Erdoğan, açıklamasında şu ifadelere yer verdi;

Kalbi besleyen koroner damarların ani tıkanması sonucu kalp kasının yeteri kadar oksijen alamayarak ölmesi durumuna kalp krizi (Miyokard Infarktüsü) denir. Kalp krizinin verdiği hasar, geri dönüşü olmayan bir hasardır. Kalp krizinde erken müdahale, hem hayat kurtarıcıdır, hem de gelişebilecek kalp yetersizliğini önleyebilmektedir. Türkiye’de her yıl yaklaşık 300.000 kalp krizi, 125.000 ölüme yol açmaktadır. Ölümlerin yarısı kalp krizi başladıktan sonraki ilk saat içinde ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle mümkün olan en kısa sürede kalp krizine müdahale edilecek bir sağlık kuruluşuna başvurmak çok önemlidir. Hastaneye ulaşabilen hastalarda ölüm oranları %5-15′e kadar düşmektedir.

Göğüs ağrısı, kalp krizinin en önemli belirteci olmakla beraber her zaman bulunması şart değildir. Nefes darlığı, bulantı, halsizlik, baş dönmesi, bayılma gibi şikayetlerlede hasta başvurabilir. Ya da ağrı kollar ve çene gibi değişik yerlerde lokalize olabilir. Özellikle yaşlı ve şeker hastalığı olan bireylerde göğüs ağrısı izlenmeyebilir. Belirtilerin sayısı ve şiddeti her insan için farklı olabilir.

Halk arasında kullanılan gizli kalp hastalığı tabiri, kalp damar tıkanıklığı veya kalp krizi şikayetlerinin belirgin şekilde ortaya çıkmaması durumudur. Kalp krizi hastalarının yaklaşık %20’si sessiz seyreder. Yani hastalarda ani ölüm görülebilir veya yapılan tetkikler sırasında hastanın kalp krizi geçirdiği tespit edilebilir.

Gizli Kalp hastalığını tespit etmek ve önlem almak için neler yapılmalıdır?

1- Ailesinde erken kalp hastalığı (Birinci derece erkek yakınlarında 45 yaşından önce, bayan yakınlarında 55 yaşından önce kalp damar tıkanıklığı veya kalp krizi hikayesi) olanlar için EKG, kan tahlilleri ve/veya Efor testi yapılmalıdır.

2- Risk faktörü olmayanlar için 35 yaşına kadar hayatında bir kez kan testleri (Şeker, kolesterol, böbrek fonksiyon testleri) ve tansiyon kontrolü yapılmalı. Düzenli spor yapanlar veya profesyonel sporcular için EKG-Efor testi ve Ekokardiyografi testleri önerilir. Daha sonra risk faktörleri yoksa 5 yıllık aralıklarla kan tahlilleri yapılmalıdır.

3- Risk grubunda olanlar ise 40 yaşında sonra her yıl kan testleri, tansiyon kontrolü yaptırmalıdır.

4- Tip I diabetik hastalarda tanıdan 10 yıl sonra EKG-Efor testi yapılmalıdır.

5- Tip II diabetik hastalara tanı aldığı anda EKG ve Efor testi yapılmalıdır.

6- Ailesinde ani kardiyak ölüm hikayesi olanlar için EKG ve/veya Ekokardiyografi yapılmalı

7- İnme, astım ve kronik bronşitli hastalarda kardiyoloji muayenesi yapılarak erken tanı sağlanabilir.