Mutluluğun tanımının bireylere göre farklılık gösterdiğine diğer yazılarımda değinmiştim. Mutluluk bireylere göre farklılık gösteriyor ama bu mutluluğun tanımı yok demek değil. Elbette mutluluğun bir tanımı var. Mutluluk, Aristoteles’e göre yetinmeyi bilenlerindir. Mahatma Gandhi’ye göre düşündüğünün, söylediğinin ve yaptığının uyum içinde olmasıdır. Alfred Adler’e göre zorluklara karşı kazanılan zaferlerin dışavurumudur.

İnsanlar genelde mutsuz olduklarından yakınırlar. Gençlere sorduğunuz zaman birçok problemleri vardır, problemlerinin ne olduğunu bilmezler ve genelde mutsuzdurlar. Davranışlarımızın nihai amacı mutlu olmaktır ve insanlar mutlu olmak isterler. Ben mutlu olmak istemiyorum, diyen birinin olacağını zannetmiyorum. Hepimiz mutlu olmak istiyoruz ama birçoğumuz değiliz öyle değil mi? Peki neden? Mutluluk düzeyimizin genetik faktörlerle bir ilişkisi olsa da mutlu olmak öğrenilebilir bir şey.

Mutlu olmak birçoğumuzun zannettiği gibi 7/24 gülümsemek değildir. Başımıza acı veren bir olay geldiğinde gülümsemek ve kahkaha atmak değildir. Mutlu olmak aniden gerçekleşen ve yaşam boyu sürecek bir kavram da değildir. Zannettiğimiz gibi çok parası olan ya da kariyeri çok iyi olan kişiler de mutlu olmuyorlar. Mutluluk, şunu da yapayım, şuraya da gideyim gibi sonuçta elde edilecek bir şey de değildir. Bir yolculuktur. Mutlu olmak aslında bir yaşam biçimidir.

Hepimiz hayal kırıklığı, öfke, korku, şaşkınlık, mutluluk ve üzüntü gibi duyguları muhakkak yaşamışızdır. Çünkü duygular bizim olmazsa olmazlarımızdır. Bir insan hayatı boyunca sürekli korku içinde yaşayamaz, hayatı boyunca öfke duyamaz ve hayatı boyunca mutlu da olamaz. Ama mutlu kişilik yapısına sahip biri öfkelendiğinde ne yapması gerektiğini bilir, acı veren bir olay yaşadığında ayakta kalma gücü fazladır. Evet, mutluluk bir beceridir.

Gün içerisinde birden çok kez mutlu oluruz aslında. Kitap okuduğumuzda, birileri tarafından takdir edildiğimizde, çok istediğimiz bir hediye alındığında, sevdiğimiz bir yemeği yediğimizde, kahve içtiğimizde, yürüdüğümüzde, güneşli günlerde, yağmurda ya da sizi mutlu edecek her ne varsa onlar gerçekleştiğinde. Ancak bunların hepsi dış nedenlere bağlı mutluluklardır. Şöyle düşünelim; siz kahve içtiğinizde mutlu oluyorsunuz ama iki hafta boyunca kahve içemeyeceksiniz. O zaman iki hafta boyunca mutsuz mu olacaksınız? Elbette hayır. Buradan şu sonuca ulaşabiliriz; gerçek mutluluk dışsal faktörlere bağlı olan değil, içsel faktörlere bağlı olan mutluluktur.

Mutluluğumuzu etkileyen birçok faktör bulunmaktadır. Bunların başında da yaşamda bir anlam ve amaca sahip olmak gelir. Maneviyat sahibi kişiler daha mutludurlar. Umut etmek, sevmek ve affetmek mutluluğumuzu etkileyen faktörlerdir. Mutluluk yatırım gerektirir. Mutlu insan olaylarla nasıl başa çıkacağını bilir. Öfke duyacağımız bir olay yaşadığımızda mutsuz insan, en kötü şeyin kendi başına geldiğini düşünür, karamsardır ve o öfke duygusunu tüm yaşamına yayar. Oysa mutlu insan o an öfkelenir, bunun gayet de normal bir duygu olduğunu, herkesin öfkelenebileceğini düşünür.

Bizler mutluluk deyince yaşam şartlarına odaklanıyoruz. Geçmişi düşünüp vay be ne kadar güzel günlerdi, nasıl da mutluyduk, diyoruz. Oysa o anların şimdikinden hiçbir farkı yok. Bizler yaşarken mutlu olduğumuzun farkına varamıyoruz.

Sizleri sıkmamak adına yazımı burada noktalıyorum. Unutmayın! Sevmek, hoş görmek, affetmek, umut etmek ve mutlu olmak hepsi bizim elimizde olan şeyler. Çok paramız olunca, işimiz olunca, evimiz olunca mutlu olmayacağız, yaşam şartlarımız iyileşecek. Mutlu olmak için ihtiyacımız olan şeyler şu an tam da elimizdeler.

Sağlıklı, mutlu ve huzurlu haftalar diliyorum.