MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Ayn el Arap’tan kaçarak Türkiye’ye sığınanlarla beraber bazı hainler peşmergeye karşılama törenleri düzenlerken Obama’ya sevgi gösterisinde bulunmuşlardır. Obama’yı bu kadar seven kalabalıkların Türkiye’de ne işi vardır? Bunlar hem ekmeğimizi yiyecekler, hem suyumuzu içecekler; sonra da dönüp bir yanda askerimize taş atıp kurşun sıkarken, diğer yanda ABD sevdasından yanıp kavrulacaklardır. Bu nankörlük, bu kalleşlik, bu kahpelik Türk milletinden uzak durmalı, uzak olmalıdır” dedi.

Partisinin grup toplantısında konuşan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Karaman’ın Ermenek ilçesinde meydana gelen maden kazasında mahsur kalan 18 işçinin hala kurtarılamadığını anımsatarak, kurtarma çalışmalarının devam ettiğini söyledi. Ermenek’te ailelerin tedirgin ve kaygılı bekleyişinin devam ettiğini ifade eden Bahçeli, maden kazasının ardından MHP milletvekillerinden oluşan bir heyetin Ermenek’e gittiğini anımsattı. Görevlendirilen heyette konuyla ilgili teknik uzmanlara da yer verildiğini söyleyen Bahçeli, “Su baskını, Karaman-Ermenek ilçesine bağlı Güneyyurt beldesi ile Pamuklu köyü yakınlarındaki sahada bulunan linyit kömürü ocaklarında meydana gelmiştir. Söz konusu kömür ocağı özel bir şirket tarafından işletilmektedir. Ermenek Cumhuriyet Başsavcılığı dün yaptığı açıklamada kazanın eski imalat bölgesine yıllar içerisinde birikmiş olan suların zaman içinde basınç eşik değerlerini aşarak, zayıflayan topuktan çalışma alanlarına ani su baskınıyla gerçekleştiği ileri sürülmüştür. Yani kaza göz göre göre gelmiştir. Maden denetimleri sırasında var olan tehlikelerin ya bilerek ya da bilmeden görülmediği açıktır. Mevzuat gereğince zorunlu olan ve çevrede olası yer altı suyu olup olmadığını belirlemek için kullanılan 25 metrelik kontrol sondajının yapılmadığı, hatta bu cihazın madende olmadığı özellikle partimizi temsilen bölgeye giden heyet tarafından belirlenmiştir. Buna rağmen madende çalışılması tedbirsizlik olduğu kadar ölüme davetiye çıkarmak anlamına da gelmektedir” diye konuştu.

“YEMEKLERİNİ DIŞARIDA YESELERDİ FACİA YAŞANMAYACAKTI”

Bahçeli, “Şayet 18 işçimiz yemeğini dışarıda yemiş olsaydı Ermenek’teki acı verici olay yaşanmayacaktı. Şunu özellikle ifade etmeliyim ki, su baskını sonucu yerin yüzlerce metre altında kalan işçilerimiz; ihmalkarlığın, sorumsuzluğun ve maliyetleri azaltma adına insan canını umursamayan bir zihniyetin kurbanıdır. Kar hırsı, vicdansızlığın örtüsü olamayacaktır. Daha çok üretim hedefi, işçi sağlığı ve iş güvenliğini yok sayarak, köle düzenini kurumsallaştırarak sağlanamayacaktır. Zamandan kazanmak amacıyla maden çalışanlarının toprak altında yemek yemelerini dayatmak tek kelimeyle zalimlik olarak tanımlanacaktır. 18 işçimizin sorumluluğu öncelikle ilgili maden ocağını işleten Has Şekerler Madencilik Şirketi’nin üstündedir” dedi.

