Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Selahattin Demirtaş’ın “Çözüm süreci İmralı’da başladı, İmralı’da” biter açıklamalarına tepki göstererek, “Bunlar zaten çözüm sürecinin yanında olmadı ki bu ifadeleri kullananlar. Yani siz kalkarda tamamiyle etnik bir yaklaşım içerisinde vatandaşı sokağa davet ederseniz ve sokakta da 40 kişinin ölümüne neden olursanız burada senin zaten çözüm diye bir derdin olmaz” dedi.

Bir dizi temaslarda bulunmak üzere Türkmenistan’a giden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, hareketinden önce Ankara Esenboğa Havaalanı’nda basın toplantısı düzenledi. Türkmenistan Devlet Başkanı Gurbangulu Berdimuhamedov 3-4 Haziran 2014 tarihlerinde ve akabinde Türk Konseyi Zirvesi’ne misafir sıfatıyla katıldığını anımsattı. Berdimuhamedov’un Cumhurbaşkanlığı devir-teslim töreninde de hazır bulunduğu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanı olarak Orta Asya bölgesinde yapacağı bu ilk ziyaretle ülkelerin arasındaki üst düzey temas yoğunluğunun devam ettirileceğini ifade etti.

Türkiye ve Türkmenistan arasında ortak bir tarih ve kültürü sahip olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, ilişkilerin ‘mükemmel’ bir düzeyde seyrettiğini kaydetti.

“TÜRKMENİSTAN’DA FİRMALARIMIZ İÇİN YENİ KAPILAR AÇIYOR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkmenistan ve Türkiye arasındaki ikili ticaret hacminin her geçen gün ilerlediğinin altını çizerek, “Bu vesileyle Türkmenistan Devlet Başkanı sayın Berdimuhamedov ile yapacağımız görüşmelerde ikili ilişkilerimizi tüm yönleriyle ele alacağız. Aynı şekilde ülkelerimizi ilgilendiren bölgesel ve uluslararası gelişmeleri gözden geçirecek ve ortak olarak atabileceğimiz adımları da istişare edeceğiz. Türkmenistan son yıllarda yapmış olduğu büyük kalkınma hamlesiyle gerçekten Orta Asya’da dikkat çekiyor ve önemli bir aktör haline gelmiş vaziyette. Türkmenistan Orta Asya’da işadamlarının en çok proje üstlendiği ülkelerden bir tanesi. Şuanda üstlenilen projelerin parasal değeri 42 milyar doları aşmış vaziyette. Türkiye aynı zamanda Türkmenistan’a en fazla yatırım ülkeler arasında yer alıyor. Başarıyla tamamlanan her proje Türkmenistan’da firmalarımız için yeni kapılar açıyor, yeni fırsat ve imkanlar oluşturuyor” diye konuştu.

Ziyareti sırasında karşılıklı yatırımları ve ticareti, işbirliğini daha da artıracak imkanları konuşacaklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ziyareti kapsamında bir iş formunun da düzenleneceğini belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekonomi, ticaret, eğitim ve kültür alanlarında ilişkilerin geliştirilmesi konusunda kararlı olduğunu kaydetti.

“HALEP’E OLAN HASSASİYETİMİZ KOBANİ’DEN ÇOK FAZLADIR”

Gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını da cevaplandıran Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’de Esad rejiminin Halep’e yönelik saldırılarının artırdığı ve bu saldırılar sonrasında Türkiye’ye yönelik büyük bir göç dalgasının beklendiği yönünde iddiaların sorulması üzerine ise, şunları kaydetti:

“Bu konuyla ilgili olarak şuanda özellikle 36 paralel üstünde tabiî ki belli hazırlıkları sürdürüyoruz. Onun üzerindeki çalışmaları yapıyoruz. Burada bir şeyi özellikle ifade etmem lazım, ‘hani niçin Kobani?’ diyor. Şimdi ‘niçin Halep?’ Az önce Mescid-i Aksa ile ilgili sorulan soru bu noktada da manidar. Bir diğer taraftan niçin Irak… Bu son gelişmelere baktığınız zaman dikkatler hep bir tarafa yöneliyor ve dikkatlerin tam bir tarafa yöneldiği anda Mescid-i Aksa olayı patlak veriyor. Burada bir planlama var, bir stratejik yaklaşım var ve bu yaklaşımın neticesindeki bu gelişmeler üzerinde hassasiyetle durulması gereken gelişmelerdir. Halep’le ilgili hassasiyetimiz bölgede daha öncede söylediğimiz gibi Kobani’deki hassasiyetten çok daha fazladır. Bunu da söylemem lazım. Zira Halep, Şam’ın kuzeydeki en önemli aslında ekonomik merkezidir. Bir tarih, bir medeniyet merkezidir. Bu denli önemli bir merkezin zaten bombardıman edilmek suretiyle bütün o önemli eserler yıkılmış vaziyetteyken şimdi de tabi o nüfus yoğun olan bir şehir, adeta bir tehdit ile karşı karşıya. Tabi burada malum DEAŞ terör örgütünün girişimlerinin yanında rejiminin de bu tür girişimleri var. Bütün bunlara karşı şuanda bizler bölgeyle ilgili hassasiyetleri olan ülkelerle görüşmelerimizi sürdürüyoruz. Bu görüşmeler çerçevesinde de gerek Halep olsun, Kobani olsun bütün kuzey Suriye hattında hassasiyetimiz aynen devam ediyor. Aynı şekilde Irak’taki hassasiyetimiz devam ediyor. Bu konuyla ilgili olarak tüm yetkili arkadaşlarımızla, başta Başbakan, Dışişleri, silahlı kuvvetler hep birlikte bu çalışmaları sürdürüyoruz.”

