Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, çözüm sürecine ilişkin, “Çözüm süreci veya Kürtlerin sorunu veya Kürt halkının tek temsilcisi HDP değildir. Bunu bütün dünya bilmeli. İnsan iki dil kullanır, ya siyasetin dili ya şiddetin dili. Bu partiler siyaset dilini kullanıyorlar ama HDP silahla da şiddetle de arasına mesafe koyamamış siyasi partidir. Bu süreç içerisinde onlara da önemli rol düşüyor” dedi.

Başbakan Yardımcısı Arınç, HÜDA-PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu’nu ziyaret etti. Ziyarette gazetecilerin sorularını cevaplayan Arınç, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın hem Meclis’teki odasında hem de evinde dinleme cihazlarının olduğunu ve yerlerini bildiği halde çıkarttırmadığı yönündeki açıklamalarının sorulması üzerine, "Bu gayriciddi bir iş. Ben yerlerini biliyorum ama ellemiyorum diye bir kongrede söylenecek söz değil. Eğer bundan bir endişesi varsa bununla ilgili suç duyurusunda bulunması veya eliyle bulup çıkarması gerekir. Bu o kadar gayriciddi ki, yani kendisini takip edenlere şapşikler demesi gibi" karşılığını verdi.

Almanya’da 3 Türkün casusluk yaptığı iddiasıyla tutuklandığı haberlerinin sorulması üzerine Arınç, "Çok yeterli bir bilgim yok. Kimlerdir, ne olmuştur Alman bakanları ne iddia etmektedir bilmiyorum" dedi.

“SEÇİMDEN ÖNCE DENİLDİĞİNE GÖRE DEMEK Kİ MAYIS AYINI DİKKATE ALMAMIZ LAZIM”

Bir gazetede Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan ile görüşmenin olduğu hatırlatılarak, Akdoğan’ın çözüm sürecinin seçimlerden önce sonuçlanacağıyla ilgili açıklamalarının sorulması üzerine Arınç, "İnşallah ne güzel bir temenni. Hepimiz arzu ederiz ki çözüm süreci dilediğimiz, bildiğimiz, arzu ettiğimiz şekilde çözülmüş olsun. Seçimden önce denildiğine göre demek ki Mayıs ayını dikkate almamız lazım. Takip edelim" yanıtını verdi.

“HDP SİLAHLA DA ŞİDDETLE DE ARASINA MESAFE KOYAMAMIŞ SİYASİ PARTİDİR”

Arınç’ın dün Öcalan’ın hazırladığı taslağı görmediği yönündeki açıklamaları ve HDP cephesinden gelen “hükümet bizim dışımızdaki kurumlarla yürüttüğü bu süreçte bizi saf dışı bırakma gayreti içerisine girdi” yönündeki eleştirilerin sorulması üzerine Arınç, şunları kaydetti:

"Ben böyle bir eleştiri duymadım. Eğer gerçekten bunu eleştiriyorlarsa çok da isabetli bir iş yaptığımızı düşünüyorum. Çözüm süreci veya Kürtlerin sorunu veya Kürt halkının tek temsilcisi HDP değildir. Bunu bütün dünya bilmeli. Kendileri ne kadar böyle diyorlarsa da böyle değildir. Bugün Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde de, Doğu Anadolu’da da, Türkiye’nin bütün bölgelerinde de bence birinci tercih AK Parti’dir. İkinci tercih BDP veya HDP olabilir ama eğer onların tehditleri, onların baskıları, onların ya bizdensiniz ya düşmansınız şeklindeki bugüne kadar uyguladıkları sistem geçerli olmasa inanın başta HÜDA-PAR olmak üzere diğer bütün temsil noktasındaki siyasi partiler Türk kardeşlerimizin tercihi olacaktır. Belki beni tahrik etmek için bu soruyu sordunuz ama iyi ki sordunuz. HDP veya BDP veya Demokratik Bölgeler Partisi birbirlerinin matruşka gibi iç içe geçmiş örnekleridir. Kesinlikle Kürt kardeşlerimizin, yurttaşlarımızın tek tercihi değildir. Zoraki tercihleridir. Büyük bir kısmının tehdit, baskı ve korku altındaki tercihleridir. Dolayısıyla biz sadece çözüm süreciyle ilgili olarak değil, Türkiye’nin tüm meselelerinde bütün partileri meşru, legal partileri dikkate almak zorundayız. Dün Kemal Burkay Bey’in partisine nasıl gittiysem, bugün de HÜDA-PAR’a o anlayışla geliyorum. İnsan iki dil kullanır, ya siyasetin dili ya şiddetin dili. Bu partiler siyaset dilini kullanıyorlar ama HDP silahla da şiddetle de arasına mesafe koyamamış siyasi partidir. Bu süreç içerisinde onlara da önemli rol düşüyor. 6-7-8 Ekim olaylarındaki vahşetten bahsettik. Sadece maddi kaybın yüzlerce trilyon olduğu bir olaydan bahsettik. Kaldı ki Yasin Börü’nün bacağı bile onların maddi kıymetinden çok daha fazladır. Biz HDP’yi, HDP’nin milletvekillerini siyasi bir güç olarak çözüm sürecinin içerisinde önemli bir noktaya oturtmak istiyoruz ama onlar şiddeti, onlar silahı, silahlı kalkışmayı kesinlikle reddetmedikleri sürece bu rolleri sınırlı olacaktır. Bölge halkının çok büyük itibar gösterdiği bu partileri biz bu sürecin dışında tutamayız. Onlara düşen görev, sadece İmralı’ya gitmek, İmralı’dan aldıkları talimatı bir kurye olarak Kandil’e götürmek, nasıl götürdükleri ayrı bir konu, oradan gelecek lafları buradaki birkaç kişiye aktarmaktan ibaret kalmamalı. Siyaset diliyle bu sorunun çözülmesine katkıda bulunacak.”

