kazan’ ilişkisine dayandığını söyledi.

TBMM Genel Kurulunda, 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı görüşmelerinin üçüncü turunda Adalet Bakanlığı, Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu, Türkiye Adalet Akademisi, HSYK, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Mesleki Yeterlilik Kurumu, Türkiye ve Orta-Doğu Amme İdaresi Enstitüsü, DPB, Avrupa Birliği Bakanlığı, Türk Akreditasyon Kurumu bütçe ve kesin hesapları ele alındı.

Hükümet adına söz alan AB Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır, Türkiye’nin AB’ye üyelik tercihinin konjonktürel değil, kalıcı ve stratejik bir yaklaşımın ürünü olduğunu söyledi. Bu tercihin yüzyıllar içinde şekillenen Avrupa projesine güç kazandıran ve geniş bir coğrafyada istikrar refah ve huzura hizmet eden bir anlayışın sonucu olduğunu kaydeden Bakan Bozkır, “Yeni bir Avrupa Birliği Komisyonunun işbaşı yaptığı bir zaman kesitinde geriye dönüp Ankara anlaşması imzalandığında o zamanki adıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun ilk Komisyon Başkanı olan Walter Hallstein’ın ‘Türkiye Avrupa’nın bir parçasındır’ sözlerini hatırlatarak Türkiye’nin Avrupa bütünleşme sürecinin her gün yenilenen ve sürekli aşılması gereken sınamalar karşısında kadim bir ortağı ve bu serüvenin ayrılmaz bir parçası olduğunun altını çizmek doğru olacaktır” dedi.

“Gerçekten de Türkiye Avrupa’nın bir parçasıdır ve bidayetten beri temel iradesini evrensel değerler üzerinde yükselen bir Avrupa projesinden yana kullanmıştır” diyen Bozkır, Avrupa projesinin bir bakıma büyük barışmaların ürünü olduğunu vurguladı. Bakan Bozkır, “Bu proje, farklı milletlerin, dinlerin, mezheplerin yüzyıllarca çatıştıktan sonra evrensel değerleri temel alarak bir arada yaşamasını mümkün kılan ve hâlâ sürmekte olan bir barışma sürecidir. Türkiye’nin katılım süreci de dinsel değerlere değil, evrensel değerlere dayanan Avrupa Birliğine en son ve en büyük barışmayı gerçekleştirme fırsatını sunacaktır. İdealini kurduğumuz Avrupa, kural ve değerler üzerine kurulu ortak evimizdir. Bu nedenle, bizim için Avrupa Birliği evrensel değerler ve yüksek standartlara dayanan bir düşünce sistemini ve yaşam tarzını temsil etmektedir. Avrupa projesi, cesur insanların cesur adımlarıyla eşsiz bir barış projesi hâline gelmiştir. Avrupa Birliğinin kurucuları, değerler üzerinde yükselen ortak bir gelecek önerebildikleri için bir rüyayı gerçeğe çevirebildiler. Bu çok önemli ve kıymetli bir deneyimdir” diye konuştu.