“DÜNYADA EN ÇOK MADEN KAZASI TÜRKİYE’DE YAŞANMAKTADIR”

Madeni işleten şirket yetkilileri tarafından yapılan “doğal afet” açıklamasına sert tepki gösteren Bahçeli, bu pişkinliğin, bu atanmazlığın, bu edepsizliğin hesabının mutlaka sorulması gerektiğini söyledi. Türkiye’de insan canının çok ucuz olduğunu dile getiren Bahçeli, “Dünyada en çok maden kazası Türkiye’de yaşanmaktadır. Teknik ve fiziki alt yapı eksiklikleri, denetimdeki açıklar, siyaset ve ticaret arasındaki menfaat bağları insan canını riske atmaktadır” şeklinde konuştu.

“UMUT VARSA, HAYAT VARDIR”

Taşeronlaşmanın can yaktığını ve bu çerçevede çalışan işçilerin sayısının 750 bine yaklaştığını vurgulayan Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“İş güvenliğindeki derin açmazlar cinayet gibi kazalara neden olmaktadır. Geçtiğimiz hafta Ermenek için üzülürken, Bartın ve Zonguldak’tan yine maden kazaları bağlamında üç acı kayıp haberi gelmiştir. Artık madenlere neşter vurulmalı, seriye bağlanan katliam gibi iş kazalarının önüne geçilmelidir. Madenlerdeki ölümlerde, kimin payı, kim dahli ve kimin parmağı varsa silsile yoluyla en ağır şekilde cezalandırılmalıdır. Madenlerde radikal ve seferberlik boyutunda önlemler almak için vakit daralmaktadır. Ankara’da yasa yapıp, Ermenek’teki kazanın kaynağına kafa yormak inandırıcı değildir. Her şey meydandadır. Kötü yönetim, kötü denetim, kötü işletme, kötü adamlar, kötürüm şartlar, köhne uygulamalar, vahşi kapitalizm çarkı insanımızı öğütmek, geleceğimizden çalmaktadır. İnsanca düzenlenmiş çalışma şartları, insana yaraşır iş güvenliği hemen temin edilmeli, her kesime, her iş koluna, her sektöre yaygınlaştırılmalıdır. Milliyetçi Hareket Partisi işçilerimizin lehine olacak tüm adımların yanındadır. Ve Ermenek’te 18 işçimizin her şeye rağmen sağ salim şekilde kurtarılmaları Allah’tan niyazımızdır. Umut varsa, hayat vardır. Umut varsa, gelecek vardır. MHP varsa umutlar sönmeyecek, hayaller bitmeyecektir. Bacası tütmeyen hanelerin umudu biziz. Ocağı yanmayan mutfakların umudu biziz. Üzerinde ekmeği olmayan sofraların umudu biziz. Sırtında kabanı olmayan her babanın, ayağında giyecek ayakkabısı bulunmayan her annenin, soğuk kış günlerinde tir tir titreyerek yürüyen her dedenin, solgun elleriyle kalem tutmak için çırpınan, aç yatıp aç kalkan her körpe yavrunun umudu biziz, çaresi Milliyetçi Hareket’tir. Ayaz gecelerde umuda sarılıp yatan biçarelere uzanacak el biziz, onlara deva olacak vicdan ateşi içimizdedir. Dayıbaşı isimli çirkef ve çirkin sisteme mahkûm edilerek karın tokluğuna çalıştırılan kardeşlerimizin sözcüsü biz olacağız. 23 kişilik midibüse 46 kişinin binmesine yol açan çarpıklığı biz düzelteceğiz. Yerin altında evladına ekmek götürmek için kayayı sabrıyla delen madencinin sözcüsü biz olacağız. Tarlasında başını öne eğip ‘yine çıkmadı, yine olmadı’ diyen çiftçimizi biz teskin edeceğiz. Esnafımız ‘kim var’ dediğinde, sağa sola bakmadan ‘biz varız’ diyeceğiz. Memurumuz ‘çilem ne zaman’ bitecek diye sorduğunda hiç tereddütsüz biz ileri atılacağız ve ümit olacağız. İşsizimizin, yoksulumuzun, yetimlerimizin, muhtaç ve düşkünlerimizin, emekli ve yaşlılarımızın, hep birlikte 76 milyonun davasını şeref bileceğiz. Allah’ın izniyle Türkiye’yi uçurumun kenarından çekip çıkaracağız. Çünkü biz Türklük aşığı, millet sevdalısı, vatan ve kardeşlik tutkunu, huzur ve güvenlik adresi Milliyetçi Hareket Partisi’yiz.”

