CHP İzmir Milletvekili ve Parti Meclisi Üyesi Mehmet Ali Susam, Türkiye genelinde 17 bin, İzmir’de 750 okul müdürünün görevden alınmasını, milli eğitimin hafızasının silinmesi olarak değerlendirdi.

Eğitimin siyasetten arınmış, liyakati, becerisi olan yöneticiler tarafından yönetilmesi gerektiğini söyleyen Susam, “Bugüne kadar görülmemiş bir kadrolaşma hareketi yapılıyor. Yıllarca emek vermiş, duvarları plaketle dolu okul müdürleri, başarısız yaftası yapıştırılarak görevden alındı. İzmir’in TEOG birincisi okulun, Seferihisar’da Türkiye Hentbol Şampiyonu olan okulun müdürü başarısız ilan edildi, görevden alındı. Türkiye’de en başarılı ikinci eğitim yeri seçilen Çeşme Öğretmenevi’nin müdürü Bakan’ın elinden plaket aldıktan iki ay sonra başarısızlık gerekçesiyle görevden alındı” dedi.

Görevden almalarda temel kriterin hükümete yakın olan Eğitim-Bir Sen’e üye olmamak olduğunu ifade eden Susam, şöyle konuştu: “Kısa süre önce sendikaya üye olmayan İlçe Milli Eğitim Müdürleri görevden alınarak, yerlerine sendikalı müdürler getirildi. Okul müdürlerini başarısız ilan eden puanlamayı da -onlarla bir ay bile çalışmayan bu yeni müdürler yaptı. Hasan Sağlam Öğretmenevi’nde yeni okul müdürlerini seçmek için mülakat yapılıyor, komitenin tamamı aynı sendikanın üyesi. Mülakatta kamera ya da ses kaydı alınmıyor, itiraz edilirse ortada somut delil yok. Amaçları sendikanın belirlediği isimleri okul müdürü yapmak. Ardından müdür yardımcıları için bir operasyon başlayacak. Sayıları sadece İzmir’de 5 bini bulan müdür yardımcısı ya sendikaya üye olmaya zorlanacak ya da görevden alınacak. Hükümet kadrolaşmada bu sendikayı taşeron olarak kullanıyor.”

Susam, Türkiye’de eğitim sisteminin gerek anlayış, gerek müfredat, gerek fiziksel imkan ve araç-gereç bakımından kalkınmış ülkelerin eğitim sistemlerinin gerisinde kaldığını söyledi.

Milli eğitimde 5 bakan değiştiğini ve sayısız düzenleme yapıldığını anlatan Susam, sözlerini şöyle sürdürdü: "Müfredatlar, eğitim süreleri, katsayılar, SBS, LYS, TEOG gibi sınavlar değiştiği gibi; ‘Atatürk ilke ve inkılapları ile cumhuriyetin temel değerlerine bağlı öğrenciler yetiştirmek’ ifadesi Milli Eğitim Bakanlığı’nın görev tanımından çıkartıldı. Ortada başını örtmenin, lisede evlenmenin önü açıldı. 2002’den bu yana gerçekleştirilen düzenlemeler eğitim hamlesi başlatmak, gençlerin fazla okumasını teşvik etmek, okullaşmayı artırmak, eğitim kalitesini yükseltmek yerine İmam Hatip okullarına destek vermek, tüm okulları fiilen İmam Hatip noktasına getirmek ve eğitim içeriğinde Cumhuriyet’in temel değerlerinin vurgusunu azaltmak amacında. Oysa okulların maddi sıkıntıları, alt yapı, bina, makine-teçhizat, öğretmen gibi eksiklikler eğitimin kalitesini düşürüyor. Milli eğitimin bütçesi 55,7 milyar lirayken, Cumhurbaşkanı için yapılan sarayın maliyeti 1 milyar lirayı geçecek. Eğitim geliştirilmesi gereken bir alan olmak yerine kadrolaşılması gereken bir alan olarak değerlendirildiğinde; Türkiye, Uluslararası Sınavlarda (PISA) 65 ülke içinde Matematikte 44, okumada 41 ve Fen alanında 43.sırada kalmaktadır. Okullarda verilen eğitimin kalitesinin düşük ve yetersiz kaldığı için mezunlar iş, sanayi çalışacak insan bulamamaktadır. TÜİK rakamlarına göre 15-24 yaş grubunda işsizlik yüzde 16,7’ye çıkmıştır. Her öğrencinin eşit, yeterli ve bilimsel bir eğitim alınabilmesi için; akademisyenler, öğretmenler, veliler, işverenler, Sivil Toplum Kuruluşu temsilcilerinden oluşan bir şura toplanarak ülkemize en uygun eğitim metodunu tespit etmelidir. Daha sonra üzerinde uzlaşma sağlanan bu eğitim sisteminin kolaylıkla değiştirilmemesi için tedbirlerin alınması gerekmektedir.”