Acıbadem Ankara Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Merve Güler, "Gün içerisinde bir öğünde kırmızı veya beyaz et, balık gibi gıdaların yenmesi hem soğuğa karşı vücudu koruyor hem de bağışıklık hücrelerinin savunma sistemini güçlendiriyor” dedi.

Havaların gittikçe soğuduğu, gribal enfeksiyonların sıkça görüldüğü kış aylarında doğru ve sağlıklı beslenmenin, vücut direncini artırmada büyük önem taşıdığını belirten Acıbadem Ankara Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Güler, kış dönemi beslenmesi hakkında önerilerde bulundu.

Soğuk havalarda sıvı tüketimi kadar meyve ve sebze tüketimine de ağırlık vermenin, sağlık açısından çok yararlı olduğunu kaydeden Güler, şöyle konuştu: “Özellikle bağışıklık sistemini kuvvetlendiren proteini yüksek gıdalar, sofralardan eksik edilmemeli. Bunlara ek olarak ara öğün sıklığını ve bu öğünlerdeki meyve tüketimini artırmak, günde 2-3 bardak bitkisel çay içmek, hem enerjiyi dengeliyor hem de vücut direncini yükseltiyor. Özellikle proteini yüksek gıdaların tüketilmesi bağışıklık sistemini kuvvetlendiriyor. Gün içerisinde bir öğünde kırmızı veya beyaz et, balık gibi gıdaların yenmesi hem soğuğa karşı vücudu koruyor hem de bağışıklık hücrelerinin savunma sistemini güçlendiriyor.”

“KIŞIN MEYVELERDEN TURUNÇGİLLER, SEBZELERDEN DE KARNABAHAR, LAHANA VE PIRASANIN MUTLAKA TÜKETİLMESİ GEREKİYOR”

Kışın sofrada mutlaka bulundurulması gereken yiyeceklerle ilgili ise Güler, şunları söyledi:

“Aslında sofrada olması gerekenler, doğaya ve mevsime göre belirlenmeli. Kış mevsiminde A vitamini ve antioksidan yönünden zengin karnabahar, pırasa, lahana, brokoli, havuç, turp, marulun bolca tüketilmesi gerekiyor. Çünkü içerdikleri antosiyanidin, flavonoidler; hava kirliliği ve radyoaktif maddelerden alınan kanserojen etkili serbest radikallerin vücuttaki olumsuz etkilerini engelliyor. Bu durumda sofradan zeytinyağlı karnabaharı, pırasayı, kıymalı kapuskayı, bol turp ve havuçlu salatayı eksik etmemekte fayda var. Ama bunları pişirme şekli de vücut direncini değiştirebiliyor. Eğer bir yemek olması gerekenden daha fazla yağ içeriyorsa bu kilo alınmasına, hızlı kilo artışı da vücut direncinin azalmasına neden oluyor. Bu yüzden yemek içinde et kullanılıyorsa, ayrıca yağ eklenmemeli. Eğer zeytinyağlı yapılıyorsa zeytinyağı pişme esnasında değil, piştikten sonra salataya ekler gibi konulmalı. Bu hem kiloyu dengeliyor hem de zeytinyağının bozulmadan vücudumuza alınmasını sağlayarak vücut direncini artırıyor. Özellikle bağışıklık sisteminin kendini koruması için C, E ve A vitaminleri çok önemli. C vitamini antivirüs etkili yani hastalığa neden olan virüslerin baskılanmasını sağlıyor; ayrıca bakterilerin toksinlerini yani zehirlerini etkisiz hale getiriyor. En çok portakal, mandalina gibi turunçgillerle maydanoz gibi yeşil yapraklı otlarda bulunuyor. Bunların bıçak darbesine maruz kalmadan, yıkandıktan hemen sonra yenmesi vücuda en iyi şekilde alınmalarını sağlıyor. En iyi antioksidan olan E vitamini, hücrelerin zarını yabancı maddelere karşı koruyarak bağışıklığı güçlendiriyor. Özellikle tam buğday unundan yapılan ekmeklerin tüketilmesi ve aralarda ceviz, badem, fındık gibi kuruyemişlerin yenmesi E vitamini alımını artıyor. Ancak kuru yemişlerin serin ve kuru yerde saklanarak yenileceği zaman kırılması, yağ asitlerinin okside olmaması açısından önemli. Kışın meyvelerden turunçgiller, sebzelerden de karnabahar, lahana ve pırasanın mutlaka tüketilmesi gerekiyor. Ayrıca, içindeki yoğun nişastayla kestane de bağışıklık hücrelerine enerji veriyor ve tatlı yeme isteğini azaltarak, rafine edilmiş şeker alınmasını engelliyor.”

