Mersin Halk Sağlığı Müdürü Dr. Aytekin Kemik, halk arasında şeker hastalığı olarak bilinen diyabetin dünyada olduğu gibi Türkiye’de de önemli bir halk sağlığı sorunu olduğunu ifade ederek, "2013 yılı itibari ile dünyadaki diyabetli hasta sayısı 382 milyon iken bu sayının 2035 yılında yüzde 55 oranında artarak 592 milyona ulaşacağı öngörülmektedir" dedi.

Dr. Kemik, 14 Kasım Dünya Diyabet Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, diyabetin pankreasın ürettiği insülin hormonunun yetersizliği veya etkisizliğinden kaynaklandığını söyledi. İnsülinin pankreas tarafından üretilen bir hormon olduğunu ve kan dolaşımındaki glikozu hücrelere taşımakla görevli olduğunu belirten Kemik, "İnsülin olmayınca, besinlerle aldığımız şeker ve diğer besin unsurları, ihtiyaç duyan hücrelere giremez. Böylelikle, hücreler şekersizlik çekerken, kanda şeker normal değerlerin üstüne çıkar. Kanda şekerin çok artması vücudun tüm hücrelerini tahrip ettiği gibi ciddi sonuçlara neden olabilir. Diyabetin oluşum hızını artıran pek çok risk faktörleri bulunmaktadır. Bunlardan biri şişmanlıktır. Bel çevresi ölçümü 102 santimetreyi aşan erkekler ve 88 santimetreyi aşan kadınlar da risk altındadır. Diyabetin önlenmesi ve kontrolü amacıyla Sağlık Bakanlığımızca ’Türkiye Diyabeti Önleme ve Kontrol Programı’ yürütülmektedir" diye konuştu.

"HASTASI SAYISININ 592 MİLYONA ULAŞACAK

Günümüzde diyabet sıklığı ve yarattığı sorunlar nedeniyle tüm dünyada önemi gittikçe artan bir sağlık sorunu olduğunu vurgulayan Kemik, "Yaşam tarzındaki hızlı değişim ile birlikte gelişmiş ve gelişmekte olan toplumların tümünde özellikle tip 2 diyabet sıklığı hızla yükselmektedir. 2013 yılı itibari ile dünyadaki diyabetli hasta sayısı 382 milyon iken bu sayının 2035 yılında yüzde 55 oranında artarak 592 milyona ulaşacağı öngörülmektedir. Bu sayının artmasında en büyük etkenler şişmanlık, kötü beslenme, hareketsizlik ve genetik eğilimdir. Hastalığın erken teşhis edilmesi ve tedaviye başlanması önem taşımaktadır. Hastalığı önlemek ve gelişmesini ortadan kaldırmak için sağlıklı beslenmeyi bilmek ve hareketi artırmak gerekmektedir. Diyabetin en sık rastlanan belirtileri, ok fazla su içilmesi ve sürekli içme isteği, iştahın açılması ve fazla yemek yeme, çok sık idrara çıkmak ve geceleri bunun için sık sık uyanmak, ciltte kuruma, sürekli halsizlik ve yorgunluk, çabuk yorulmak, yaraların geç iyileşmesi ve bazen bulanık görmedir" ifadelerin kullandı.

BESLENME KONUSUNDA DİKKAT EDİLECEKLER

Diyabette 4 temel unsurun önemli olduğunun altını çizen Kemik, "Bunlar eğitim, diyet tedavisi, egzersiz ve ilaçtır. İdeal vücut ağırlığına ulaşılmalı ve o kiloda kalınmalıdır. Azar azar sık sık, yemek yenilmeli ve öğün atlanmamalıdır. Öğün araları 2.5-3 saat kadar olmalıdır. Hep aynı saatlerde beslenmeye özen gösterilmelidir. Şeker ve şeker içeren tüm besinler tüketilmemelidir. Kompleks karbonhidratlara öncelik verilmelidir. Tek başına meyve tüketilmemeli, yanında mutlaka protein içeren bir besin bulunmalıdır. Süt, yoğurt ve peynirler yarım yağlı, hatta yağsız olanları tercih edilmelidir. Kırmızı et yerine, beyaz et tercih edilmelidir. Ancak beyaz et de olsa aşırıya kaçılmamalıdır. Etlerin görünen yağları, tavuk ve hindinin derisi tüketilmemelidir. Et içeren yemeklere ilave olarak yağ eklenmemelidir. Sebze yemekleri az su ile pişirilmeli, yemeklerin yağlı suları tüketilmemelidir. Kızartma, kavurma işlemleri yerine, haşlama, ızgara, buğulama ve fırında pişirme yöntemleri tercih edilmelidir. Yumurta farklı günlerde olmak koşulu ile haftada en çok 2-3 defa tüketilebilinir. Kıymalı, pastırmalı, sucuklu veya tereyağlı olarak pişirmek yerine; haşlama, katı, menemen veya çılbır şeklinde pişirme yöntemleri tercih edilmelidir. Doymuş yağ içeren margarin ve tereyağından uzak durulmalı, doymamış yağ içeren bitkisel sıvıyağlar tercih edilmelidir. Zeytinyağı ve diğer bitkisel sıvı yağlar kombine bir şekilde kullanılmalıdır. Sofraya tuzluk getirilmemeli, yemeklerin tadına bakmadan tuz eklenmemelidir. Alkol kullanılmamalıdır. Diyete ilave olarak mutlaka egzersiz yapılmalıdır" şeklinde konuştu.