Bozkır, bugünün küresel ve bölgesel sınamalarının Avrupa projesinin tarihinde karşılaştığı tüm sınamalardan farklı unsurları içinde barındırdığını ifade eden ve değişimin getirdiği sınamaları göğüslemenin AB açısından her zaman esas olduğunu kaydetti. 21’inci yüzyılın ilk çeyreği içinde Avrupa Birliğinin bugüne kadar karşılaşmadığı tehditleri bertaraf etmek, demokrasiye, hukukun üstünlüğüne ve insan haklarına saygı temelinde istikrar ve refahı geniş bir alana yaymak durumunda olduğunu ifade eden Bozkır, “Bunun için evrensel değerlerin ortak sahiplenmesinde insan odaklı politikalara olan ihtiyaç artmıştır. İnsan onuru izlenen her politikanın merkezinde olmalıdır. Tehditlerin üstesinden gelmek için birliğinin kendi kimliğini tazelemesi ve ortaklıklarını güçlendirmesi elzemdir. Kapsayıcı ve hoşgörülü bir Avrupa kimliğine olan ihtiyaç daha da artmıştır. Komşuluk coğrafyasında istikrarı, refahı ve demokrasiyi güçlendiren, değişime güvenle bakabilen, değişimi içselleştirebilen ve alçak gönüllü bir bakışı farklı kültürlerle buluşma zeminine dönüştürebilen bir Avrupa kimliği, Avrupa projesinin artık temel dinamiği olmalıdır. Değerler Avrupa’sının evrenselliği, böyle bir dinamik yakalandığında yaşam sahasını gerçekleştirebilecek, genişletebilecektir. Avrupa Birliği, daha derin bir küresel konum için kolları sıvamak zorunda olduğunu kavramak durumundadır” şeklinde konuştu.

“Türkiye’nin Avrupa Birliğine katılım sürecinin en önemli niteliği de öncelikle ortak sahiplenme duygusuyla ve birlikte çalışma, birlikte yaşama anlayışıyla evrensel değerler zemininde bir barış coğrafyası yaratmaktır” açıklamasında bulunan Bakan Bozkır, Atatürk’ün hedef gösterdiği ‘Yurtta barış dünyada barış’ şiarının da insanlık tarihinin en önemli barış projesinin temel felsefesiyle örtüştüğünü söyledi. Bozkır, “Türkiye’nin Avrupa Birliğine katılımının değerler üzerinde yükselen Avrupa projesinin tamamlanmasını mümkün kılacağı bir vakıa olsa da realpolitik, sadece değerler üzerinden hareket etmemektedir. Nihayetinde, uluslararası ilişkilerde çıkarlar belirleyici olmaya devam etmektedir. Türkiye’nin Avrupa Birliğine katılım süreci de ortak kazanımlar sayesinde ve bu kazanımların vazgeçilmez olmasının fark edilmesiyle hayata geçecektir. İşte, bu noktada, yeni Türkiye portresini ilişkilerimiz açısından doğru okumak ve anlatmak gerekiyor. Ülkemiz, son 12 yılda köklü bir dönüşüm sürecinden geçmiştir. Milyonlarca insanımızın orta sınıfa geçmesiyle sadece tüketim kalıpları değişmemiş, bireylerin politik sistemden beklentileri de artmış, hak talepleri Türkiye’nin demokratikleşmesine katkıda bulunmuştur. Türkiye artık eski Türkiye değildir. Dinamik toplumsal yapısıyla, eğitimli ve nitelikli genç nüfusuyla, güçlenen ekonomisiyle, kaliteli özel sektörüyle, büyüyen sivil toplumuyla Türkiye Avrupa Birliğinin geleceğinde vazgeçilmez bir aktördür. Yeni Türkiye, yeni Avrupa Birliğine kendi özgün katkısına getireceğinden Türkiye AB ilişkileri her iki tarafında yararına olan kazan-kazan ilişkisine dayanmaktadır. Biz, kendi açımızdan, Avrupa Birliği sürecinin katkılarını akılda tutuyoruz. Avrupa Birliği sürecinin bizim için en önemli boyutu, ülkemizde yaşayan siyasi ve sosyal dönüşümdür. AB müktesebatı çerçevesinde yapılan siyasi, ekonomik ve sosyal reformlar, bir taraftan Türkiye’yi köklü bir biçimde değiştirmektedir, öte yanda, Türkiye’nin hem bölgesinde hem de uluslararası süreçte, sistemde çok daha güçlü bir ülke olmasını sağlamaktadır. Böylelikle, Türkiye’de devletle birey arasındaki ilişki değişmektedir. Vatandaşlık kavramını ‘sorumluluk’ yerine, ‘haklılık’ demekte, ‘haklar’ temelinde yeniden tanımlamaktadır” ifadelerini kullandı.