Mahalle kavramını iyi kötü hepimiz bilmekteyiz. Mahalle denilince var ise caddeleri ile ve de her mahallede olmazsa olmazı sokakları hatta çıkmaz sokakları mevcuttur. Bu cadde ve sokakların da mutlaka birer isimleri mevcuttur. Mahallenin sınırlarının belirlenmesi de il ve ilçelerde belediyelerce belirlenir ve muhtarlıklara bilgiler verilir.

İyi kötü eksikleriyle de olsa mahallemiz hakkında bir kuruluş şeklini yazdık. Şimdi gelelim bu mahallelerde ikamet eden kişilerin komşuluk ilişkileri, yaşantıları ve olayları neler olabilir? Aklımın erdiği, kalemimin yazabildiği kadarıyla mahallelerdeki yakın ve uzak komşuluk ilişkilerini yazalım. Bu yazım eski yıllara da yanmaktadır bunu baştan ifade etmek istiyorum.

Mahallelerde iyi ve köyü komşulukların birleşimi sağlıkta, yardımlaşmada ve diğer olmaktadır. Sağlık konusu hastalık ve ölüm olayları ile de kendi birlik ve de beraberliğini göstermektedir. Mahallede bir ailede ölüm veya hastalık olduğunda kapı dibi komşudan tutun, yakın veya uzak mahallelerden duyum halinde maddi ve manevi yardımlarla ve dayanışmalarla karşılık beklemeden sevgi ve saygı ile yapılırdı. Bunun örnekleri çoktu yazarak ifade edilemeyecek kadar değerlidir. Burada şunu da yazmak isterim; bu kültür maalesef yavaş yavaş kaybolmaktadır. Sebebi mahallelerin betonlaşması ve özelliklerini kaybetmeleri ve de dünya telaşıdır.

Mahallerdeki komşuluk ilişkilerinde birisi de yardımlaşmadır. Bu yardımlaşma maddi olduğu kadar manevi ve imece usulü şekillerle de yapılmaktaydı.

Eski yıllarda (1946-1954) yılları arasında Karaman’da ekmek fırını olarak (Çağlar fırını, Numune fırını, Çelebi fırını, Ereğlili Ömer fırını) mevcuttu. Bunlardan Çağlar ve Çelebi fırınları askeriyeye, cezaevine, hastaneye daha ziyade ekmek veriler piyasaya az ekmek çıkarırlardı.  Diğer iki fırın halka hitap ederdi. Bu arada iki tane de pideci fırın mevcuttu (Tat Mehmet ve Gürşenler pide fırını) buran şuraya geleceğim; halkımız ekmeğini evden tandırda mayalı ve şebit olarak yapardı. Bu ekmek yapımında ve diğer toplu yiyecek yapımlarında (salça, pekmez, tarhana, bulgur ve un, erişte gibi.) yakın komşularla birlikte yapılırdı ki bu çalışmalardaki komşularla birlikte dedikodu, şarkılar, maniler ve hatta oyunlar bir başka birlik olduğu kadar yaşantılardı. Bu yıllarda artık bütün bunlar hazıra konuldu bu beraberlikte yok olup gitti diyebilirim.

Mahalle komşuluğunun en tatlı yanı da; bütün işler bittikten sonra bilhassa ikindi vakitlerinde kapı önlerine oturup konu komşu hep beraber sohbetlerle yaparken kimi komşu eğirir, kimi çorap veya kazak örer, kimisi kaneviçe işler, kimisi mekik ve iğne uyası ile uğraşı. Eller iş görürken laflar, dedikodular ve gölüşmeler yanında ara sıra da gönül kırıcı olmasa da sözler yanında iyi ve sağlam komşuluk islerinin hakim olduğu saygınlığın verdiği kuvvetli tatlıya bağlanırdı.

Vakit geç olunca bu gruplar yavaş yavaş çeşitli bahanelerle dağılırlardı. Kimisi sığır geliyor, kimisi ocakta yemek var, kimisi avluda asılı çamaşırları toplayacağım, kimiside çocuklar okuldan gelecek diyerek evlerine giderlerdi. Komşuluk  buralarda değil harmanyeri , değirmenler ve tarlalarda da olurdu. Mahalle komşuluklarının değer  ve kıymetler bizler yaşlanınca çok daha arar durumuna geliyoruz  nerde o günler sağlıcakla kalın.