Kültürümüzde keyifli sohbetlerin, ikramların vazgeçilmezi olan çay; ilk defa Milattan Önce 2737 yılında, Çin İmparatoru Shen Nung tarafından, kaynayan suya çay yapraklarının düşmesi sonucu, tesadüfen bulunmuştur.

Kaynayan suda oluşan farklı renkteki karışımın aroması ve tadı beğenilmiş, önce Çin’e, oradan da tüm dünyaya yayılmıştır. Çay tüm dünyada ve ülkemizde sudan sonra en fazla tüketilen içecektir.
Günlük  hayatımızın vazgeçilmaz bir ögesi olan çay, yeterli ve dengeli beslenme programında ki yerini ele alacak olursak; tüm çay türlerinin içeriğinde bulunan flavanoidler ve polifenolik içerikler ile yapısında bulunan kateşinlerin antioksidatif etkisi sayesinde başta koroner kalp hastalıkları, hipertansiyon, çeşitli kanser türleri, kemik mineral yoğunluğunu ve diyabet ile obezitede düzenleyici etkisi yapılan farklı araştırmalarla da gösterilmiştir. Çay türlerinin dünyada en sık görülen kanser türlerinden olan meme kanserine karşı da koruyucu olabileceği son yıllarda ulaşılan bir bilgidir. Özellikle Japonya’da yapılan çalışmalarda yeşil çay tüketim miktarına bağlı olarak I. ve II. fazda meme kanserlerinin tekrarlanma sıklığının azaldığı ortaya çıkarılmıştır.
Çayda bulunan kafein ve kateşinlerin vücut ağırlığı ve enerji harcaması üzerine etkileri bilinmektedir. Kafeinin insanlarda termogenezi uyardığı ve yağ oksidasyonu yaptığı gösterilmiştir. Yeşil çayın anti-obezite etkisini araştıran bir fare çalışmasında, diyetlerine 4 ay boyunca, % 1- 4 arası yeşil çay eklenen dişi farelerin besin alımında, vücut ağırlığı kazanımında ve yağ dokusu toplanmasında istatistiksel olarak anlamlı farklar bulunmuştur. Ayrıca bu farelerin kolesterol ve trigliserit düzeyleri de düşük bulunmuştur. Çalışmanın en ilginç sonucu ise yeşil çayın kilo vermeye doğrudan etkisinin olduğunu gösterebilecek serum leptin düzeylerindeki azalmadır.
 

Ancak çayın polifenol içeriği yüzünden besinlerle aldığımız demirin emilimini olumsuz etkilendiği yani çayda bulunan ‘tanen’, demir’ le bağlanarak demir emilimini azaltıcı etki gösterdiği uzun zamandır bilinen bir gerçektir. Demir gibi, emilimi çok sayıda değişik faktöre bağlı olan bir elementin eksikliği temel sebebi olarak çay ve kahve tüketimini göstermek çok doğru bir sonuç olmayabilir. Diyetsel önlemlere uyulması siyah çayın demir eksikliği anemisine neden olma ihtimalinin en aza indirilmesine yardımcı olacaktır. İlk olarak demir düzeyi düşük olan kişiler yemekten hemen sonra çay tüketmekten kaçınmalıdır. Kimi yorgunluğunu atmak için; kimi içini ısıtmak için; kimi de yemekten sonra içeceği sigarasının tadını daha çok çıkartmak için yemekten sonra çayını yudumlamak ister. Ancak yemekler ile çay arasında en az 1 saat fark olması, çayın demir emilimi üzerindeki olumsuz etkilerini en aza indirmektedir. Buna ilaveten, hayvansal kaynaklı besinlerle C vitaminin eş zamanlı tüketilmesiyle, çayın demir emilimi üzerindeki olumsuz etkileri azaltılabilir. Çayınızı açık, şekersiz ve limonlu tüketmeye özen gösteriniz. Eğer şekersiz içemiyorsanız çubuk tarçın ile aromalandırıp basit şeker ihtiyacınızı bastırabilirsiniz.

Siyah çayın kafein içeriği nedeniyle tüketim miktarında dikkatli olunmalıdır.  Orta düzeyde kafein alımı, metabolizma hızını arttırmakla birlikte hafıza ve dikkat dağınıklığını engellemektedir. Çay haddinden fazla içilecek olursa, çarpıntı, göğüs anjini, sinir bozukluğu, baş ağrısı, sıkıntı, mide bulantısı, el titremesi, uykusuzluğa ve kabızlığa sebep verir. Bununla birlikte, çayın aşırı tüketimi ile kafeinin diüretik etkisinden dolayı vücuttan su atımına sebep olacağından bu dönemde vücudu susuz bırakmamak için su tüketimi biraz daha arttırılmalıdır. Siyah çayın suyun yerine geçmediğini bilmeli günlük 2-2.5 litre su içmeye özen göstermeliyiz.
Bitkiler şifa kaynaklarıdır ve çoğu hastalığın tedavisinde bitki çayı tüketimi önerilir. Aşağıda birtakım hastalığa iyi gelen bitki çayları bulunmaktadır:
Soğuk algınlığı ve öksürük gidermek için: Adaçayı, ıhlamur ve zencefil…  
Bağışıklık sistemini güçlendirmek için: Ekinezya, zencefil, zerdeçal…
Ödem giderici: Kiraz sapı, yeşil çay, beyaz çay…
Hazımsızlık için: Nane, rezene ve kişniş…
Uykusuzluk için: Papatya, melisa, lavanta… 
Beyaz çay, çaylar içerisinde en kalitelisi, en nadide ve en az işlem görmüş olanıdır. Yeşil çay ya da siyah çay gibi soldurma, fırınlama, kurutma ve fermentasyon işlemlerinden geçmez. Bu nedenle yüksek antioksidan içerir ve en sağlıklı çaylar arasındadır. Beyaz çay, yağ yakıcı özelliğiyle metabolizmayı hızlandırarak zayıflamaya yardımcı olmaktadır.
Kişiye özel yeterli ve dengeli beslenme programıyla günde 3-4 fincan çay tüketiminin sağlık üzerinde olumsuz bir etki oluşturmayacağını, hatta kronik hastalık risklerinin azaltılmasında etkin olduğunu söyleyebiliriz.
Beslenme ve Diyet Uzmanı
Serap İNCEDAL