Dünyada her 8 kadından 1 tanesinde görülmeye başlanan meme kanserinin erken teşhisi hayat kurtarıyor. Uzmanlar, kanserin elle muayene yöntemiyle belirlenebildiği gibi ele gelmeyen küçük kitlelerin ise mutlaka radyolojik taramada tespit edilmesi gerektiğini öneriyor.

Kadınlarda görülen meme kanserinin yaş ilerledikçe görülme sıklığı artıyor. Her 8 kadından 1 tanesi hayatının bir döneminde meme kanserine yakalanıyor. Radyoloj Uzmanı Prof. Dr. Nuri Tenekeci; insanlarda yaş arttıkça meme kanseri olmazmış gibi bir düşünce olduğunu, ancak durumun sanılanın aksine, istatistikler ışığında 40 yaşından sonra kansere yakalanma yüzdesinin gittikçe arttığını söyledi. Tenekeci; "Meme kanseri, özellikle 40 yaşından sonra gittikçe artıyor. Ama şöyle bir durum var; menopozdan sonra kanserler daha yavaş büyüyor. Kanserin olma olasılığı artıyor ama büyüme hızı düşüyor. Östrojen hormonu azaldığı için daha yavaş ilerliyor. Menopoz öncesi kanserler o açıdan, çok daha agresif ve kötü seyrediyor. Özellikle 20’li, 30’lu yaşlardaki kanserler daha da kötü seyrediyor, ama yakalanma olasılığı daha düşük oluyor. O yüzden rutin tarama için ideal yaş, genel olarak tüm dünyada da kabul edilen 40 yaştır. Yüksek riskli grupta olan ve ailesinde meme kanseri bulunanlar 20’ li, 30’ lu yaşlarda da tetkik yapılabilir." dedi.

"ELE GELMEYEN KÜÇÜK KİTLELER TARAMADA ORTAYA ÇIKIYOR"

Prof. Dr. Nuri Tenekeci; küçük yaşlarda rutin tarama yapılmadığından kişinin elle kendisini muayene etmesinin yararlı olacağını belirterek; elle taramalarda, ele gelmeyen kitlelerin daha küçükken tespit edilmesinin önemi olduğunu vurguladı. Tenekeci; "Elle Muayene yöntemi küçük yaşlarda yapılabilir. Taramalarda bizim amacımız ele gelmeyen kitleleri tespit etmektir. Bu kitleler ele gelmeye başlamışsa kanser de belli bir aşamaya gelmiş demektir. O aşama ise bizim için geç sayılan bir aşamadır. 20’li ve 30’lu yaşlara rutin tetkik yapmadığımız için yine de bence elle muayene gerekir. Bunu muayene olarak da düşünmemek gerekir. Bu kendini tanımadır. Kadınların kendi memelerini tanımaları çok önemlidir. Bu yüzden adet sonrası dönemde bu muayenelerini yapmalarını ben de tavsiye ediyorum. Muayene mantığı ile yapılmamalıdır. Bu kişiyi strese sokabilir. Meme dokusu tanımaya çalışılmalıdır. Çünkü her kadın meme dokusunu tanımaz. Meme dokusunu tanımak amacıyla yapılan elle muayene etkili bir yöntemdir. Bu bir doktorun sizi muayenesinden çok daha etkili olacaktır. Memesini tanıyan kişiler ufacık bir değişikliği bile fark edebilirler." diye konuştu. "

"BÜYÜK VE YOĞUN MEMEDE ERKEN TANI ZORLAŞIYOR"

Meme dokusu iri olan kadınların kendi kendini muayene etmesinin çok anlamlı olmadığını söyleyen Tenekeci; "Derindeki bir kitleyi yakalamak zor. Ama memesi küçük insanlarda elle muayenede erken tanılar çıkabiliyor. Memenin yapısı da önemli. Meme dokusunun yoğunluğu yani süt üreten dokuların çok olması da önemli bir faktördür. Özellikle gençlerde meme dokusu daha yoğundur. İlerleyen yaşlarda yağ dokusu artıyor yoğun meme dokusu azalıyor. Çok yoğun memelerde de elle muayene daha zor oluyor. O nedenle radyolojik tarama öneriyoruz" ifadelerini kullandı.

“YOĞUN MEMEDE KANSER OLASILIĞI DAHA FAZLA”

Yapılan çalışmalarda gösterdi ki; meme dokusu yoğun ise meme kanseri olma olasılığınız diğerlerine göre daha fazladır. Kişi bu yoğunluğu kendisi saptayamaz. Büyüklükle aynı anlamda değildir. Bunu doktor saptayıp kişiyi yönlendirebilir. Ultrasonda da yoğunluk saptanabilir."