“TÜRKİYE’YE DE SORMAK SURETİYLE TEPKİLERİNİ ORTAYA KOYMALARI LAZIM”

14 Aralık operasyonuyla ilgili Avrupa Birliği Komisyonu’ndan sert tepkiler geldiğinin hatırlatılması üzerine Arınç, “Türkiye’deki olaylara dünya, AB, ABD, bazı kurumlar, kuruluşlar bigâne kalamaz. Elbette hassasiyet gösterirler. Ancak geçmişten günümüze biliyoruz ki bu tür devletler, bu tür birlikler Türkiye’de olup bitenlerin ne olduğunu anlamadan, hatta anlamaya fırsat bile bulmadan basmakalıp bir takım şikayetlerde bulunabilirler. Avrupa Birliği’nin yetkili organlarından daha olayın sıcaklığı üstündeyken, daha ne olduğu bile anlaşılmamışken beklediğimiz tepkiler geldi. Ben bunları önyargılı olarak görüyorum. Kimse kusura bakmasın. Türkiye’de farklı şeyler oluyor. Bunlar kendi ülkelerinde yaşanmamış olabilir. Bugünkü iddialar hiçbir Batı ülkesinde bu kadar yoğunlukla yaşanmamış olabilir. Dolayısıyla bizi anlamaları ortaya konulan iddiaların ağırlık derecesini de dikkate alarak Türkiye’ye de sormak suretiyle tepkilerini ortaya koymaları lazım. Türkiye AB’ye girmek istiyor. Bu bir siyasi tercihtir. AB’den bu tür Türkiye’yi suçlayıcı, hükümeti suçlayıcı ön yargılı haberler, yazılar, yorumlar gelmeye devam ederse bu ilişkilerimizi zedeleyebilir. Hiçbir AB ülkesinde yargıya hükümetlerin müdahale ettiği görülmemiştir. Bizim ne eksiğimiz var. Bizimde yargıyı yönlendirmemize, yargıyı elimize almamızı herhalde beklemiyorlardır” değerlendirilmesinde bulundu.

Türkiye’de paralel devlet yapılanması diye bir şeyin iddia edildiğini belirten Arınç, “İsmi ne olursa olsun bir devletin içerisinde ona rakip olarak hiçbir hiyerarşi tanımadan, hiçbir hukuk kuralı ve mevzuat tanımadan farklı bir yapılanma olur ve bu bir alternatif hükümet modeli olarak ortaya çıkacak olursa mevcut seçilmiş hükümetleri devirmeye yönelik bir teşebbüs olursa buna hiç kimse izin veremez. Eğer adalet ve hukuk dışına çıkan bir mücadeleyi görüyorsanız, basın olarak her zaman bunun feryadını gösterin. Bizde kendimizi bu mücadele içerisinde hukuktan adaletten ayrılmamaya özen gösterelim” şeklinde konuştu.