“ÇÖZÜMLE NEYİN AMAÇLANDIĞINI AÇIK AÇIK TÜRK MİLLETİNE ANLATMALIDIR”

Bahçeli, PKK’nın mahkemeler kurduğunu, yol keserek haraç toplandığını ve özerklik ilan ettiğini vurguladı. Doğu ve Güneydoğu’nun kamu gücünden arındırıldığını ve devlet otoritesinin sıfırlandığını söyleyen Bahçeli, “PKK meseleyi uluslararası platforma taşımak için son kozlarını kullanmakta, uluslararası güçlerin, mesela ABD’nin sürece dahil olmasını istemektedir. Türkiye çözülmeyle kanlı savaş tehditleri arasına sıkıştırılmıştır. Kırmızı Kitabı kaleme alanlar, Türkiye’nin üzerine kırmızı kalem çekmek üzeredir. Erdoğan, Başbakanlık görevindeyken, 16 Nisan 2013 tarihindeki Meclis Grup konuşmasında; ‘Çözüm süreci umut yolculuğuna dönüştü’ demiş, bölünmeyi umut olarak lanse etmiştir. 4 Mayıs 2013 tarihinde Kızılcahamam’da ‘yurdun dört bir yanından müjdeler geliyor, bahar kalıcı olacak’ diye iddiada bulunmuş, neyin geldiği, neyin kalıcı olduğu bugünlerde iyice açığa çıkmıştır. 23 Haziran 2013 tarihinde Erzurum’da ‘Terör prangasını söküp atıyoruz’ açıklamasıyla pembe tablolar çizmiş, sökülenin, yıkılanın ne olduğunu aziz milletimiz şimdilerde net olarak görmüştür. Süreç tam bir curcuna, tam bir kargaşa, tam bir kaostur. Gerek Cumhurbaşkanı, gerek Başbakan süreçten ne anlaşılması gerektiğini, çözümle neyin amaçlandığını açık açık Türk milletine anlatmalıdır. Herkes süreç ihanetinin içyüzünü öğrenmelidir. Bu egemenliğin sahibi Türk milletinin en tabii, en meşru hakkıdır. Soruyorum, teröristbaşının 15 Ağustos 2009 tarihinde hazırladığı 156 sayfalık sözde yol haritasıyla ihanet sürecinin bağ ve bağlantısı var mıdır? Erdoğan ve Davutoğlu, Öcalan canisinin yabancı servisler tarafından eline tutuşturulan kanlı planlarına çözüm mü demektedir? AK Parti milletvekillerinin bilmediği, Bakanlar Kurulu sıralarında oturan şahısların birçoğunun öğrenemediği bu çözüm süreci nedir? PKK vatan evlatlarının ensesinden vururken, hala süreç ihanetinden bahsetmek, hala müzakereleri şerefsizce sürdürmek nasıl tevil edilecektir? Sayın Erdoğan, Sayın Davutoğlu; birileri sizi tehdit mi ediyor? Bilmediğimiz açıklarınız var da kullanılıyor, şantaj altında mı tutuluyorsunuz? Durmayınız, korkmayınız, kaçmayanız, söyleyiniz, itiraf ediniz” şeklinde konuştu.

