Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "Hiçbir ortak cümlesi olmayanların ortak bir seçim ittifakından bahsetmesi doğru değil. Bu durum, siyaseti normalleştirmez tam tersine siyasette normal dışı yolların canlanmasına vesile olur" dedi.

Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’e 3 günlük resmi ziyaret gerçekleştiren Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, gazetecilerin Türkiye-Kırgızistan ilişkilerinin yanı sıra Türkiye gündemine yönelik sorularını cevapladı. Yüzde 10’luk seçim barajının düşürülmesi konusunda Anayasa Mahkemesi’ni (AYM) eleştiren Kurtulmuş, "Yeni Türkiye’nin yeni yılda, yeni bir yönetim sistemine geçebileceğinin" sinyallerini verdi.

Kurtulmuş, Türkiye ile Kırgızistan arasındaki ticaret hacminin son yıllarda 10 kat artmasına rağmen yeterli seviyede olmadığını belirtti. İki ülke arasındaki ticaret hacminin 1 milyar dolar seviyesine çıkmasının hedeflendiğini vurgulayan Kurtulmuş, Kırgızistan’da Türk iş adamlarının çeşitli iş kollarında çalışmalarını yürüttüğüne, Kırgız hükümetinin de onların önünü açan tedbirler aldığını dile getirdi.

KIRGIZİSTAN’A 10 MİLYON DOLARLIK VAKIF PROJESİ

Kırgızistan Cumhurbaşkanı Almazbek Atambayev’in Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan başbakanlığı döneminde Kırgızistan’daki din hizmetlerinin organizasyonuyla ilgili katkı sunması talebini hatırlatan Kurtulmuş, "Bunun için İman Vakfı adı altında bir vakıf kurmuşlar, söz konusu vakıf üzerinden Kırgızistan’daki din hizmetlerinin kalitesinin artırılması, farklı din etkilerinin yerine Türkiye’nin de etkin bir şekilde olacağı, düzgün, doğru ve sahih bir İslam inancının buralarda yaygınlaştırılması için Türkiye’nin katkılarını istemişler buna Türkiye gayet duyarlı bir şekilde cevap vermiş. Bu proje, 10 milyon dolarlık yatırımla başlayacak, bunun 2 milyon doları TİKA üzerinden İman Vakfı’na verilmiş durumda. Ayrıca Türkiye Diyanet Vakfı aracılığıyla bundan sonra yapılacak çalışmalar için geri kalan destekler proje bazlı verilecek. Bunun da ötesinde hem çağdaş, kaliteli din adamları yetiştirilmesi konusunda hem de sahih inancın kökleşmesi bakımından Türkiye’den bekledikleri destek var. Türkiye, bu destekleri verme taahhüdünde bulundu ve bunun önünü açtık" ifadelerini kullandı.

YÜZDE 10’LUK SEÇİM BARAJININ DÜŞÜRÜLMESİ

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, yüzde 10’luk seçim barajının düşürülmesi tartışmalarına son noktayı koydu. Barajın düşürülmesi durumunda AK Parti’nin bundan ne yönde etkileneceğini değerlendiren Kurtulmuş, "Ben siyasi hayatım boyunca seçim barajının kaldırılmasının gerekli olduğunu savunan birisiyim" dedi. Kurtulmuş, geçmiş dönemlerde çoğu kez barajın kaldırılması yönünde teklifler yaptığını hatırlattı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde diğer partilere "Seçim barajını tamamen kaldıralım, dar bölgelerde 550 milletvekili ayrı bölgelerde seçime girsin" teklifinde bulunduklarını hatırlatan Kurtulmuş, "Hani siyasetçiler lider sultasından yakınıyordu, hepimiz milletvekillerinin daha iyi temsil edilmesini istiyorduk" dedi.

Kurtulmuş, seçim barajı konusunda ikinci önemli teklifin ise "Daraltılmış üçlü ya da beşli milletvekili sistemi, bunu sağlamak için de seçim barajının 3 ya da 5’e düşürülmesi" olduğunu anımsattı.

"BARAJLARI DÜŞÜRMEK AYM’NİN İŞİ DEĞİL"

