Özel Sani Konukoğlu Hastanesi’nde Halka Açık Konferanslar kapsamında, Sanko Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Esra Özkaplan tarafından, “Rahim, Rahim Ağzı, Yumurtalık Kanserleri ve Tedavisi” konusunu anlatıldı.

Rahim ağzı kanserinin yumurtalık ve rahim kanserinden daha erken yaşta görüldüğünü belirten Yrd. Doç. Dr. Özkaplan, “Rahmi ağzı kanseri 20 yaştan önce çok seyrek görülür, bu yaştan sonra giderek oranı artar ve 50 yaşta en yüksek orana ulaşır” dedi.

Az gelişmiş ülkelerde en sık görülen jinekolojik kanserin rahmi ağzı kanseri olduğunu hatırlatan Yrd. Doç. Dr. Özkaplan, “Gelişmiş ülkelerde rahim ağzı kanser taraması için kullanılan smear testinin yaygın ve uzun süredir kullanılması bu hastalığın oranını düşürmüştür” şeklinde konuştu.

Yrd. Doç. Dr. Özkaplan, rahmi ağzı kanserinin risk faktörleri şöyle sıraladı:

“Genç yaşta evlenme, erken cinsel yaşama başlama, çok sayıda çocuk sahibi olma, düşük beyin tümörleri, kötü hijyenik şartlara sahip olma, çok sayıda partner ya da eşinin çok sayıda partneri olması, sigara kullanımı, en önemli risk faktörü ise cinsel ilişki ile geçen bir virüs enfeksiyonu olan insan papillomu virüs (HPV) enfeksiyonu geçirmiş olmaktır. Rahim ağzı kanseri olanların tamamına yakınında (yüzde 98) bu enfeksiyon saptanmış ve etken bu virüs enfeksiyonlarıdır.”

HPV virüsünün 100’den fazla tipi olduğuna dikkati çeken Yrd. Doç. Dr. Özkaplan, HPV - 6 ve 11 tipinin genital bölgede ortaya çıkan genital siğillerin yüzde 90’ından, HPV 16 ve 18 tipinin ise rahim ağzı kanserlerinin yüzde 70’inden sorumlu olduğuna vurgu yaptı.

Rahim ağzı kanserinin erken belirtisi olmadığını ancak düzenli smear ile erken dönemde kanser ortaya çıkmadan yakalanabileceğini anımsatan Yrd. Doç. Dr. Özkaplan, geç dönemde belirtilerinin kanlı akıntı, ilişki sırasında kanama ve düzensiz adet kanamaları olduğunu kaydetti.

“Rahim ağzı kanserinin erken tanısı için en önemli yöntem yılda en az bir kez yapılan smear testidir. Şüpheli smear test varsa kolposkopi ve biyopsi yapılır” diyen Yrd. Doç. Dr. Özkaplan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Korunmak için ise en önemli yöntem HPV aşılarıdır. HPV aşıları gelişmiş ülkelerde rutin aşılama programına girmiştir. Ülkemizde de uygulamaya başladığımız HPV aşılarının yapılmasını öneriyoruz. Bu aşıların yapılması kadını rahim ağzı kanserinden yüzde 70 oranında korumaktadır. Diğer korunma yöntemleri ise tek eşli olma ve güvenli olmayan ilişkilerde mutlaka prezervatif kullanılmasıdır.”

Yrd. Doç. Dr. Özkaplan, tedaviyle ilgili olarak da “Erken dönemde rahim ağzının küçük bir kısmı koni şeklinde alınırken geç dönemlerde ameliyatın alanı genişlemektedir. Bazı hastalarda ise ışın tedavisi ve kemoterapi gerekmektedir” bilgilerini paylaştı.

RAHİM KANSERİ

Rahim kanserinin genellikle menopozdan sonra ortaya çıkan kanser olduğunu anlatan Yrd. Doç. Dr. Özkaplan, ortalama görülme yaşının 55-58 olmasına karşın daha genç yaşlarda da görülebildiğine dikkati çekti.

“Rahim kanseri, diyabetli, şişman ve hipertansiyonu olan kadınlarda sık görülür. ABD’de meme kanserinden sonra en sık görülen jinekolojik kanserdir” diyen Yrd. Doç. Dr. Özkaplan, şöyle devam etti:

“Doğum yapmamış olma, yüksek sosyoekonomik düzey, şişmanlık ve tansiyon yüksekliği, 50 yaşından sonra adetten kesilme (Türkiye’de ortalama adetten kesilme yaşı 47), doktor kontrolü dışında hormon kullanma, meme, yumurtalık ve kalınbağırsak kanseri geçirmiş olmak ve hormon salgılayan yumurtalık tümörleri bulunması, rahim kanserinin risk faktörleridir.

