Başbakan Ahmet Davutoğlu, çözüm süreciyle ilgili HDP ile ortak açıklamanın şart olmadığını belirterek, “Olabilir de. Açıklama enflasyonu var. Esas olan şu, kimsenin çok böyle spontane her ayak üstü açıklamayla yürüyen süreci etkilememeye özen göstermesi lazım herkesin” dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, A Haber Ankara Temsilcisi Murat Akgün’ün sorularını cevaplayarak, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Davutoğlu, çözüm sürecine ilişkin HDP EŞ Başkanı Selahattin Demirtaş’ın açıklamalarının sorulması üzerine, "Bu bir süreç yani başladığı nokta ve bugüne geldiği nokta itibarıyla bir süreç. Bu süreç esnasında herkesin farkında olması gerekir ki sanki yeni bir şey başlıyormuş gibi kamuoyunda beklenti oluşturmanın anlamı yok. Türkiye’nin demokratikleşmesi süreci içinde bütün farklı toplum kesimlerinin herkesin eşit vatandaşlık haklarından istifade ettiği bir Türkiye ideali bizim zaten 2002’den beri takip ettiğimiz bir ideal. Bundan sonra atılacak adımlarda, biz bu süreci 2002’den beri Türkiye’de herkesin taleplerini karşılayan ivmede sürdürdü. Silahların ve şiddetin tümüyle esası çerçevesinde atılacak adımlar da konuşuldu ve bu o zamandan beri de süren bir süreç. Maalesef her zaman söylüyoruz böyle bir çözüm süreci Türkiye’de bu tür yaraların sarılması aşamasına gelindiğinde bir takım sabotajlarla karşılaşılıyor. Yeni hükümet sonrasında bu yasanın gerektirdiği Bakanlar Kurulu kararı alındı. Neler yapılabileceği konusunda bir karara bağlandı. Çözüm sürecini kendi doğasına döndürüp netice almaya çalıştık. Son günlerde de olumlu yönde artan sinyaller var. İmralı’da yapılan görüşmeler var. Bunlar bir trafik içinde kedi doğası içinde seyrediyor. Şu iradeyi görmek istiyoruz. Silah bir hak talep etme aracı olmaktan çıkacak. 6-7 Ekim olaylarının bir daha olmaması için her türlü tedbiri aldık. Almaya devam edeceğiz. Kamu düzeninin devlet tasarrufundan tesis edileceği bir müzakere değil. Bütün taraflarla görüşülerek yönetilmesi, şiddetin tümüyle terk edildiği çerçevede ele alınması, bundan sonraki adımların o çerçevede konuşulması. Bugün Selahattin Demirtaş’ın açıklaması müzakereler üzerinden sanki şiddet sona erecekmiş gibi. Bu çerçevede gelebilecek toplumsal talepleri, görüşmeler esnasında çıkacak hususlar ele alınır. Bu iradeyi, kararlığı şu zamanda terk edilecek denilen silahlı unsurlar terk edilmediği zaman, bu iradeyi görmek istiyoruz. Hükümetimizin iradesi on derece açıktır. Çözüm sürecindeki kararlılığımızı hep vurguladık. Bütün kamuoyu araştırmalar çözüm sürecine olan, görüşmelerin yürütülmesi noktasında olumlu bir aşamaya geldiğimizi söyleyebilir. Sürekli açıklamalar yapmak yerine spesifik adımlarla yol almak lazım” dedi.

