Soru?

Öğrencilere doğruluğu öğretmek ve dürüstlüğün geliştirilmesi amacıyla bazı okullarda öğretim yılı başında öğrencilerle “okul etkinliklerine dürüstçe katılacağına, kopya çekmeyeceğine, sorumluluklarını yerine getireceğine, kurallara uyacağına” vb. dair bir sözleşme yapılması düşünülmektedir. Böyle bir uygulama ülkemizde işe yarar mı?

Öncelikle dünya genelinde eğitim ve öğretim farklı biçimlerde ve farklı amaçlarla yapılmaktadır. Her toplumun kendine has birtakım özellikleri bulunmaktadır. Bu özellikler çerçevesinde de eğitim ve öğretimin şekli, metodu ve uygulanış biçimi değişmektedir. Bu çerçeveden bakıldığında sosyal psikoloji alanına göre toplumlar ikiye ayrılmaktadır. Bunlar bireyci ve toplulukçu olarak adlandırılırlar. Bireyci toplumlarda uygulanan eğitim sistemi ve toplulukçu toplumlarda kullanılan eğitim sistemi birbirinden farklılık göstermektedir çünkü toplumun içerisinde yaşayan bireyler birbirlerinden çok farklıdırlar. “Okul etkinliklerine katılacağına, kopya çekmeyeceğine ve okulun kurallarına uyacağına” dair verilen söz her toplumda farklılıklar gösterecektir. Bireyci toplumlarda bireyler kendilerinin istek arzu ve hayattan beklentilerine odaklanarak bireysel tercihler yaparken, toplulukçu toplumlarda bireyleri tabiri caizse kontrol eden görünmez bir mekanizma vardır. Bu duruma örnek verecek olursak;

Bireyci toplumlarda Ali kendi istediği için yaşlılara yardım ederken, toplulukçu toplumlarda ise Ayşe yaşlılara yardım eder ve toplum tarafından yardımsever bir öğrenci sıfatıyla anılmak ister.

İşte tam bu noktada “yukarıda verilen söz verme durumu” bizim toplumumuzda çok da etkili olmayabilir çünkü bireyler hayat içerisinde sürekli başka insanlarla etkileşim halindedir ve kendi söz ve davranışlarının neden ve sonuçlarını bireysel olmaktan çok toplumsal bir biçimde sorgular. Yani söz verirken aslında istediği için değil de mecbur kaldığı için söz verir. Bu da aslında bireyin olmak istediği kişi değil de görünmek istediği kişi gibi davranmasına, konuşmasına ve düşünmesine sebebiyet verir.

Diğer taraftan yukarıdaki soruda “sözleşme yapılır” ibaresine de son derece dikkat etmek gerekmektedir. Buradaki sözleşme söz ile karşılıklı yapılan bir sözleşmeyse bireylerin buna tam olarak uymasını beklemek yanlış olur fakat kâğıt üzerinde yapılan sözleşme ayın zamanda hukuki maddelerle desteklenirse bu durumun maddi bir yaptırımı olduğunu bilen öğrenci davranış ve hal hareketlerine ister istemez daha fazla dikkat edecektir. Tam da bu noktada eklemek istediğim şey şu ki: aslında sözle yapılan sözleşme maddi olarak, kâğıt üzerinde, yapılan sözleşmeden daha önemli olması gerekir. Zira eskilerin söylediği deyiş” söz namustur” artık geçerliliğini kaybetmiş demektir bu da toplumsal ve bireysel norm ve değerlerin iyice çürüdüğünün bir göstergesidir ve üzücü olmakla birlikte son derece ciddi bir durumdur.

İlkokul, ortaokul, lise ve üniversite düzeyinde sonuçları nasıl olur?

Bireyler hayat boyunca sürekli gelişim evrelerini başarıyla gerçekleştirmeye çalışırlar. Psikoloji camiasında birçok bilim insanı bu gelişim dönemleriyle ilgilenmişlerdir. Psikoloji alanı çok geniş bir alan olmakla birlikte bilim adamlarının hepsi insanı anlarken, araştırırken ve tanımlarken bireylerin farklı taraflarına odaklanmışlardır. Bu yüzden her bakış açısının kendine has gelişim dönemleri mevcuttur. Bu gelişim dönemlerinden yola çıkarak ilkokuldan itibaren aldığımız geri dönütler değişecektir. Örneğin Urie Bronfenbrenner’ın ekolojik kuramına göre gelişim dönemindeki çocuğun etkilendiği bireyler vardır. Bunlardan birisi de öğretendir ve eğer öğretmen ve öğrenci arasında sağlam bir ilişki kurulabilirse öğrencinin öğretmenine olan bağlılığı ve örnek alma durumunun seviyesi artacağından ilkokul çağındaki bireylerden olumlu sonuçlar alma oranı artacaktır.  Eğitim dönemleri içerisinde ise en az yüzde lise yılları olacaktır zira lise yıllarındaki “kimlik kazanımına karşı kimlik karmaşası dönemi” erickson bireylerin zorlandığı bir dönemdir.  Fakat üniversite çağındaki bireylerde bu durumun bilimsel bir araştırma çerçevesi altında incelenmesi gerekir. Çünkü içinde bulunduğumuz toplumun dinamik yapısı gittikçe değişmektedir ve bunun temel yapı taşı üniversite okuyan birerlerden oluşmaktadır. Bu durum birçok sebebi olmakla birlikte en önemlisi bireylerin bilgiye ulaşma derecesidir.

Bu konuda neler yapılabilir?

Son olarak bu konuda yapılabilecek tek şey bireylerin karakter ve değer eğitimine önem verilmesi fakat bunun sadece okulda olmayacağını bu eğitimin temelinin ailede atılacağının bilgisi velilere verilmelidir. Fakat eğitim diğer alanlara göre uzun bir yatırım olduğu için bu eğitimi verecek ailelerin yetiştirilmesi için üniversite öğrencileri yani geleceğin anne babaları bilgilendirilmeli ve eğitimledir.