Ülkelerindeki iç savaştan kaçarak Türkiye’ye sığınan Suriyelilerin, Mersin ekonomisine olumsuz etkileri olduğunu belirten Mersin ESOB Başkanı Talat Dinçer, “Amacımız, Suriyelileri boğmak ya da ezmek değil. Herkes ticari hayatın kurallarına uysun ve çatışma yaşanmasın istiyoruz. Ama ne yazık ki, bu çatışmalar yaşanmaya başlandı” dedi.

Mersin Barosu, Adana, Gaziantep, Hatay ve Osmaniye Baroları ile birlikte “Suriyeli Sığınmacıların Hukuki Statüleri ve Türkiye’de Yaşadığı Hukuki Sorunlar” konulu panel düzenledi. Mersin Barosu’nun Gökdelen Hizmet Birimi’nde gerçekleştirilen panele Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkan Yardımcısı Berra Besler ile Adana, Gaziantep ve Hatay Baro Başkanları, Mersin Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanı (ESOB) Talat Dinçer, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Meclis Başkanı Mahmut Arslan, MTSO Başkan Yardımcısı Kasım Tanrıöver, çeşitli üniversitelerden akademisyenler ve avukatlar katıldı.

Ülkelerindeki savaştan kaçarak Türkiye’nin çeşitli illerine sığınan Suriyeliler ile birlikte ortaya çıkan sorunların çok yönlü olarak masaya yatırıldığı panelde, Mersin Barosu Başkanı Alpay Antmen ve TBB Başkan Yardımcısı Berra Besler’in açış konuşmalarının ardından“Suriye Göçünün Ekonomik Boyutu ve Bölge İllerine Etkileri” başlıklı birinci oturum gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü Adana Barosu Başkanı Mengücek Gazi Çıtırık’ın yaptığı oturuma, konuşmacı olarak Mersin ESOB Başkanı Dinçer, MTSO Meclis Başkanı Arslan, MTSO Başkan Yardımcısı Tanrıöver ve Mersin Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Ali Ekber Doğan katıldı.

“IŞİD TEHDİDİ, SINIR KENTLERİNDEKİ EKONOMİK FAALİYETLERE CİDDİ DARBE VURDU”

Ülkelerindeki iç savaştan kaçarak Mersin’e yerleşen Suriyelilerin kente etkilerinin ele alındığı oturumun açılışını yapan moderatör Çıtırık, Suriye’de 2010’da iç karışıklık olarak başlayan, sonra rejim sorunu haline dönüşen çatışmanın etkilerinin bugün bölgeye ve Türkiye’ye ciddi bir şekilde yansıdığını söyledi. 2003’te ABD’li yetkililerin 22 ülkenin sınırlarının değişeceğini açıkladığını anımsatan Çıtırık, bu ülkeler arasında Türkiye’nin de bulunduğuna işaret etti. “ABD’nin sözde, İslam ülkelerine özgürlük ve demokrasi getirmek amacıyla başlattığı, gerçekte ise bölge ve dünyadaki petrolün yüzde 73’ünü kendi kontrolü altında tutabilmek ve İsrail’in de güvenliğini sağlayabilmek doğrultusunda geliştirilen bu politikalar sonucunda bölgenin tam bir istikrarsızlığa sürüklendiğini görmekteyiz” diyen Çıtırık, şöyle devam etti: “Suriye ile Türkiye arasında 1998’de varılan Adana anlaşması sonrasında ilişkilerin ciddi bir şekilde geliştiğini, 2010 yılına kadar dış ticaret hacmimizin 750 milyon dolardan 2,4 milyar dolara kadar yükseldiğini de gözlemliyoruz. Suriye’deki bu yansımalar, daha sonra kendi içerisindeki insanlık adına işlenen utanç verici, insanlık dışı bu katil ordularının sonrasında, Suriye ve Irak sınırındaki IŞİD tehdidinin, sınır kentlerindeki ekonomik faaliyetlere de ciddi darbe vurduğunu, yıllık ihracat kaybının yaklaşık 5 milyar dolar olduğunu görüyoruz.”