“HELE AÇIKLAMALARDA TEHDİT DİLİNDEN KAÇINMAK LAZIM”

Pervin Buldan’ın çözüm sürecine ilişkin açıklamalarının ayda bir yapılacağı sözlerinin hatırlatılması üzerine Davutoğlu, “Ortak açıklama konusunda şart değil. Olabilir de. Açıklama enflasyonu var. Esas olan şu, kimsenin çok böyle spontane her ayak üstü açıklamayla yürüyen süreci etkilememeye özen göstermesi lazım herkesin. Sürekli zaman verilmesi, bu açıklama konusunda da bizim kanatta da açıklamanın kimin tarafından yapılacağı belli. Sayın Akdoğan yaptığı görüşmeler sonrasında yapıyor, ben de yapıyorum. Aynı şeyin HDP tarafında da olması lazım. Hele açıklamalarda tehdit dilinden kaçınmak lazım. Pervin hanımın söylediği doğru bir husus” dedi.

“HİÇ KİMSE TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİNE DÖNÜK OLARAK İMALI DA OLSA TEHDİT DİLİ KULLANAMAZ”

Davutoğlu bir soru üzerine, "Bu tür sanki hiç üzerinde konuşulmamış konular konuşulmuş gibi gündeme getirip o varsayım üzeriden imalı dil kullanmak biz buna gelmeyiz. Hiç kimse Türkiye Cumhuriyeti devletine dönük olarak imalı da olsa tehdit dili kullanamaz. Bu konuda en fazla rahatsızlık duyan da aslında bölge halkımız. Çözüm süreci işliyor, taraflar görüşüyor. Kamu düzeni anlamında da ciddi tedbirler alındı. Böyle bir olumlu atmosfer içinde şiddet dilini kullanmak, silah taşımak başlı başına olmaması gereken bir durum. Türkiye Suriye, Irak gibi kamu düzeninin sarsıldığı bir ülke o anlamda değil. Süreç kendi doğası da son günlerde olumlu bir yönde seyrediyor” şeklinde konuştu.

"TEK BİR TASLAK YOK"

Müzakere taslağıyla ilgili tarihlerin dolaştığının ve muhalefetin yeterince bilgilendirilmediği yönündeki açıklamalarının hatırlatılması üzerine Davutoğlu şunları söyledi:

"Tek bir taslak yok. Yani o taraftan gündeme getirilen, bizim benimsediğimiz temel ilkeler var. Bunlar konuşularak, adım adım kararlı bir şekilde yürüyecek süre. Muhalefetle şimdiye kadar hangi şeyi paylaşmışsak süreci dumura uğratmaya yönelik açıklamalar yaptılar. Çözüm süreci hepimizin meselesidir, muhalefet de dahil bütün taraflarla görüşülür. Bu anlamda tavır görülürse bazı konular paylaşılabilir” dedi.

Öncelikli olarak ele alınan konulan olduğunu söyleyen Davutoğlu, “Karşı taraftan gelen öncelikler var. İki yıldır bu sürüyor. MİT Müsteşarımızın adaya gidişlerine bakın. Başbakan yardımcılarımızın görüşmeleri, yeni başlayan bir süreç değil çözüm süreci. Son aşaması bunun yaklaşık 2 yıldır, doğrudan görüşmelerle bu meselenin Türkiye içinde milli ve özgün bir proje olarak neticelendirilmesi. Kendi vatandaşlarımızla parlamento içindeki siyasi partilerle görüşmek. Bir buçuk yıllık şeyde iki kez bu yavaşladı. Bir söz verildiği halde silahlı unsurların terk edilmemesi. Çözüm sürecinde ileri bir aşamaya gelindi mi başka şey çıkarılıyor, Gezi olayları. Şu söylendi, bir yasaya ihtiyaç var. Bu sefer de 6-7 Ekim olayları çıkartıldı. Biz treni tekrar raya oturttuk, bu treni raya oturtmak için herkesin dikkatli olması lazım. Müzakere yeni başlıyor gibi bir şey doğru değil” dedi.

“Seçimlerden evvel PKK’nın Türkiye dışına çıkmasını öngörüyor musunuz?” sorusu üzerine Davutoğlu, "Geldiğimiz atmosfer doğru değerlendirilse bu doğrudur. Mümkün olan en kısa zamanda sürekli teyit ederek, Suriye’de öyle bir atmosfer oluştu ki bölgede başka konjonktür var diye bu yavaşlatıldı. Biz, bu çerçevede hem kamu düzeni ile ilgili tedbirleri almaya devem edeceğiz hem de silahlı grupların Türkiye’yi terk etmesi yönündeki çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Bu konular görüşülüyor” dedi.

