Eskişehir’de Türk Gastroenteroloji Derneği tarafından düzenlenen ’Sindirim Sistemleri Hastalıkları’ bilgilendirme toplantısında konuşan Dernek Başkanı Prof. Dr. Serhat Bor, ağızdan makata kadar bir çok hastalığa bakan uzman gastroenterologun sayısının Türkiye’de 811 olduğunu söyledi.

Türk Gastroenteroloji Derneği tarafından Taşbaşı Kültür Merkezi’nde ’Sindirim Sistemleri Hastalıkları’ bilgilendirme toplantısı düzenlendi. Düzenlenen etkinliğe vatandaşlarda yoğun ilgi gösterdi. Sindirim sistemleri hakkında konuşan Dernek Başkanı Prof. Dr. Serhat Bor, Gastroenterolojinin sindirim sistemi hastalıklarıyla uğraşan bilim dalının adı olduğunu söyledi. Gastroenterolojik hastalıkların insanlarda en sık görülen müzmin hastalıkların bazılarını barındırdığını söyledi. Bor, hastalıkla ilgili konuşmasının bir bölümünde "Sıklıklarını düşünürsek örnek verirsek Türkiye’de reflü hastalığı sıklığı yüzde 23, mide problemi sıklığı yüzde 15, kabızlık sıklığı yüzde 8,5, hepatit C yüzde 1, hepatit b yüzde 3-4. Safra taşı, hemoroid sıklığı, gaz, şişkinlik, bütün safra kesesi tümörleri, bağırsak tümörleri, pankreas tümörleri bütün bunları sıraya koyduğumuz zaman olasılıkla tıbbın en sık rastlanan hastalıkların önemli bir kısmı gastroenterolojinin alanına girer. Sonuçta ağızdan makata kadar ki bütün yol boyu pankreas, safra kesesi ve karaciğer gastroenterolojinin ilgi alanıdır. Bu kadar geniş bir ilgi alanı olmasına rağmen ülke çapında sadece 811 gastroenterolog var. Tabi bizim hastalara yetişebilmemiz mümkün değil sayılarımızın acilen artması gerekiyor bu çok önemli bir konu” ifadelerini kullandı.

“Bugün bir gastroenterolog yetiştiğinde neredeyse ömrünün yarısı geçer”

Konuşmasının devamında bir gastroenterolouğun yetişmesindeki süreye ve yetiştiğinde yapabileceği uygulamalara değinen Bor, “Gastroentorolog olmak çok büyük bir emektir. Her gastroenterolog gerek normal endoskopi yani mide bağırsak veya bir kolonoskopi yapmanın yanı sıra çok daha ileri endoskopik girişimleri yapacak şekilde eğitilir. Örneğin ERCP dediğimiz safra yolundaki taşların ameliyatsız olarak endoskopla çıkarılması yada buradaki darlıkların açılmasından tutun yemek borusu darlıklarının genişletilmesine, Kalın bağırsaktaki darlıkların genişletilmesine, Kalın bağırsaktaki bazen bir yumruk kadar olabilen 20-25 santimetreye kadar büyüyebilen tümörlerin ameliyatsız endoskopla çıkartılabilmesine, yine bütün sindirim sisteminin ince bağırsak endoskopisi yoluyla izlenebilmesine, kapsül video endoskopilerle hastanın sadece kapsül içirilerek tüm sindirim sisteminin gözden geçirilmesine kadar uzanan çok geniş bir zeminde tüm bu tespitleri yapmak üzere eğitilir. Tıp fakültesinden 23 yaşında mezun olur, üzerine 1,5-2 yıl mecburi hizmet yapılır, üzerine 4 yıllık iç hastalıkları ihtisasına girilir. O bittikten sonra yine 1,5-2 yıl mecburi hizmet vardır. Ondan sonra 3 yıl gastroenteroloji ihtisası yapılır ve o bittiğinde tekrar 1,5-2 yıl mecburi hizmet vardır. Bugün bir gastroenterolog yetiştiğinde neredeyse ömrünün yarısı geçer. 35 ile 38 yaşları arasında gastroenterolog olunur. Tabi buda önemli bir sorundur çünkü bir hekim, hekimliğe 23 yaşında başlar. Eğer aile hekimi olsa 23 yaşından itibaren kendi alanında hasta görürken yada bir hukukçu 21 yaşından itibaren hukukla ilgilenmeye başlarken bir gastroenteroloğun başlaması 35 ile 38 yaş arasındadır. Yani 15 yıllık arada gastroenterologluk yapmadığı bir dönem vardır. Bu da tabi halkımızın bu hekimden 15 yıl daha az faydalanması anlamına gelir” diye konuştu.

“Kalın bağırsak kanseri korunulabilir bir kanserdir"

Kalın bağırsak kanserinin Türkiye’de en sık görülen 3’üncü kanser türü olduğunu ve bu kanserden korunulabildiğini hatılatan Bor, konuşmasının devamında şunları söyledi:

“Kalın bağırsak kanserleri ülkemizde en sık görülen 3’üncü kanser türüdür. En önemli özelliği, kalın bağırsak kanseri korunulabilir bir kanserdir. Bu ne demektir? Eğer kişiler bizim önerdiğimiz boyutlarda gastroentorolog şekilde tetkiklerini yaptırırlarsa, tetkiklerinin sonunda daha kanser olmadan yakalanabilme şansları vardır. Bu çok önemli bir şeydir. Çünkü vücutta böyle bir organ neredeyse hiç yoktur. Bu ne demektir? Bizim önerimiz ve Sağlık Bakanlığı da bunu öneriyor. 50 yaşın üzerinde her yıl büyük abdestte gizli kan aratılması ve 51 ve 61 yaşlarında kolonoskopi yaptırılması öneriliyor. Son derece doğru uygulamalardır bunlar. Bunlar yapıldığı takdirde kişide bir polip varsa bu polip kanserin erken başlangıç dönemindeki iyi huylu safhasıdır. Biz o polibi endoskopi aracılığıyla alırız. Kişi ameliyat olmadan sadece endoskop aracılığıyla bu polip alınır, alındıktan sonra bu kişinin artık kanser olması tümüyle engellenir. Burada risk grubu hastalar vardır. 1’nci derece akrabasında kolon kanseri bulunanlar, iltihabi bağırsak hastalığı bulunanlar risk grubu hastalardır. Gastroenteroğun takdirine göre daha erken dönemde bunlarda kolonoskopik incelemeler yapılabilir. Bir kişinin polibi varsa biz bunu tamamen çıkartsak dahi yineleme olasılığı var. Burada önemli olan öncelikle o polibin alındıktan sonra patolojideki incelemesinden ne çıkacağıdır. Ya da patolojik inceleme sonucuna bakarak gastroenteroloji uzmanına hastanın hangi aralarla tekrar kolonoskopik olarak izlenmesi gerektiğine karar verilir. Polibin sayısı yani kaç tane polip vardı. Bazen yüzlerce olur. Bazı ailesel hastalıklar tüm kalın bağırsak polip doludur. Az rastlanır ama önemli bir gruptur. Bunun yanı sıra polibin boyu gibi çok sayıdaki faktörde mutlaka buna katkıda bulunur.”