Hastalığın belirtileri menopozda, kadında vajinal kanama, adet gören kadınlarda ise düzensiz kanamalar ve ara kanamaların olması. Rahim kanseri belirtileri nedeniyle erken tanı konulabilen bir kanserdir. Hastaların yüzde 75’ine erken dönemde yakalandığı rahim kanseri tanısı, rahim içinden parça alınarak yapılmaktadır. Erken dönemdeki tedavide rahmin alınması yeterlidir.”

YUMURTALIK KANSERİ

Yumurtalık kanserinin dünyada giderek arttığını, yaşamı boyunca bir kadının yumurtalık kanserine yakalanma riskinin yüzde 1-2 olduğunun altını çizen Yrd. Doç. Dr. Özkaplan, “Bazı tiplerinde genetik geçiş söz konusudur. Bu kadınlar gen araştırması yapılarak sıkı takibe alınmalıdır” şeklinde konuştu.

Yrd. Doç. Dr. Özkaplan, yumurtalık kanserinin risk faktörleri hakkında da “Doğum yapmamış olma, erken adet görme, geç adetten kesilme, meme ve rahim kanseri geçirmiş olma, ailesinde genetik geçişli meme kanseri olmasıdır” bilgilerini verdi.

Doğum kontrol haplarının 2 yıl kullanılmasının yüzde 50,5 yıl kullanılmasının yüzde 70 oranında yumurtalık kanserinden koruma sağladığını vurgulayan Yrd. Doç. Dr. Özkaplan, “Hastalık erken belirti vermez, belirti verdiğinde tümör genellikle ileri evredir. Belirtiler daha çok mide bağırsak sistemiyle ilişkili hazımsızlık, karında şişme, bulantı ve kilo kaybıdır” dedi.

Yumurtalık kanserinden en önemli korunma yöntemin düzenli aralıklarla jinekolojik muayene ve ultrasonografi yapılması olduğunu anlatan Yrd. Doç. Dr. Özkaplan, riskli olduğu saptanan kadınlarda ise bazı kan testleri (tümör belirteçleri) ve ultrasonografik takiplerin önemli olduğunu söyledi.

MEME KANSERİ

“Kadınlarda en sık görülen kanser meme kanseridir. Yaşam boyu 7 kadından 1’i bu kansere yakalanmaktadır” diyen Yrd. Doç. Dr. Özkaplan, risk faktörlerini, “Çocuk doğurmamış olma, şişman olma, düzenli alkol tüketme, kısır olmak ya da kısırlık tedavisi g örme, konsantre doğal olmayan lifsiz besinler tüketme, ailesinde meme kanseri olmasıdır” olarak sıraladı.

Meme kanserinin otuzlu yaşlardan sonra görülebileceğini ve ailede meme kanseri olan kadınların bu yaşlarda takibe alınması gerektiğini söyleyen Yrd. Doç. Dr. Özkaplan, “Kanser araştırması için her kadın 35 yaşında bir kez, 40 yaştan sonra iki yılda bir kez, 50 yaşından sonra her yıl mamografi yapılmalıdır. Yeni bir teknik olan dijital mamografi ile görüntü kalitesi artmış ve değerlendirme daha objektif yapılmaktadır. Ayrıca seçilmiş olgularda meme MR’ da kullanılmaktadır” dedi.

Meme kanserini erken yakalamak için düzenli meme muayenesi ve mamografi yapılması gerektiğini vurgulayan Yrd. Do ç. Dr. Özkaplan, “En önemli muayene kadının adet sonrası dönemde kendini muayene etmesidir. Ele gelen kitle varlığında hekime başvurmalıdır” şeklinde konuştu.

Yrd. Doç. Dr. Özkaplan, meme kanseri tanısının ya biyopsi ile ya da kitlenin çıkarılması ile yapıldığını belirterek, yeni ameliyat teknikleriyle tüm meme dokusu yerine kanserin aktığı lenf kanalları tespit edilip yalnızca ilgili bölümlerin ameliyatla alındığını ifade etti.

Bütün kanserlerde olduğu gibi kanserden korunma ve erken dönemde teşhisin jinekolojik kanserlerde de önemli olduğunu anlatan Yrd. Doç. Dr. Özkaplan, kadınların kanser için taşıdıkları riskleri ve kanserin öncü belirtilerini bilmesi ve düzenli aralarla jinekolojik muayene yaptırmaları gerektiğini, sözlerine ekledi.

Yrd. Doç. Dr. Özkaplan, konuşmasının ardından katılımcılarının sorularını cevapladı.