AB Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır, resmi temaslar gerçekleştirmek üzere geldiği KKTC’de, KKTC Dışişleri Bakanı Özdil Nami ile görüştü.

AB Bakanı Volkan Bozkır, KKTC Dışişleri Bakanı Nami Özdil ile gerçekleştirdiği görüşmede Türkiye’nin edindiği bazı tecrübeleri ve KKTC’nin kullanabileceği imkanları aktardı. Bakan Bozkır, Türkiye’nin 8 yıldır fasıllar konusunda herhangi bir taviz vermediğini ifade ederek, “Türkiye, bundan sonra da herhangi bir şekilde Kıbrıs’ın sorununun çözümü için gerekli olan unsurların müzakere sürecine aktarılmasını kabul etmeyecektir. Bu unsurlar muhakkak Kıbrıs sorunlarının çözümü için kullanılmalıdır. Fasıl açmak için kullanılmamalıdır” dedi.

İlerleyen günlerde 3 komiserin Türkiye’ye geleceğini ifade eden Bozkır, “Pazartesi günü Türkiye’ye geliyor ve Türkiye Dışişleri bakanıyla birlikte bir toplantı yapacağız. Orada, hem buradaki çalışmalarımızla ortaya çıkacak yeni konuları ama KKTC’nin çok önemli hellim konusu başta olmak üzere, yeni komisyon ile yöneticilerimizin başbakanımızın, cumhurbaşkanımızın, meclis başkanımızın daha sık görüşmesini sağlayacak ne şekilde adımlar atabiliriz onları konuşacağız Ayrıca bütün bu dengeleri değiştiren Türkiye’den gelmekte olan içme suyu projesinin bir an önce sonuçlandırılması ve bunun Kıbrıs denkleminde stratejik bir unsur olarak kullanılmasını konuşacağız. Doğalgaz kaynaklarının hem adanın tamamına ait olmasını ama bu imkanın sadece mülkiyet konusunun ötesinde bütün adanın tamamı bakımından hemen kullanılır hale gelmesinin ne şekilde tecelli edebileceğini konuşacağız. Ayrıca önümüzdeki günlerce başbakanımızın Yunanistan’a yapacağı ziyaret öncesinde burada yapacağımız görüşmelere tabiatıyla önemli bir katkı sağlayacak. Gelecek hafta İngiltere ve İtalya Başbakanları ve Litvanya Cumhurbaşkanı Türkiye’ye geliyorlar önemli bir hafta, onun öncesinde ise Dışişleri Bakanımızla geniş bir yelpazede konuları değerlendireceğiz” açıklamalarını yaptı.

Bakan Bozkır, 2010 yılında AB hukuk Komitesinde kaldırılan ‘Doğrudan ticaret Tüzüğü’nün yeniden gündeme gelip gelmeyeceğine yönelik soruya, “Tabii Güney Kıbrıs Rum Yönetimi 2004 yılında üye olurken aslında bir konsey kararıyla aynı günlerde AB, Kıbrıs’a uygulanmakta olan bu ticari engellemelerin kaldırılmasını sağlayacak doğrudan ticaret tüzüğü ve mali tüzüğü bir arada düşündü. Maalesef mali yardım bölümü devreye girdi. Onun da bir sürü sıkıntılı uygulamaları oldu. O doğrudan ticaret tüzüğü hukuki birimlerin mütalaası sonrasında “qualified majority” şeklinde bir oylama değil ama oy birliği gerektiren bir sisteme sokuldu ve bugüne kadar uygulanmadı. Onun yerine de yeşil hat tüzüğünü devreye soktular. Bugünkü aşamada aradan geçen bu kadar yıl sonrasında doğrudan ticaret tüzüğünü tekrar devreye sokacak bir mantaliteyi ben AB’de görmüyorum. Ama bir taraftan konsey kararıyla Türkiye’nin 8 faslı askıya alınırken -Kıbrıs sorununun bazı elemanları uygulanmadığı için- aynı türden bir konsey kararının var olduğunu inkar etmek de bir yerde tenakuz teşkil etmektedir. Konsey kararıysa, o konsey kararı da geçerli olmalıdır ve doğrudan ticaret tüzüğü de uygulanmalıdır. Tabiatıyla AB ile bütün görüşmelerimizde sayın Dışişleri Bakanımız olsun, bendeniz olsun, herhangi siyasi kişiler olsun bunu dile getiriyoruz. İnşallah başka bir atmosfer, başka bir nokta ortaya çıktığında konsey kararı bizim için hala geçerlidir. Ama siyasette bazen noktaların o günkü yarattığı ortam önemlidir. Bugün için maalesef doğrudan ticaret tüzüğünü uygulanabilir diyeceğimiz bir ortam mevcut değildir. Avrupa Parlamentosu’nun biliyorsunuz son bir kararı oldu. Adeta bizim elimiz kolumuz bağlıyken, hiçbir şekilde söz hakkımız yokken bir baskın niteliğinde hamleyle hem Türkiye’yi kınayan hem Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin tezlerini ortaya koyan bir çıktı. Bu kararı da tanımadığımızı ben AB Bakanı olarak daha karar çıkarken açıkladım. Bu karar usuller çerçevesinde daimi temsilcimize iletildiğinde de aynen iade edilecektir. Türkiye bakımından hiçbir geçerliliği yoktur” yanıtını verdi.

