Eliniz, diliniz, kalbiniz nefretle dolu; sahi siz nerenin Müslümanısınız?

Her yerde birilerini kafir ilan edenlere bakın hepsi Müslüman. Kafa kesip Allahu Ekber diyenler mi onlar da Müslüman. Her Ramazan orucu nelerin bozduğunu soranlar da Müslümanlar elhamdülillah da, siz nerenin Müslümanısınız?


Koskoca coğrafyada binlerce yıl birlikte yaşadığı insanların malını, mülkünü sömürenler, molotof kokteylleri ile otobüslerde, fabrikalarda, işyerlerinde Müslüman katledenler Müslüman. Dağlara çıkıp terör örgütüne katılanlar Müslüman. Şehirlerde terör örgütüne sermaye sağlayan, terörist devletlerin kucağında yaşayanlar, terör örgütü adına seçimlere girip oy vermeyenleri tehdit edenler de Müslüman da, siz nerenin Müslümanısınız?

Allah aşkına, dönüp şaşkına, şeytanın cinsel organına döndürdükleri Pensilvanyalarından lanetler okuyanlar Müslüman. Zikirler, dualarla yükselip okyanus ötelerine ruhsal yolculuklar yapanlar Müslüman. Aşırılan sorularla Allah rızası için yüzbinlerce Müslüman öğrencinin haklarını çalanlar da Müslüman da, siz nerenin Müslümanısınız?


Ele geçirilen yönetim imkânlarıyla, TL karşılığı kaç olduğunu bile hesaplayamadığımız saatler takanlar Müslüman. Hac ve umre masraflarını karşılayan bağcının üzümlerini aklayanlar da Müslüman. Yatak odalarına üçer beşer para kasaları montaj edilirken haberi olmayanlar mı? Elbette  Müslüman. Onların Müslümanlığına güvendiğinden yargılatmayanlar da Müslüman. Makara suresini ezberleyen danışmanlar da Müslüman da, siz nerenin Müslümanısınız?

Biz birbirimizden nefret ediyoruz. Herkesin de birbirinden nefret etmesi için ne gerekiyorsa, fazlasını yapıyoruz.Sanki İslam nefret diniymiş gibi, bunu bir de dindar tavırlar takınarak, Müslümanlık ahkamları kesip her önümüze çıkanı hain, melun, dinsiz kafir ilan edince mertebemizi yükseltip cennete vardığımızı düşünüyoruz biz de; ondan soruyorum siz nerenin Müslümanısınız?

Hz.Muhammed’in merhametini, Hz.Ömer’in adaletini unuttuk bile. Hoşgörü, tebessüm, merhamet ve dürüstlük gibi kavramlar İslam’ın ilk ve en zor zamanlarında bile terk edilmemişken, bugün bırakın farklı inançtan olanları, müslümanlar birbirini boğazlıyor.

       Boğazlıyor dedimse hemen korkmayın canım. Daha henüz gerçek manada boğazlama kısmını Türkiye içine alamadık. Kafa koparma ve boğazlama fiili tam anlamıyla şimdilik sadece sınırlarımızın hemen yanına kadar geldi. 
       Biz şu sıralar boğazlama işini saman altından yapıyoruz. Yüzüne güldüklerimizi, selam verip, hal hatır sorup, karşılıklı çay içtiklerimizi, “Allahaısmarladık” demek suretiyle önce Allah’a emanet edip, sonra arkalarından her türlü fırıldağı çevirerek boğazlıyoruz.


       Şeyhlerimizin, hocalarımızın, başkanlarımızın her fırsatta dizinin dibinde olup şefaatlerini bekliyor, yeterince sevap kazandığımıza kanaat getirdiğimizde yine onlarla birlikte İş Gezisi için gittiğimiz Tayland gibi nesiyle meşhur olduğu malum ülkelerde-18 muhataplarla +18 ilgileniyoruz.


       İslam’ın 72 milleti bir araya getirebildiğinden falan bahsedip, bizim cemiyetle değil de karşı kaldırımdan yürüyenleri küffar, devlet ve din düşmanı ilan ediyoruz. 

       Biz, biz öyle yüce bir inanca sahibiz ki, savaş meydanında yüzüne tüküren düşmanı, nefsani davranmaktan korkarak öldürmeyen bir itikadın neferleri olarak, sırf tercihini bizi yüceltmekten yana kullanmayanlar için daha önce yaptığımız tüm her şeyi burunlarından getirebilmenin hesapları arka cebimizde hazır durur.


Akrabalarını İslam’a davet için gittiği Taif’de taşa tutulmuş, ayakları kan içinde kalmış, dilerse bu yaptıklarına karşılık dağların Taiflilerin üstüne yıkılarak helak edileceği bildirildiği halde, bunu istemeyen, Taiflilerin hidayete ermeleri için dua eden bir Peygamberin ümmetiyiz biz. O’nun sünnetine o derece bağlıyız ki; bize kötülük yaptıklarını düşündüğümüz herkesin bırakın dirisini, ölüsüne bile tecavüz etmeye hazır bekliyoruz.

Biz ki tarihin en iyi imkânlarına sahip olunan bu devirde, her türlü bilgiye ulaşır, sosyal paylaşım sitelerinde paylaşılan bin bir çeşit zırvaya iman eder, “kayıtsız şartsız iman ettik” dediğimiz Kur’an-ı Kerim dışında her şeyi okur ve biliriz. Bu yüzdendir ki “O takva sahipleri, bollukta ve darlıkta nafaka verenler, kızdıklarında öfkelerini yutanlar ve insanların kusurlarını bağışlayanlardır. Allah, iyilik edenleri sever.” (ALİ İMRAN Suresi 134) ayeti ve benzerlerinden haberimiz bile olmaz.
       

Dünyanın hayran olduğu Yunus Emre ile övünürüz ancak; Yunus’un 700 yıl önce söylediği “Elif okuduk ötürü, Pazar eyledik götürü. Yaratılanı hoş gördük Yaratan’dan ötürü” sözünü hatırlamayız bile. Yine dünyanın hayranı olduğu Mevlana ile iftihar eder, O’nun işimize gelen yüzlerce sözünü dünyevi hırslarımız için kullanır, ancak; 

Gel, gel, her ne olursan ol, gel!
İnançsız da, putperest de olsan, gel!
Burası umutsuzluk dergâhı değil,
Yüz kere bozsan da tövbeni, yine gel!”
sözünün ne anlama geldiğini düşünmeyiz bile. Hatta “ben Mevlana değilim, sen gelme!” diyebilecek kadar da küçümseriz kendisini.
İşte biz böyle ve buraların Müslümanıyız. 
Ya siz, siz nerenin Müslümanısınız?