Geçmiş dönemde, parti olarak söz konusu tekliflerle ilgili çalışmaları tamamladıklarını vurgulayan Kurtulmuş, şunları kaydetti: "Defaatle bunları teklif ettik ama maalesef muhalefet partilerinden bu konuda bir yaklaşımda bulunulmadı hatta bu tekliflere cevap dahi verilemedi. Biz istedik ki Türkiye’nin önemli dönüşümlerinden biri olan Seçim Yasası’nın değiştirilebilmesi için bütün partiler ortak bir noktaya gelelim, maalesef olmadı. Öyle olunca da mevcut sistemle seçime girilmesi noktasına gelindi. Ben barajların kaldırılmasına sonuna kadar taraftar olan birisiyim ama barajları kaldırmak Anayasa Mahkemesi’nin işi değildir. Barajları kaldırmak siyasi iradenin işidir. Dün seçim barajlarının kaldırılması noktasında fikir beyan etmeyenler, bugün ’Anayasa Mahkemesi siyasete bir müdahale etsin de barajlar kalksın, Türkiye’de başka bir tablo ortaya çıksın’ arayışı içinde olmamalıdırlar. Bana kalsa yarın barajı kaldıralım ama mevcut Anayasal sistem içerisinde seçime 1 yıl kala yapılan hiçbir değişiklik uygulanamaz. ’Efendim biz bunu yasal değişiklikle yapmayalım, Anayasa Mahkemesi yapsın’ denilirse insana sormazlar mı, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) niçin var? Türkiye’de siyaset niçin var? Siyaset, seçim sistemini değiştirmek gibi son derece normal bir konuda dahi mutabakat sağlayamıyor ama onun üzerinde siyasetin üzerinde bir vesayet mekanizması olarak Anayasa Mahkemesi’nden medet umuluyorsa buna demokratik bir talep demezler. Demokratik talep, eli en güçlü olduğu anda bile ’Buyrun, sıfır seçim barajıyla seçime girelim’ demektir. Biz bunu 2013 yılının 30 Eylül’ünde söyledik. Dolayısıyla bu kadar net seçim barajlarına tavrı bu kadar ortada olan bir partiye karşı ’Şimdi şartları ve konjonktürü belki değiştirebiliriz’ diyerek, başka bir vesileyle medet ummaya kimse kalkmasın, bundan bir sonuç çıkmaz. Ben Anayasa Mahkemesi’nin böyle bir şekilde karar vereceği aklıma, hayalime gelmiyor, böyle bir karar vereceğine inanmıyorum. Varsayılım ki en kötü senaryo, Anayasa Mahkemesi böyle bir karar alsa bile o zaman hodri meydan. Nihayetinde bu ülkede kararı kapalı kapılar artında bir takım siyasi oligarklar değil millet verir. Dolayısıyla böyle bir şeyin olması, seçimde AK Parti’nin çok daha işine yarar. Ondan da hiçbir tereddüt içinde değiliz."

SEÇİM İTTİFAKI TARTIŞMALARI

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, 2015 seçimlerine yönelik CHP-HDP, MHP-CHP ittifak iddialarına yönelik, "İttifaklar olsun ama ittifakları yine bir takım hesaplarla normal dışı yollarla siyasete müdahale etmenin aracı olarak görmeyin. Buyrun, gelin Siyasi Partiler Yasası’nda bir değişiklik yapalım. Bunu geniş, demokratik bir ortamda tartışalım. Partiler, bir araya gelip bunu seçim öncesinde ittifak olarak değil bir program ittifakı şeklinde ortaya koysunlar. A partisi, Z partisi görüşleri itibarıyla birbiriyle taban tabana zıt olabilir ama kalksın desin ki ’Ey ahali biz bu seçime beraber giriyoruz. Eğer bize oy verir, iktidara getirirseniz, milli eğitim politikamız budur, sağlık politikamız, dış politikamız budur. Buna program ittifakı derler. Program ittifakı içerisinde seçim ittifakı tartışılabilir. Ama Allah aşkına bahsi geçen, birbiriyle ittifak yapacağı ihtimali konuşulan partilerin hangi konuda, hangi projede, hangi programda bir cümlelik bir ittifakı söz konusudur. Dolayısıyla AK Parti ya da bir başka parti karşıtlığı üzerinden kurulacak ittifakın Türkiye siyasetine hiçbir faydası olmaz. Sonuçta normal dışı olarak siyasete müdahale anlamında hiçbir ortak cümlesi olmayanların ortak bir seçim ittifakından bahsetmesinin çok doğru olmadığı kanaatindeyim. Bu da Türkiye siyasetini normalleştirmez tam tersine siyasette normal dışı yolların canlanmasına vesile olur" değerlendirmesinde bulundu.

TÜRKİYE YENİ YILDA BAŞKANLIK SİSTEMİNE GEÇECEK Mİ?

"Türkiye yeni yılda başkanlık sistemine geçecek mi?" sorusunu cevaplayan Kurtulmuş, son 12 yılda Türkiye’nin büyük bir siyasi ve ekonomik değişim sürecinden geçtiğini ancak ’Yeni Türkiye’ istikametinde yaptığı reformların yeterli olmadığını belirtti.