“KIBRIS SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ DE BM İÇİN BİR KREDİBİLİTE MESELESİDİR”

Başpiskoposun önceleri olumlu yorumlar yapmasına rağmen son dönemlerde fikirlerinin değişimiyle ilgili soruya Bakan Bozkır, “Öncelikler dinler insanları barışa, huzura, iyiliğe sevk etmek için bulunan manevi huzur kaynaklarıdır. Ve dinlerin liderlerinin de dini konularla ilgilenmesi daha doğru olur. Siyasi konuları siyasetçilere bırakmaları doğru olacaktır. Ben Güney Kıbrıs Rum Baş Piskopos ’unun mütalaalarını bu çerçevede değerlendiriyorum. Bu kelimelerin siyasetçilerin ağzından çıktığı takdirde geçerli olabileceğini düşünüyorum” dedi.

Bozkır, BM Kıbrıs Özel Temsilcisinin Güney Kıbrıs’ın aleyhine yaptığı yorumlara aldığı tepkinin ardından geri atması yönündeki soruyla alakalı olarak, “Kıbrıs sorununun çözümü de BM için bir kredibilite meselesidir. Gerçekten 2. Dünya Savaşı’nın sonrasında savaşın galiplerinin kurduğu bir düzen ve savaşın bir anlamda galiplerine verilen bu veto hakkı nedeniyle BM bugünün gerçeklerine uymamaktadır. Ve bugünün gerçekleriyle, 2. Dünya Savaşı atmosferinin bir anlamda çatıştığı bir ortam var. BM son dönemde görünebilir bir başarı elde edememiş bir kurum niteliğindedir. BM’nin tekrar başarılı olduğu bir görüntüyü verebilmesi için önemli bir imkan, Kıbrıs sorununa getirebileceği çözümde yatmaktadır. Ancak burada, eğer atması gereken adımlar zamanında atılmazsa ve güçlü bir şekilde bu sorunun çözüme kavuşturulması için BM kendini ortaya koymazsa bu uzun yıllardır devam eden başarısız uluslararası örgüt kimliğinden de kurtulamayacaktır. Burada BM’nin çok önemli bir sorumluluğu ve görevi vardır. Özel temsilcisi olsun, BM Genel Sekreteri olsun burada müzakerelerden sürekli kaçan tarafın tekrar müzakere masasına çekilmesi için gücünü göstermelidir. Eğer bir taraf müzakereden kaçıyor, bir taraf da müzakereye devam etme arzusundaysa bunu da sürekli olarak tescil etmesi lazım” açıklamalarını yaptı.

KKTC Dışişleri Bakanı ise, Volkan Bozkır’ın Kıbrıs Türk halkı tarafından yakından tanındığını belirterek, “Haklı davamıza bundan önceki görevlerinde de her türlü desteği veren, her çalışmamızda yanımızda gördüğümüz ve bu desteğinden dolayı müteşekkir olduğumuz çok değerli bir siyaset adamı ve şu anda üstlendiği bakanlık görevinde de Kıbrıs Türk halkının mücadelesine her türlü tam desteği veriyor. Ülkemize yaptığı ve davetimize kabul ederek gerçekleştirmekte olduğu ziyaret de bizim için ayrı bir önem taşımaktadır. AB küresel etkisi olan bir barış projesidir. Türkiye’nin AB süreci de bu projeye de katkı koyacak en önemli unsurlardan bir tanesidir. Dolaysıyla bir barış projesinin bir silaha dönüşmesine asla izin verilmemesi gerekir. Maalesef Rum tarafındaki muhataplarımız AB’yi bir Kıbrıs’ta kalıcı çözüme hizmet edecek şekilde kullanmak yerine ellerinde koz olarak aleyhimize kullanmaya çalışmaya devam etmektedir. Bize düşen gören kendirlerin bu stratejilerinin yanlış olduğunu bir barış projesini barış amaçlı kullanmaları gerektiğini hatırlatmaktır ve her türlü imkanımızla AB de bu yönde katkı koymaya teşvik etmektir, bu adımları atmalarını sağlamaktır. Bu yönde çalışmalarımız var, bu çalışmalar da her zaman olduğu gibi, diğer çalışmalarda olduğu gibi en büyük desteği Türkiye Cumhuriyeti’nden görmekteyiz. Bugün yapacağımız toplantıda da devam etmekte olan çalışmalarımızı ileride nasıl çeşitlendirebiliriz, nasıl bu iş birliğini derinleştirebiliriz bunları masaya yatıracağız. Elbette gerek AB ile ikili ilişkilerimizin konuları gerekse Kıbrıs müzakerelerinin içinde olduğu son aşama doğalgaz konusu dahil ve bundan sonra takip edilecek orta yol burada ele alınacak” açıklamasında bulundu.