"MAMOGRAFİNİN YANI SIRA ULTRASON VE MR DA ÖNEMLİ"

40 yaşından sonraki rutin taramalarda, bütün dünyada da kabul edildiği gibi mamografi önerildiğini belirten Tenekeci; meme dokusunun yoğun olması durumunda mamografi ile beraber ultrasonla da bakmanın gerekli olduğuna dikkat çekti.

Mamografide yoğun meme içinde bazı kitlelerin görülemeyebileceğini dile getiren Tenekeci; "Mamografinin eksik tarafını ultrason tamamlıyor. Memesi orta ve yüksek yoğunlukta olanlarda mamografi ile beraber ultrason da yapmak gerekiyor. 40 yaş altında gençlerde ise örneğin, 20’li ve 30’lu yaşlarda eline bir kitle gelenlere ultrason uyguluyoruz. Ultrasonda bir şeyden kuşkulandığımız zaman mamografiye başvuruyoruz" dedi.

Meme MR’ının da önemine değinen Tenekeci; şunları söyledi; "Tüm bu taramaların yanı sıra MR’ın da ayrı bir önemi var. Örneğin Kanser teşhisi konmuş kadınlarda kanserin büyüklüğü tam olarak ne kadar? Memenin hangi bölgelerine yayılmış? Başka yerlere de sıçramış mı? Gibi sorulara cevap bulmak ve bu bölgeleri saptamak ve ameliyat öncesi kararı vermek için hastalarımıza MR uyguluyoruz. MR’ın çok yanlış kullanımı da var. Sağlıklı insanlara MR yapmak çok doğru değil. Kanseri yakalama yönü güçlü ama kanser olmayan şeyleri kanser varmış gibi yanıltıcı etkisi olabiliyor. Çok kafa karıştırabiliyor. O yüzden doğru yerde kullanmak ve doğru yorumlayabilmek önemli. MR’ı kanser tanısı konmuş kişilerde veya çok yüksek riski olan kişilerde mamografiye destek olarak kullanıyoruz. Radyo dalgaları gönderilen güçlü bir manyetik olan MR’ın vücuda bilinen bir zararı yoktur. Radyasyon içeren bir uygulama değildir.

MAMOGRAFİDEKİ RADYASYON, UÇAK YOLCUĞULUNDAN DAHA AZ

Halk arasında mamografinin kansere neden olduğu gibi yanlış bir bilinç oluştuğunu belirten Tenekeci, şu ifadeleri kullandı; "Halk arasında ’Mamografi zararlıdır sakın çektirmeyin, kanser yapar!’ deniliyor. Peki bu ne kadar doğru? Başta ABD olmak üzere 54 yıldır mamografi muayeneleri yapılıyor ve bu süre zarfında meme kanseri yaptığına dair tek bir bilimsel veri yayınlanmamıştır. Sadece yumuşak doku incelemesi olduğu için görüntü elde etmede çok düşük dozda radyasyon verilmesi gerekiyor. Normal yaşamın içinde maruz kaldığımız radyasyon oranları çok daha fazla. Bir uçak yolculuğunda da radyasyon alıyoruz. Meme dokusunun radyasyondan etkilenme olasılığı yaş arttıkça azalıyor. Çocuklukta ve genç yaşlarda meme bölgesinden radyasyon alınırsa onlarda buna bağlı meme kanseri olabiliyor. Bundan dolayı 40 yaşın altında gerekli olmadıkça mamografi çekmiyoruz. 30 yaşın altında çekmemek gerekiyor. Lenf kanserinde akciğer bölgesinde ışın tedavisi yapılıyor ve araştırmalar bu kişilerde ileride kiyaşlarda meme kanseri olasılığının daha yüksek olduğunu söylüyor. Eskiden tüberkoloz taramalarında akciğer grafileri çekilirmiş ve bunlar da meme kanserini arttırıyor. Bir mamografi incelemesinde, 3 ayda atmosferden alınan radyasyona eşit veya ABD’ye yapılan bir uçak yolculuğu ile eşit bir radyasyon alınıyor. Etkilenip ’mamografi çektirmeyeceğim sadece ultrason yaptıracağım’ diyenler oluyor ama bu tek başına yeterli bir yöntem değil. Her şeyi ultrasonda göremiyoruz."