Doktorun sekreteri adımı söylediğinde doktorla ne konuşacağımı, hangi sorusuna nasıl cevap vereceğimi düşünüyordum. İçeri girdiğimde rahatlatıcı bir kır kokusunu içime derince çektim. Rahatlamaya her zamankinden daha çok ihtiyacım...
1981 ya da 82 olması lazım. Bir eylül gecesi… Hani üstünü örtsen terlersin açsan üşürsün ya öyle bir gece işte. Bütün gün canım çıkmış okulda. Felsefeden çık matematiğe gir, matematikten çık kimyaya gir. Yol desen bir buçuk saat....
Nasıl unutursun anlamıyorum? Bir insan bu kadar vurdumduymaz olamaz ya! Allah aşkına Nermin, kaç defa daha özür dilemem gerekiyor? 100? 1000? Özür dileyince her şey düzeliyor mu? Hayır ama şu an yapabileceğim bir şey yok, olan oldu zaten. Zamanı...
Hayatımın dönüm noktasını bugün, otuz sekiz yaşımda yaşadım. Köşeye geldiğimde dönüm noktasında olduğumu biliyordum ama nasıl döneceğimi bir türlü kestiremiyordum. Mutfak masasında, başım ellerimin arasında çaresizce düşünürken...
Küçük bir dolap, eski bir karyola, üstüne basılmaktan deseni yer yer silinmiş bir halı, perdesiz tahta pencereler, haftalardır yıkanmadığı belli olan birkaç parça giysi ve karyolanın üstünde yatan cesede benzeyen biri… Madam Elizabeth'in...
O gün sabah annemi son görüşümdü ve ben bunu çok sonra fark ettim. Sabah kalktığımda her zamanki gibi elimi yüzümü yıkayıp, en sevdiğim kupama vakit kaybetmemek için sallama çay yapıp, pijamalarımı da değiştirdikten sonra masama tam...
'Yirmili yaşlarındayken kafasını önüne eğdiğinde gördüğü şey sol ayağının yerindeki boşluktu ama hissettiği şey boşluktan daha öte bir duyguydu. Sol ayağının yokluğu ona; henüz on beş yaşında katıldığı savaşta yitirdiği...
İlk bakışta insanda her an yıkılacakmış hissini uyandıran kahverengi ve iki katlı ahşap binanın merdivenlerinde üç dört yaşlarında bir kız çocuğu oturmuş elindeki bez bebeği ile oynuyordu. Kızın üstünde yamalı bir elbise ve örme...
Amok, Malezya'da konuşulan bir dil olan Malay dilinde 'gözü kararmış, cani, öldüren” gibi anlamalara gelmektedir. Psikiyatrik bir hastalık olan Amok hastalığı, bireyde ani şekilde gelişerek bir anda alevlenen bir tür bilinç kaybı...
11. yüzyılda yaşayan Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig adlı eserinde, her iki dünyada da mutluluğun kaynağı olabilecek her türlü durumu 'bilgi” üzerine temellendirmiştir. Öyle ki bir beytinde 'Yağız yere insanoğlu elini değdirdi...
Dünya, var olduğu günden beri büyük bir değişim ve gelişim içindedir. Bu zaman içinde buzullar erimiş, taşlardan delici ve kesici aletler yapılmış, ateş bulunmuş, yerleşik hayata geçilmiş, yazı icat edilmiş, küçük krallıklar kurulmuş,...