"BEŞ ÇEŞİT BESİN GRUBU VAR”

Vücut için gerekli besin gruplarına ilişkin Güler, şunları söyledi: “Her besin grubunun vücut için ayrı önemi bulunuyor. Özetlemek gerekirse, et-kurubaklagil, süt, ekmek, sebze-meyve ve yağ grubu olmak üzere beş çeşit besin grubu var. Et grubu ve süt grubu zengin protein ve riboflavin, çinko, demir minerali içeriğiyle bağışıklık hücrelerinin yapı taşı olan maddeleri verirken; sebze ve meyve grubu da hücreleri koruyan vitamin ve mineral açısından zengin. Ekmek grubu özellikle enerji ve B vitamini kaynağı olduğu için vücut direncinin düşmesini engelliyor.”

“EN AZINDAN BEŞ ÖĞÜNÜ YAKALAMAK GEREKİYOR”

“En azından 5 öğünü yakalamak gerekiyor” diyen Acıbadem Ankara Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Güler, “Sabah ve öğle öğünleri arasında dört saatten az vakit olursa ara öğün yapmaya gerek kalmayabiliyor. Ancak öğleden sonra meyve, kuru yemiş, peynir-ekmek gibi atıştırmalıklar vücudun her zaman enerjik olmasını sağlayarak, direncini artırıyor” dedi.

Kahvaltının saat dokuz buçuktan sonraya bırakılmamasında fayda olduğunu bildiren Güler, “Ne kadar geç kahvaltı edilirse, vücut o kadar yavaşlıyor. Kahvaltı etmeyen kişiler, özellikle öğleden sonra kendilerini daha aç hissediyor. Böylece bisküvi, çikolata, kek-börek atıştırmalıklarını daha çok tüketiyor. Bunlar da basit enerji içerdiğinden, bağışıklık sistemi için zararlı” şeklinde konuştu.

Soğan ve sarımsağın insan vücudu için önemine değinen Güler, “Soğan ve sarımsağın yapısında doğal olarak bulunan kükürtlü bileşikler, bağışıklık sistemini ve oksijen dengesini koruyor” dedi.

“GÜNDE İKİ KUPADAN FAZLA BİTKİ ÇAYI TÜKETİMİ KARACİĞER ÜZERİNDE TOKSİK ETKİ YAPABİLECEĞİNDEN FAZLASINI TÜKETMEMEKTE YARAR VAR”

Bitkisel çay tüketimiyle ilgili Güler, “Yapılan çalışmalara göre bitki çaylarının içerisindeki kateşin, epikateşin ve kafein; metabolizmanın hızlanmasına ve yağ yakımının artmasına neden olabiliyor. Bu da metabolizmanın toksik öğelerden daha kolay kurtulmasını sağlıyor, dolayısıyla vücut direncini artırıyor. Ama bu, her öğünde birkaç bardak bitki çayı içilmeli anlamına da gelmiyor. Günde iki kupadan fazla bitki çayı tüketimi karaciğer üzerinde toksik etki yapabileceğinden, fazlasını tüketmemekte yarar var” ifadelerini kullandı.

“HAFTADA 2-3 KEZ BALIK TÜKETİLMESİ GEREKİYOR”

Balığın yüksek miktarda Omega-3 yağ asitleri içerdiğine değinen Güler, şunları kaydetti:

“Diyette Omega-3 yağ asitleri eksikliği enfeksiyon gelişimini artırırken, yeterli Omega-3 alımı vücuttaki iltihabı azaltıyor. Omega-3 ve Omega-6 yağ asitlerinin diyette dengeli kullanılması, bağışıklık sisteminin daha kuvvetli olmasını sağlıyor. Bu yüzden haftada 2-3 kez balık tüketilmesi gerekiyor. Sıvı yağ olarak da diyette kanola yağı kullanılması, bu dengenin kurulmasını büyük ölçüde sağlıyor. Nar, yaban mersini, kuru erik gibi özellikle kırmızı renkli gıdalar yüksek antioksidan değeri içeriyor. Ama bu besinlerin suyunu içmektense, posalarıyla beraber kendisini yemek daha büyük fayda sağlıyor. Yağ içeriği yüksek gıdalar, bağışıklık sistemini baskılıyor ve zararlı öğelerin bağırsaklardan lenf sistemine geçişini artırıyor. Bu yüzden özellikle kızartma gibi yağ içeriği yüksek gıdalardan uzak durulması, yemek yaparken sebze yemeklerine kilo başına 3-4 yemek kaşığından fazla yağ konulmaması bağışıklık sistemi ve kilo kontrolü açısından önem taşıyor.”