“BUNUN NE İMRALI’YLA NE ŞURAYLA, NE BURAYLA ALAKASI YOKTUR”

Başka bir gazetecinin, çözüm süreci konusunda Selahattin Demirtaş’ın “Çözüm süreci donmuş durumda. Süreç İmralı’da başladı İmralı’da biter” açıklamalarının hatırlatılması üzerine ise Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu sürecin şöyle geriye giderek bir değerlendirmesini yaptığımız da demokratik açılışla başlamıştır. Milli Birlik-Kardeşlik projesi olarak devam etmiştir ve çözüm süreci bunun bir devamı niteliğindedir. Bu hükümetin o zaman hükümetimizin diyeceğim, ülkemizde bölücü terör örgütüne karşı ülkemizde teröre karşı halkımızı nasıl rahatlata biliriz, nasıl bir huzur ortamına kavuştura biliriz buna yönelik attığımız adımlardı. Oradaki Milli Birlik, Kardeşlik Projesi diye ifade ettiğimiz biliyorsunuz proje çok daha farlı bir hassasiyet ifade ediyordu. Niye? Türkiye’nin bir milli birliği ihtiyacı vardı. Milli birliğin içerisinde her hangi bir etnik unsur ayrımı söz konusu değildi. Bunun için de birlik ve beraberlik söz konusuydu. Bu süreci bu şekilde sürdürdük ve daha sonra bunu yeni bir sürece dedik ki aktaralım dedik. Bu süreçte çözüm süreci olsun dedik ve çözüm süreci içerisinde yine Türkiye’nin akil insanları dahil olmak üzere Türkiye’nin tüm siyasi partilere bu çağrımıza yaptık. Katılanlar oldu, katılmayanlar oldu. Şuanda böyle bir yaklaşım tarzı ‘İmralı’da başlar, İmralı’da biter’ türü yaklaşım tarzı bir defa bunlar zaten çözüm sürecinin yanında olmadı ki bu ifadeleri kullananlar. Yani siz kalkarda tamamiyle etnik bir yaklaşım içerisinde vatandaşı sokağa davet ederseniz ve sokakta da 40 kişinin ölümüne neden olursanız burada senin zaten çözüm diye bir derdin olmaz. Olmadığı da ortaya çıktı. Ardından ne oldu tekrar bir basın açımlaması yaptı, ‘ben onu demek istememiştim, işte sokağa çıkın demek şiddet demek değildir’ yani bu tür şeyler artık milleti tatmin etmiyor. Eğer siz gerçek barış istiyorsanız bu ülkede barış isteyen barışın çağrısını yapar. Özgürlük isteyen özgürlüğe çağrı yapar. Ama bunların ne barış ne özgürlük diye bir derdi yok. Çünkü böyle bir derdi olan eline Molotof kokteyli vermek suretiyle vatandaşının dükkanının camını, çerçevesini indiren, sivil vatandaşlarımızın ki o bölgede tamamiyle Kürt vatandaşlarımızın araçlarını yakanlar hatta hatta evleri işaretlemek suretiyle bu tür evleri, dükkanları yıkanların barıştan ve özgürlükten bahsetme hakkı yok” dedi.

“11 YILLIK BAŞBAKANLIĞIM DÖNEMİNDE NEYİNİZ EKSİKTİ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “11 yıllık başbakanlığım döneminde neyiniz eksikti, bu ülkede özgürlük uğruna, barış uğruna her şey yapıldı. Şuanda mevcut hükümette yapıyor” diye konuştu.

“MİLLETİM BİZE İNANDIĞI İÇİN OY VERDİ”

Cumhurbaşkanı olarak kendisinin bu görevde sürekli olarak bu kavramların savunucusu olacağının sözünün meydanlarda verdiğini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Milletin bu sözlere inandığı için bizlere yüzde 52 oy verdi ve bundan sonara da bu böyle devam edecektir” şeklinde konuştu.