"İşimiz bitti, buraya kadar’ dersek, Allah muhafaza gümbür gümbür düşeriz" diyen Kurtulmuş, "Tam tersine daha cesur daha kararlı adımlarla Türkiye 2023’e kadar olan süreci reform istikametinde tamamlamak zorunda. Bunun için de sadece partilere, sadece şahıslara bağlı olmaktan çıkartarak, Türkiye’deki bu değişimi yapısal bir hale getirmemiz gerekiyor ve Türkiye’nin demokratik yapısının artık hiçbir kimse ya da çevre tarafından değiştirilemeyecek kadar sağlam hale getirilmesi gerekmektedir. Bunun için de ekonomide yapılması gereken bir faz değişikliğidir. Yani üretim, istihdamı ve ihracatı esas alan yeni bir faz değişimini Türkiye’nin yapmasıdır" şeklinde konuştu.

TÜRKİYE’NİN ÖNÜNDEKİ 4 ÖNEMLİ ALAN

Kurtulmuş, Türk siyasetinin önümüzdeki süreçte önünde "Yeni Anayasa", "Antidemokratik yasaların kaldırılması", "Çözüm süreci" ve "Toplumsal bütünlüğün sağlanması" gibi konuların olduğunu belirtti.

Kurtulmuş, sözlerine şöyle devam etti: "Bunlardan birisi yeni Anayasa reformu. Türkiye’nin hangi konusunu tartışırsak tartışalım sonuçta iş Anayasa meselesine geliyor. Dolayısıyla Türkiye’nin başkanlık sistemi temelli esasında yeni bir Anayasal reformu tartışmasının zaruri olduğu kanaatindeyim. Tek başına Anayasa değişikliği yetmez, ikincisi Türkiye’nin 12 Eylül’den kalan bütün antidemokratik yasaların hepsini elinin tersiyle itip, çöp tenekesine atması lazım. Bunun için Türkiye’nin çok acil bir şekilde topyekun bir şekilde bir hukuk reformunu gerçekleştirmesi gerekiyor.

ÇÖZÜM SÜRECİ

Üçüncü temel mesele ise Türkiye’nin çözüm sürecini sona erdirmesi yani başarılı bir şekilde tamamlamasıdır. Bunun için Türkiye’de çok uzun bir süre geçmeden barış ve kardeşliği sağlayacak, halklar arasındaki kadim dostluğu, kardeşliği kıyamete kadar pekiştirecek çözüm sürecinin başarıyla tamamlanmasını temenni ediyor ve bütün siyasi riskleri göze alarak yola devam ediyoruz.

Çözüm süreci, bizim için sadece siyasi bir süreç değil aslında insani bir süreçtir. 30 yılda 35 bin insanını kaybetmiş bir ülkenin evlatları olarak konuşuyoruz. 30 yılda en asgari 1.2 trilyon dolar mali kaybı olan bir ülkenin evlatları olarak konuşuyoruz. Soru şudur: Bu iş böyle devam etsin mi yoksa bu iş, kadim kardeşlik perspektifleri içerisinde gerçekten başarılı bir şekilde sona erdirilsin. Evet, siyasi irade bu istikamettedir. Biz İnşallah Türkiye’de çözüm sürecini başarıyla sonuçlandıracağız.

Türkiye’de dördüncü temel mesele ise toplumsal bütünlüğün sağlanmasıdır. Eski Türkiye’nin temel özelliği neydi: Birinci sınıf vatandaşlar vardı, ikinci sınıf vatandaşlar vardı. 28 Şubat’ın o muktedir generalini hatırlayın, ’Özde ve sözde vatandaşlar’ tanımlamasını yapıyordu ve eski Türkiye için bu doğruydu. Türkiye’de dindar vatandaşlarımızın problemler vardı, Kürt kimliğini öne çıkaran vatandaşlarımızın sıkıntıları vardı, Alevi inancına bağlı yurttaşlarımızın ve gayri müslimlerin sorunları vardı ve çok şükür bu sorunların hiçbirisi halkın birbirine karşı olan sorunlar değildi. Farklı toplum kesimleriyle eski Türkiye’nin devlet anlayışının arasında bir sorun, sıkıntı, çelişki hatta zaman zaman çatışmaydı. Öyle bir Türkiye kurmak zorundayız ki hiçbir vatandaşımız kendisini ötekileştirmiş hissetmemesi lazım. Bunun gerekli Anayasal değişikliklerin yapılması gerekiyor.

Yeni yıl, bu 4 temel alandaki politik reformların gerçekleşmesi için çok önemli adımların atılacağı bir yıl olacak. Türkiye’nin artık bu yeni adımları atması lazım. Bunlar, ’Yeni Türkiye’ istikametinde yürümek istiyorsak mutlaka çok kısa sürede aşmak zorunda olduğumuz engellerdir. Türkiye’nin bunları aşacağına inanıyorum. Reform istikametindeki bu kararlı yürüyüşümüz koşarak devam edecek. Kim hangi provokasyonu yaparsa yapsın, kim nerede çelme takmaya çalışırsa çalışsın herkesin nasıl engeller koyacağını bilecek ama hiçbir zaman bu engellere milletin desteğiyle takılmadan devam edeceğiz."