“BU NANKÖRLÜK, BU KALLEŞLİK, BU KAHPELİK”

Peşmergenin Türk toprakları üzerinden (Ayn-el Arap) geçmesini sert bir dille eleştiren Bahçeli, konuşmasına şöyle devam etti:

“Peşmerge sanki Türkiye’yi işgal etmiş gibi, sanki meydan okur gibi, Habur’dan Suruç’a kadar konvoylarla, sevgi seli altında, alkış ve tezahüratlarla karşılanıyor. Bu ihanet geçidinin 2 Ekim tarihli tezkereyle hiçbir ilgisi olmadığını herkes bilmelidir. Zira Peşmerge grupları uluslararası hukuka göre yabancı asker statüsünde görülemeyecektir. Zira Peşmerge yönetimi bir korsan devlettir. Milliyetçi Hareket Partisi’nin desteği Türkiye’nin savunması, milli bekasının korunması içindir. Bunun dışında Peşmerge’ye alan ve koridor açmak kesinlikle vatana ihanet suçudur. AK Parti, Kobani çığlığı atan fistanlı teröristlerin, maske takmış yaralı yüzlerin elinde avucunda oyuncak olmuştur. Ey Davutoğlu, sen orda burada kamu düzeni derken vatan toprakları çiğnendi, abin Barzani Erbil’den füzelerle geldi; bunu kendine yedirebildin mi? Taşıdığın tarihi sorumluluğa sığdırabildin mi? Peşmerge’nin geçişine ister ABD dayatmasıyla, ister farklı saiklerle yeşil ışık yakanlar suç işlemişlerdir. Ve bu cezasız kalmayacaktır. Anlaşılan odur ki Kürdistan’ın inşası için ABD bizzat devreye girmiştir. Ayn el Arap’tan kaçarak Türkiye’ye sığınanlarla beraber bazı hainler Peşmerge’ye karşılama törenleri düzenlerken Obama’ya sevgi gösterisinde bulunmuşlardır. Obama’yı bu kadar seven kalabalıkların Türkiye’de ne işi vardır? Bunlar hem ekmeğimizi yiyecekler, hem suyumuzu içecekler; sonra da dönüp bir yanda askerimize taş atıp kurşun sıkarken, diğer yanda ABD sevdasından yanıp kavrulacaklardır. Bu nankörlük, bu kalleşlik, bu kahpelik Türk milletinden uzak durmalı, uzak olmalıdır. Erdoğan ‘sınırlarımızda oynanan oyun rastgele bir oyun’ değildir diyor; Suruç kaymakamı bine yakın YPG teröristinin tedavi edildiğini hayasızca gündeme getiriyor. Bu nasıl bir iştir? Nasıl bir çelişki, nasıl bir kepazeliktir? Ayn el Arap’ta sivil unsur kalmamışken, bu da AKP tarafından kabul edilmişken TIR’larla malzeme gönderilmesi, buna da insani yardım ismi takılması hıyanettir, Türkiye’nin sırtından vurulmasıdır.”

“SON TERÖRİST TESLİM ALINMADAN TÜRKİYE’NİN HUZURA ULAŞMASI SÖZ KONUSU OLMAYACAKTIR”

MHP’nin politikalarının net ve yönlerinin beli olduğunun altını çizen Bahçeli, “Geldiğimiz yer belli, gideceğimiz yer bilinmektedir. Sayın Davutoğlu asıl sen ve pazarlık ortakların kamuoyunun karşısına beraberce çıkın ve sürecin ne olduğunu açıklayın? Çözüm isimli çözülme ve çürümeyi teferruatlı şekilde anlatın da Türk milleti her şeyi görsün ve niyetlerinizi berrak şekilde anlasın. PKK ön şartsız silah bırakmadan, son terörist teslim alınmadan, hain pazarlıklar kesilmeden Türkiye’nin huzura ulaşması, dirliğe, esenliğe ve selamete kavuşması söz konusu olmayacaktır. İhanete herkes ikna olsa da bir tek MHP kanmayacak, herkes razı olsa da sadece MHP onay vermeyecektir. Milliyetçi Hareket Türkiye’dir, Türk milletidir ve kardeşliğin simgesi, barış ve huzurun hilallerle süslenmiş güvencesidir. Bu duygu ve düşüncelerle konuşmama son verirken hepinizi bir kez daha sevgi ve saygılarımla selamlıyor, Cenab-ı Allah’a emanet ediyorum” dedi.