O gün işten erken çıkmıştı koca Mustafa biraz üşütmüştü malum sonbahar gelmiş havalar soğumuştu. İzin istedi çalıştığı fabrikadan sonra bir dolmuşa bindi, evine en yakın yerde indi paltosu üzerindeydi ama gene de üşüyordu koca Mustafa. Yolun karşısındaki kahvehaneyi gördü sıcacık bir çay iyi olur diye düşünürken kahveye girmişti bile. Köşedeki boş bir masaya oturdu. Garsonla göz göze geldiler çay tek şekerli olsun dedi. Çayından bir kaç yudum almıştı ki dışarıda hafiften yağmur atıştırmaya başladı. Cama damlalar değiyordu tik tak tik tok. Hemen kalktı yerinden ceplerini karıştırdı hah bozukluk varmış şey diye seslendi garsona elindeki bir lirayı bıraktı masaya. Evine gidip biraz yatıp dinlenmeliydi, sabah daha zinde işe başlaması gerekiyordu. Malum kirada oturuyordu eşi ve iki çocuğuna bakmak zorundaydı 8 ve 11 yaşlarında dünya tatlısı iki evladı vardı. Karşıdaki bakkaldan iki ekmek aldı, paltosunun yakalarını kaldırdı başındaki şapkayı biraz daha bastırdı başına. Yavaş yavaş yağmur şiddetini artırıyordu. Mustafa daha da sıklaştırdı adımlarını. Sokağın başındaki evden davul zurna sesleri geliyordu. Bir taraftan da gök gürültüsü. Bir ara şimşek çaktı ardından bir gürültü derken bir patlama sesi duyuldu. Bir maganda kurşunu koca Mustafa’yı buldu.  Oracıkta evine varamadan yüzükoyun yere düştü koca Mustafa. Yağmur damlaları kaldırımları yıkarken Mustafa’nın kanları yağmur suyuna karışıyor küçük küçük göletler oluşuyordu. Bağırmak istedi sesi çıkmadı var gücüyle elini kaldırmak istedi gücü yetmedi. Gözlerinde yaşlar aktı koca Mustafa’nın sonra kocaman bir sessizlik.  Aradan geçen kısacık zamanın ardından yağmur durmuştu, âmâ davul sesleri hala geliyordu

Mustafa’nın kulakları duymasa da. Onu küçük bir kız çocuğu bulmuştu. Artık tüm mahalle duymuştu.

Koca Mustafa’nın suçu neydi neden vurulmuştu. Bir maganda kurşununa kurban olmuştu. Zaman acımasızca akıp giderken dumanlar yükseldi birden. Sabah olmuştu güneş doğmuştu.

Köhne bir evin önünde bir kazan kaynıyordu. Bir duvarın dibinde iki çocuk bir kadın ağlıyordu...

 Öcal Uzunay