Her madde yeteri miktarda ısı enerjisi aldığında kaynamaya, yine yeteri miktarda ısı enerjisi kaybettiğinde ise donmaya başlar. Kaynama ve donma her madde için geçerli bir durum olduğundan ayırt ediciliği söz konusu değildir. Ancak her madde farklı sıcaklık derecesinde kaynayıp ya da donduğu için kaynama ve donma noktaları maddeler için ayırt edici bir özelliktir. Bu zaviyeden bakıldığında kaynama ve donma noktaları maddelerin farklılığı olarak da ifade edilebilir.

Maddeler için üç farklı durumdan bahsedebiliriz. Birincisi kaynama ve donma noktaları arasındaki durum. İkincisi kaynama ve sonraki durum. Üçüncüsü ise donma ve sonraki durumdur. Kaynama ve sonrası hareketliliğin zirve yaptığı aşkın bir durumdur. Bir nevi kopuştur. Bu durumda sınırlar aşılır ve akıl devre dışı kalır. Donma ve sonrası ise hareketliliğin minimize olduğu, idrakin fonksiyonlarını yitirdiği, üretkenliğin durduğu bir anlam içerir. Akli melekeler emare göstermez. Tembellik hali söz konusudur. 

Su normal şartlarda 100 derecede kaynar, 0 derecede donar. Suyun 100 derecede uzun süre kalması onun yok olması anlamına gelir. Yok olmasının sebebi orta yoldan ayrılmasıdır. Orta yoldan ayrılması neticesinde yakıcılığı artar. Ona el sürülemez. Suyun uzun süre 0 derecede kalması yine onun yok olması anlamına gelir. Bu sefer soğutuculuğu artmıştır. Yine el sürülemez. Suyun faydalı olduğu durum 100 ve 0 dereceleri arasındaki, sınırları belirlenmiş durumdur. 
Anlaşılan o ki, kaynama ve sonrası ile donma ve sonrası durumlar normal durumlar değildir. Sınırların aşıldığı durumlardır. Normal olan, esas olan kaynama ve donma arası durumdur. Belirli sınırlarla çerçevesi çizilen bu ara hal normal olan bir haldir. İnsan için düşündüğümüzde ise bu durum orta yol/orta haldir. Olması gerekendir.

Suyun kaynama ve sonrası durumu çok ileri gitmesini gösterir ki bu bir ifrattır. Kaynama ve sonrası durumda ise çok geride kalma yani tefrittir. İfrat ve tefrit arasındaki durum ise kullanılabilir sudur. Dokunabilirsin, içebilirsin, temizlenebilirsin kısaca hayat bulabilirsin. Huzur sudur yani orta yoldur. Orta yol öldürmez, diriltir/diri tutar.

Giritli mimar ve heykeltıraş Daidolos’un oğlu, Yunan mitolojisine göre, babası ile birlikte hapsedildikleri Labyrinthos’dan kaçıp kurtulabilmek için kollarına kanat takarlar. Uçmaya başlamadan önce, usta sanatçı Daidolos, oğluna ‘Ne çok yükseklerde uç, ne de çok alçaklarda; çok yükseklerde uçarsan güneşin ateşi seni yakar, çok alçaklarda uçacak olursan denizin nemi kanatlarını ıslatır ve ağırlaştırır; orta yolu seçmelisin’ der. Babasının sözünü dinlemeyen oğul, özgürlüğe kavuşmanın sevinciyle çok yükseklere çıkar; Güneş tanrı Helios’un gazabına uğrar, kanatları üzerindeki tüyleri yapıştıran balmumu eridiği için denize düşerek boğulur.’

Babanın sözünü dinlememeyi bir yanda/yedekte saklı tutarsak İkaros’u mahvedenin orta yolda durmaması ve oradan ayrılmış olmasını gösterebiliriz.
Hallaç bir ifrattır, Ebu Cehil ise tefrit. İnsanlığın iftihar tablosu ise efendiler efendisi Hazreti Muhammed’tir. Bu tablo hayattır, candır, yoldur. Orta yoldur.
‘Ey insanlar,takat getireceğiniz işleri yapın. Zira siz (dua etmekten) usanmadıkça Allah da sevap yazmaktan usanmaz. Allah’a en hoş gelen amel,az da olsa devamlı olanıdır.’

‘Amellerinizde orta yolu ve doğruyu bulmaya çalışın. Mü’mine musibet nevinden her ne ulaşır ise günahlarına bir kefaret olur. Musibet, beklenmedik bir hadise olmuş, ayağına batan bir diken olmuş fark etmez.’ 
Başka söze ne hacet. İlla orta yol, illa orta yol.