“KURALSIZLIK NEDENİYLE ÇATIŞMALAR YAŞANMAYA BAŞLANDI”

Daha sonra konuşan ESOB Başkanı Dinçer, Suriyelilerin Türkiye’ye kendi istekleriyle güle oynaya gelmediklerini vurguladı. Suriyeliler için insani olarak yapılması gereken ne varsa yapılması gerektiğinin altını çizen Dinçer, ancak olayın bir de ekonomik ve düzen boyutu olduğuna işaret etti. Suriyelilerle ilgili yaptıkları açıklamalar nedeniyle ‘Suriye düşmanı’ olarak nitelendirildiklerini aktaran Dinçer, “Bizim niyetimiz açık ve net. Bu kentte bir ticari hayat var ve bu hayatın kendine has kuralları var. Biz zaten esnaf olarak kan kaybediyoruz. Ticaretin şekil değiştirdiği bir süreçte biz esnaf kesimi olarak zaten AVM ve zincir market furyaları altında eziliyoruz ve günden güne kan kaybediyoruz. Biz daha bunlarla mücadele ederken, bir taraftan da bir gurubun gelip kuralsız bir şekilde sizin yaptığınız işin içerisine girdiğini görüyoruz. Ticari hayatımızda bir kuralsızlık aldı başını gitti” diye konuştu.

Kent ve ülke olarak bu göçün çok iyi yönetildiğini söylemenin mümkün olmadığını dile getiren Dinçer, “Maalesef bugün bu göç yönetiminde sınıfta kaldık. Ne girişte kontroller oldu, kayıt altına alındı ne de kentimizde kent yaşamı ile alakalı bir düzen, bir göç yönetimi uyguladık. Uyguladık diyen varsa buyursun. Gelen Suriyelilerle ilgili resmi işlemlerimizi bile zamanında yapamadık. Bu insanların büyük bölümü fakir ve çok sıkıntılı günler yaşıyorlar. Uygun olmayan koşullarda yaşam mücadelesi verenler var. Amacımız, Suriyelileri boğmak ya da ezmek değil. Bizim ticari hayatta kurallarımız var ve buna herkes uysun, çatışma yaşanmasın istiyoruz. Ama ne yazık ki, bu çatışmalar yaşanmaya başlandı. Biz, haksız rekabet ve çatışma yaşanmamasını, bir düzenin sağlanmasını istedik. Ancak, geçen uzun süreye rağmen bu sistem daha oturmadı. Esnaf açısından dayanılması güç bir durum haline geldi. Sorun çözülmezse sıkıntılar önümüzdeki günlerde giderek artacak” şeklinde konuştu.

MTSO Meclis Başkanı Arslan ise soruna farklı bir bakış açısıyla yaklaştığını ifade ederek, Suriyelilerle Türklerin akraba olduğunu, olaya her şeyden önce bu açıdan bakmak gerektiğini söyledi. “Türkiye’de öyle hassas dengeler var ki, bu insanlara ensarlık yapacaksak bölgeye bakmamız lazım. Bunlar muhacir değil, bunlar bizim akrabamız” diyen Arslan, “Bu politikayı farklı yapmamız lazım. Dünyada, Ortadoğu’da dengeler değişiyor, bunu görmeli, hazırlıklı olmalıyız” ifadelerini kullandı.

“İKİNCİ JENERASYON KESİNLİKLE DÖNMEYECEK”

MTSO Başkan Yardımcısı Tanrıöver de öncelikle bir insanlık dramı yaşandığını vurgulayarak, şunları söyledi: “Mersin’e gelen Suriyeli sığınmacıların yaşadığı ve neden olduğu sıkıntılar ile ilgili geçen Temmuz ayında valimiz başkanlığında toplanıp konuştuk. Yani bize gelen Suriyelilerin daha uzun bir süre burada yaşayacağını, ikinci jenerasyonun ise kesinlikle dönmeyeceğini gördük. Bu insanların kente uyumu konusunda bir şeyler öngörülüyor mu? Bunları konuşmak lazım. Çünkü bu şimdiden büyük sorunlara yol açmaktadır.”

Mersin’de 2014 yılı Temmuz itibariyle 600 yabancı firma bulunduğuna ve bunların yarısının Suriyeli olduğuna dikkat çeken Tanrıöver, “Bunlar tamamı legal şartlarda kurulmuş firmalardır. Suriyeliler öncelikle lojistik, gıda, inşaat, gayrimenkul ve eğitim danışmanlığı gibi sektörler başta geliyor.

Sigortasız Suriyeli çalışan sorunu haksız rekabete neden olmakta ve ekonomiye darbe vurmaktadır. Konjonktüre göre yasalardan ödün verilmemeli, zaman içinde burayı vatan görenler kendi adaptasyonları için çabalamalıdır. Mersin barışa katkı koyan bir kenttir” dedi.