“ÖNCELİKLE GÖRMEK İSTEDİĞİMİZ BU KONULARDA İYİ NİYETİN ORTAYA KONMASI”

Davutoğlu, "Kurumlar arasında koordinasyon var. Çözüm süreci toplantılarımızda bu konuları ele alıyor ve orada talimatlandırıyor. Başbakan Yardımcımızın söyleyeceği şeyler de orada beyan ediliyor. Diğer siyasi partilerle yapılacak görüşmeleri de orada belirliyoruz. İçişleri Bakanlığımız kamu düzenindeki adımları tesis ediyor. Herkesin ne yaptığının tesis edildiği bir süreç işliyor. Her 15 günde bir toplanıp, süreçte şuradayız diye son derece dikkatli pozitif ve vizyoner yaklaşımla bunu yürütmeye çalışıyoruz. Bundan sonraki aşamalarda ne olacağı ele alındı. Heyetin genişlemesi konuları hep ele alınabilecek hususlardır. Öncelikle görmek istediğimiz bu konularda iyi niyetin ortaya konması” dedi.

Genel af ile ilgili soru üzerine Davutoğlu, şu ana kadar böyle bir konunun görüşülmediğini ve gündemlerinde olmadığını söyledi.

"İÇ GÜVENLİK PAKETİNİN BİR AY İÇİNDE GEÇMESİNİ BEKLİYORUZ"

İç güvenlik paketine HDP tarafının yaptığı itirazların hatırlatılması üzerine Davutoğlu, “İç güvenlik ve özgürlüklerin korunması paketi. Bu, sadece HDP’yi ilgilendiren husus değil. Son olayların ortaya çıkmasıyla, bunu sadece doğu, güneydoğuya has diye düşünmedik. Özgürlüklerin korunması, toplantı ve gösteri yürüyüşleri yapma hakkı bütün vatandaşların hakkıdır. Bir grup diğer vatandaşların can güvenliğini tehdit ediyorsa burada özgürlüğü sınırlayan hususlar var demektir. Molotofa neden silahlı kişi muamelesi yapılsın deniliyor. Molotof kokteylini bir insan niye eline alır. İç güvenlik ve özgürlüklerin korunması reform paketi, uluslararası standartlarda olmayan hiçbir şey yok. Almanya, İsviçre, Amerika standardı mı hepsini inceledik. Bu ülkelerde de özgürlüklerin korunması için o şartların engellenmesi çalışması var. Dünyanın herhangi bir yerinde molotof kokteyli kullanma gibi bir özgürlük var mı? Molotof kullanmanın müeyyidesinin olmadığı bir ülke göstersinler. Türkiye’de barışçıl yapmak isteyenler aynı gün gösteri yapmak istediklerinde, farklı bir görüşte insanlarımızı Diyarbakır’da gösteri yapmak isteseydi yapabilir miydi? Diyarbakır annelerine bu zihniyet Diyarbakır’da şans verdi mi? Bir tek size mi ait, toplantı ve gösteri yapma hakkı? Bir kere burada netleşelim, bu pakette evrensel demokrasi standartlarına aykırı bir şey yok. Bir ay içinde geçmesini bekliyoruz paketin. Vatandaşlarımızın can güvenliği her şeyden öncedir. Yasin Börü’nün babasının annesinin feryadını dinledim. Burada herkesin empati yapması lazım. Benim gösteri toplantı yapma hakkım varsa başkasının da var demesi lazım.

