Kütahya Müftülüğü tarafından düzenlenen ’Cami ve Gençlik’ konulu konferansa konuşmacı olarak Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bilal Kemikli katıldı.

Yeni Belediye Kültür Sarayı’ndaki konferans saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı.

Konferansta ilk olarak İl Müftüsü Hacı Yusuf Gül söz aldı. Gül, "Bir milletin geleceği, gençliğin elindedir. Gençlik tarafından benimsenmeyen, kabul görmeyen bir dava asla başarıya ulaşamaz. Çünkü gençliği kazanan bir topluluk istikbalini de

kazanmış olur. Genç olmak kolay; fakat İslam’ın gençliğe yüklediği misyonu taşıyabilmek ve İslam’a yakışır bir şekilde vakarla yaşamak zordur.Aklı ve kalbi İslam’ın nuruyla aydınlanmış, Allah’ın emirlerini yerine getirerek yetişen bir gençlik; İslam mücadelesinde gerek beyin gücü ve gerekse bedeni güç açısından çok önemli bir yere sahiptir. Ancak şunu da belirtelim ki; herkes dini yaşamak zorundadır. Her yaştaki Müslüman, İslam’ın muhatabıdır; fakat gençliğe ayrı bir önem verilmelidir" dedi.

Dekan Bilal Kemikli, camilerin, bir ibadet hane olmanın yanında, ilim ve irfan tahsil edilen en kadim, en köklü mektep olduğunu ifade etti. Kemikli, "Bu seneki ana tema, cami ve gençlik olarak belirlenmiş. Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) toplumsal mahiyette güncel eksikliklerimizi tespit ediyor; çeşitli vesilelerle ülke çapında düzenlediği konferanslarla, süreli ve kitap yayınlarıyla, TV ve radyo programlarıyla tespit edilen mesele hususunda halkımızı bilgilendiriyor. DİB’in kuruluşuna esas olan kanun, bu gibi hizmetleri öngörüyor. Meşru zemin içinde kalarak milletimizin aydınlatılması meselesi, DİB’in temel görevidir.Bu sene Camiler Haftası dolayısıyla, gençlerin ilgisini camiye çekmeyi asıl gündem olarak seçmiştir. Bu fevkalade önemli bir tespittir… Zira camiler, özellikle de cami avluları ve buralarda hizmet veren çay ocakları, maalesef toplum genelinde emekliler için buluşma yeri olarak telakki edilmektedir. Oysa camiler, gençlerin, çocukların ve kadınların sadece belirli zamanlarda, yaz Kur’an kursları, cumalar, Bayramlar ve Teravihlerde uğradıkları ibadethaneler olmamalı. Orada bir hayat olmalı.Hayat olmalı, diyorum; zaten İslam medeniyetinde ve kültüründe cami hayatın merkezidir. Dolayısıyla olmayan bir şeyi talep etmiyoruz; unutulanı yeniden hatırlamanın, ihya etmenin yolunu yordamını arıyoruz.Cami, İslam şehrinin kalbidir. Bugün o kalbin bakıma ihtiyacı var.Bu kalbin bakıma ihtiyacı var. Özellikle son dönemlerde ülkemizde oynanan oyunlar, şiddet içeren sokak eylemleri, artan suç oranları, uyuşturucu bağımlılığında görülen artış, ahlaki yozlaşma, dağılan aileler... Tek kelimeyle bireysel ve toplumsal çözülmeler, bizlerin camiyle olan rabıtamızı yeniden muhasebe etmemize sebep olmalı.Çözülme, kalp sektesinden ileri geliyor. Kalbimiz tekliyor, kriz geçiriyoruz.Şiddet, cehaletten beslenir.Cami, bir ibadet hane olmanın yanında, ilim ve irfan tahsil edilen en kadim, en köklü mektebimizdir. Bu mektebe devam eden, bu irfan ocağından feyz alan genç şiddete meyleder mi? Kamu malına ve çarşıya zarar verir mi? İnsan canına kasteder mi? Okul, müze, kütüphane ve camileri tahrip eder, yakar ve yağmalar mı? Yerli ve yabancı şer güçlerin tesirinde kalarak, devlet ve millet düşmanı olur mu?

Burada yegane sorumlu, sadece o çocuklar değil; bizleriz, hepimiz. Eğitim camiası, din hizmetkArları. Hepimiz mesulüz. Şurası aşikar. Şehrin kalbi olan caminin bakıma ihtiyacı var.Değerli dostlar, şiddet, yoksulluktan ve kargaşadan beslenir. Cami, paylaşma, halleşme, dertleşme, paylaşma, hemhal olma yeridir; buluşma noktasıdır.Bugün bunu bihakkın gerçekleştirme imkânımız olsaydı, pek çok meseleye kolayca çözüm bulurduk. Çünkü cami, şiddetin panzehri; sabrı, azimle çalışmayı ve hukuka saygıyı öğreten bir okuldur. Bu okulun müdavimleri, güzel ahlakla süslenir, sağlam iradeli ve karakterli olur. Zira namaz ’mümini kötülüklerden alı kor’ Burada güven ve huzur vardır.Gençlerimizin caminin yaydığı güvene ve huzura ihtiyacı var. Burada kurulan ilim ve irfan sofrasından akıllarını ve gönüllerini doyurmaya ihtiyacı var.Bütün bunları söylüyorum; ama mesele sadece camiye gelmek değil, içeri girip oturmak, hatta ibadet etmek değil. Öğrenmeye, yenilenmeye, keşfetmeye açık olmalı… İmam kendini geliştirmeli, hep tekrara kaçmamalı, bildik tavırlarla müminleri sıkmamalı; her gün yeniden doğma bilinciyle yenilenmeli. Arı olmalı, bal yapmalı.Bal yapmalı ki, cemaat de gelsin.Sonra cemaat de bal yapmayı bilmeli… Öyle geldiği yerde kalmamalı, manen terakki etmenin yollarını aramalı. Nurettin Topçu’nun dediği gibi, ’İnsan, köklerine başkalarının salacağı suyu bekleyen ağaç değildir.’ Ne din hizmetkarı, imam veya müezzin, ne de cami cemaati, orada su bekleyen ağaç değil.Hepimiz ilmin tâliplisi, iyinin ve güzelin peşinde olmalıyız. Evet, hepimiz bir gayret içinde, bir çaba içinde olmalıyız.Hocaların hocası, el-Muallim olan Hz. Fahr-i Kainat efendimizdir. O, kelimeleri, kavramları yıkadı; bizim için hazır hale getirdi.Gözümüzü, gönlümüzü, aklımız temizledi. Bu sebepten Onun telkin ettiği ilme aşina olmalıyız. Zaten cami, bu aşinalığı kolaylaştırıyor" ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Bilal Kemikli’ye konferans sonrası teşekkür plaketi sunuldu. Kemikli’nin plaketini Belediye Başkan Vekili Galip Gültekin takdim etti. (EFE)