben Karaman Sarıveliler ilçesindenim. Sarıveliler’de Başdere pazarı kurulurmuş her yerden gelenler olurmuş. Tarihi bir Pazar yeri… Hala da bu gelenek sürdürülür. Bir pekmezci gelmiş pekmez satmaya. Herkes başına üşüşmüş. "Ne kadar? Nerenin pekmezi? vb." Bir anda küpü açınca küpün içine fare düşmüş. Düştüğünü görür görmez pekmezci, "Armut düştü!" diye hemen ağzına atmış. Herkes fare düştü falan derken pekmezin sahibi "Yok!" demiş "Armuttu. Yoksa  hiç ağzıma atar mıydım?" Bizim pekmezci uyanıkmış. Fare, dese "Sen bu insanlara fare düşmüş pekmezi mi satıyorsun?" diye dayak yerim korkusuyla fareyi yutmuş. İnsanlara pekmezi satamazsa emeği boşa gidecek . Ancak insanların sağlığı ve yediği pekmezin hijyenik oluşu o nereye gidecek! Ve arkasından kıssadan hisse: “Geçinemem korkusuyla yanlışa, paraya tamah etmeyin helal bir lokma yanlış kazanılan çok lokmadan evladır…”

Biz böyle büyüdük ki çok şanslıydık! Ancak bizden sonraki nesle anlatacağımız bu şekilde ne bir başımızdan geçen hikayemiz ne de masalımız var. Bu ne kadar büyük bir eksiklik değerli okuyucularım... Bakın bir hikayede ne çok değer ne çok kültürel öge ve neler işleniyor. En önemlisi de bunu dinleyen birisinin aklına kazınmaz mı sözler? Bizim kendi hikayemiz olmadığı gibi bize anlatılanları da gelecek nesle taşımak yerine yabancı hikâyeler okuyoruz. "Heidi" okuyoruz ki Heidi masum bir hikaye değildir. Alp Dağlarının köle çocuklarını anlatır. Olayın içeriği trajiktir. Araştırıp içeriğine bakmanızı rica edeceğim sizlerden.

Kısacası; biz eğerki kendi değerlerimizi kendi kültürümüzü içeren hikayeleri ,masalları paylaşırsak çocuklarımızla, onları değerlerle bezeriz . Bizim kültürümüz ,bizim değerlerimiz ve bizim anlatılarımız boşa değildir. Yukarıdaki hikâyeyi dinlediniz. Komik içeriğe de sahip ancak altında verilen bir mesaj da var . Bunu dinleyerek yetişmiş bir çocuk bir hata yapsa dahi bunun yanlış olduğunu bilerek yani öz iradesiyle yapar. Hep değiniriz çocukluk döneminin önemi vs. Neden önemli? Bunlar yüzünden… Kişiliği bu doğru kültür anlatılarıyla bezenmiş bir çocuğun kişiliği de benzersiz olmaz mı ?

Sözlerime son verirken çok kıymetli okuyucularım; çocuklarınızı maddi unsurlarla doyururken manevi , kültürel unsurlarla da bezeyin . Eğerki bezemezsek bize dayatılan aynılaşmış kültürü , değerlerini ve geleneklerini bilmeyen en önemlisi de kendisini bilmeyen bireyler olurlar. Kendini bilmeyen (kültürünü , özünü , değerlerini vb.) bir birey de maalesef ki ne toplumuna ne de milletine hiçbir katkı sunamaz!