Bu tüm Türkiye için geçerli bir düzenlemedir. Bu ülkede kamu düzeni ihdas edilecek. Paket müzakere meselesi değil. Bunu meclise gönderdik. Kimse bize molotofkokteyli kullanmanın bir özgürlük olduğunu iddia edemez” şeklinde konuştu.

Seçimler öncesi belli bir noktaya geleceği noktaya çözüm süreciyle gelinebileceğini düşünüyor musunuz? İzleme kurulu gündeminizde mi” sorusu üzerine Davutoğlu, şunları söyledi:

“Sütten ağzımız yandığı için dikkatli bir dil kullanıyoruz. Gelinen noktayı görünce, gereksiz ümit heyecan oluşturmak, temelsiz bir beklenti oluşturmak doğru değil. Bu meselenin çözümü konusunda hepimiz kararlıyız. İzleme Kurulu veya adı şu veya bu şekilde olur. Akil İnsanlar Heyeti içinde bir şekilde bu misyonu devam ettiren bir grup arkadaşla bu çalışma yürütülebilir. Akil insanlar heyeti, omurgası buradan gelir. Yeni isimler eklenebilir ama arkadaşlarıma da talimat verdim. Bu konu önümüzdeki aylarda ne zaman nereye gidersek oradaki STK ve kanaat önderleriyle görüşülecek. Hatay’da da vatandaşlarımızla bir araya gelip konuşacağız. Yeni çalışma gruplarının oluşması düşünülebilir. Ama şu anda kesin varılmış bir mutabakat yok.”

"HALA BİZ GÜÇLÜYÜZ MESAJI VAR"

Paralel yapıyla mücadele ve Beşir Atalay’ın “Hanefi Avcı’ya tuzak kuruldu” sözleriyle ilgili soru üzerine Davutoğlu, “Tamamıyla burada bir anlamda hala biz güçlüyüz mesajı var. Bir ara neredeyse sembolleşmişti, dokunan yanar gibi bir kavram. Hanefi Avcı bir örgüt üyesi gibi gösterilerek tenkibete uğratıldı. Hiçbir zaman yargıyı yargılayıcı bir tutum takınmamaya özen gösterdim. Son derece sembolik bir davada neredeyse pazardan mal kaçırır gibi ifade vardır, hala biz buradayız. Paralel yapının hoşlanmadığı dini görüşü savunmak ve eleştiri getirmek. Paralel yapı emniyet ve yargıda odaklanmış ve beklemiş ki kendisiyle ilgili eleştiri getirenlere bir örgüt suçuna sokup. Tahşiye, onlar da bir kitap yayınında bu paralel yapıyı eleştirdikleri için 2010’da bir baskıya maruz kaldılar. Hanefi Avcı örgüt üyesiyle hangi örgüt üyesi ne yaptı? Bu soruları sormak lazım. Dönemin Başbakanı dediler ya Cumhurbaşkanımız için. Sayın Başbakanımız o zaman için söylüyorum, hepimiz uluslararası teröre destek vermekten tutunda belki Hanefi Avcı gibi suçlanıyor olacaktık” dedi.

"BUNLARDAN BİZ KORKMAYIZ"

“Bunlardan biz korkmayız” diyen Davutoğlu, “Biz, böyle bir darbe teşebbüsü başarılı olup bize dönük şiddet uygulandığında şu anda bu imzayı atan aydınlar özgürce yaşayacaklar mıydı? Hayır. Onlara da Hanefi Avcı gibi aynı uygulama yapılacaktı. 14 Aralıkla ilgili her türlü yayını yaptılar. Olayı sadece 17 Aralıkla ilişkilendirme için söylüyorum, kendisi gibi düşünmeyen herkesin sindirilmesi, meşru hükümetin kurumlarına dönük operasyonlar... Biz, bu yapıya sessiz mi kalacağız? Özgürlüklerimiz tehdit altına girdiğinde toplumumuz sessiz mi kalacak. Hükümetin alacağı tedbir dışında herkesin bu soruyu sorması lazım” diye konuştu.