“ANKARA’DA ŞUANDAKİ BAŞBAKANLIK MAKAMININ ÖNÜ KENDİSİNE AİT DEĞİLDİR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı ile ilgili eleştirilere de cevap verdi. Cumhurbaşkanlığı Sarayı ile ilgili eleştirilere Başbakanlığın bir açıklama yaptığını hatırlattı. Türkiye’de taş üstüne taş koyanların olduğunu ama yine bu ülkede taş üstüne taş koymayı hayal edemeyenlerin olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:

“Bu tür yaklaşımların içerisinde bulunanlar, bunlar artık eski Türkiye’de kaldı. Eski Türkiye’de biliyorsunuz ‘araba yoksa yaya gidelim’ diyenler vardı. Allah rahmet etsin Özal geldi… Özal başbakanlığa tuttu bir, iki tane uçak aldı… Onu ciddi manada eleştirenler oldu. Hakaret edenler oldu. Ama o hakaret edenler sonra aynı uçaklara hatırlayın bindiler. Niye? Çünkü artık modern dünyada eğer büyüyecekseniz, eğer bir atılım içerisinde olacaksınız, dünya ile bir rekabetiniz olacaksa bir şeyler yapmanız lazım. Bunların böyle bir şeyi yok. Biz şuanda Cumhurbaşkanlığı makamı için eğer böyle bir yeri yaptıysak ki bu işe başlangıcımız biliyorsunuz buraya Başbakanlık makamı olarak adım attık… Niye? Ankara’da şuandaki Başbakanlık makamının önü biliyorsunuz kendisine ait değildir. Orası bir caddedir. Biz o cadde üzerinde hükümet başkanlarıyla tören yapardık. O gün trafik kesilirdi. Orada törenlerimizi yapardık. Yani koskoca Türkiye Cumhuriyeti’ne sokağı kapa, caddeyi trafiğe kapa orada tören yap… Ya bu yakışır mı? Biz dünyanın her tarafını dolaşıyoruz, geziyoruz buralar bir ülkenin itibar makamlarıdır. Bu itibar makamlarında herkes buraya bakarak kararını verir. Bunların böyle bir derdi yok. Bunlar eski Türkiye… Onun için bu adımları attık sonrasında burayı Cumhurbaşkanlığı makamı olarak kullanalım Çankaya ve mevcut yeri de Başbakanlık makamı olarak değerlendirelim dedik. Çankaya Başbakanlık makamı olarak kullanılacak ve aşağıdaki şuandaki mevcut makam da yine Başbakanlık makamının diğer tüm elemanları için kullanılan bir yer olacak.”

Tüm merasimlerin artık konseptin içerisinde gerçekleşmiş olacağını sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, hükümet ve devlet başkanlarının geldikleri zaman Türkiye gibi sıçramasını yapan, yeni Türkiye’nin temel taşlarını atmış bir ülkenin nasıl yönetildiğini görmesi bakamından çok önemli olduğun altını çizdi.

“TÜRKİYE’YE KENDİNE YAKIŞANI YAPMIŞTIR”

Parasal noktada açıklanan rakamların hepsinin farklı farklı açıklandığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “’Bunlar duymaz uydurur’ cinsindendir. Böyle bu işleri yapıyorlar ve tüm hassasiyetlerimiz kullanılarak bu yatırımlar yapılmıştır. Bunun neticesinde şuan ki eser meydana gelmiştir. Daha orada yapılacak işler var. İnşaatlar devam ediyor. Bir tarafta Camisi olacak halka açık, bir diğer tarafta 2 bin kişilik büyük bir konferans salonu yine olacak. Çünkü burayı böyle bir konsept olarak ele alıyoruz ve aynı şekilde konutuyla diğer yapılması gereken bazı projedeki ilaveler var. Bunlar devam edecek. Olaya bu noktada farklı bakan bir yeni Türkiye’nin yönetimi var. Kaldı ki bu şunun, bunun değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin demirbaş kaydına bunlar giriyor. Başka bir yere girmiyor. Bu konuyla ilgili kontrol mekanizmaları bellidir. Kontrol mekanizmaları bu konuda eğer bir yanlış varsa bunu zaten yakalar ve gereğini yapar. Geliyorum ikinci konuya; uçak meselesi. Bu da tamamiyle ayıplanacak bir konudur. Kusura bakmasınlar. Artık Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı da, Başbakanı da, Meclis Başbakanı da, bakanları da uluslararası toplantılara gittiği zaman vakit nakittir anlayışıyla gidiyor. Tarifeli uçaklarla günlerini yollar da tüketen iktidar değil. İcabında günübirlik gidip çalışma ziyaretini yapıp dönen bir hükümet… Biz öyle günler yaşadık ki giderken uzun bir yolculuk iki yerde duruyorsun, üç yerde duruyorsun böyle yolculuklarımız oldu. Ama şimdi olay farklı ve daha yeni işte TUR uçağını biz sahip olduk. Bu uçağımız ile birlikte ‘NO-STOP’ gidebileceğimiz inşallah yerlerimiz olacak. Bu ziyaretlerimizle yeri geldiği zaman işadamlarını da alacağız, zaten bakan milletvekili, basın mensuplarımızı da alacağız. Zamandan ciddi bir tasarrufumuz olacak. Birde tabii ki Türkiye’nin gidilen yerlerdeki duruşunu ortaya koyacaktır ve yapılan budur. Türkiye’ye kendine yakışanı yapmıştır. Bundan sonrada bunlardan yapmaya devam edecektir. Bu tür şeylerini yazmakla bu milletin bakışını değiştiremezler” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, düzenlediği basın toplantısının ardından beraberindeki heyet ile birlikte Türkmenistan’a hareket etti.