Hayatımız özellikle son bir yılda hızla dijitalleşti. Hızla gelişen bu sürece bizler de hızlı adapte olduk. Eğitim, iş, toplantılar… Her şey artık çevrim içi ve daha kolay. Peki tüm bunlar yüz yüze eğitimin ve yüz yüze toplantıların yerini tutar mı? Sanmam.

Sandalye yok, tahta yok, kalem yok, ulaşım sıkıntısı yok… Ayrı bir organizasyon gerektirmiyor hiçbir şey. Bir sunum ve bir konukla halledilebiliyor eğitimler. Ardından mailimize gelen katılımcı belgesi ya da ücretini ödediğimiz eğitimin sertifikası.

Özellikle son yıllarda iş bulma ve atanamama kaygıları arttı. Mezunlar için özel kurumlar iyi bir fırsat. Kurumların belge ve sertifika sorgulayacağı düşüncesi ve dolu dolu bir cv’ye sahip olma isteği online eğitime olan talepleri arttırdı. Bu durumu fırsata çeviren eğitimciler hatta eğitimci olmayanlar dahi sertifikalı online eğitim vermeye başladılar. Yol parası yok, yemek yok, kalacak yer ayarlama derdi yok…

Sertifikaların geçerliliği ne durumda? Üniversite onaylı mı? Eve kargolanacak mı yoksa yalnızca e-devlet görünürlüğüne mi sahip? Tüm bu sorular eğitim alacakken çok önemli gibi görünüyor. Ancak artık herkesin sertifikası var. Herkes herkese eğitim veriyor. Artık kurumlar eskisi gibi bizden sertifika ya da belge sorgularlar mı bilmiyorum ancak aldığımız bir sertifikanın adından çok bizim onu ne kadar uygulayabiliyor olduğumuz önemli.

Online eğitim esnasında, bilgisayar karşısında ve oturduğumuz yerden yalnızca dinliyoruz. Belki anlıyoruz ancak bir kulağımızdan girip diğer kulağımızdan çıkıyor da olabilir işittiklerimiz. Sonuçta parasını verdik ve o sertifika bize gelecek diye mi düşünüyoruz?

Belgelerin ve sertifikaların iş bulmada bize kolaylık sağlayacağını düşünmüyorum artık. Ne öğrendik, ne kadar öğrendik ve hangilerini uygulayıp karşı tarafa öğrendiğimizi aktarabiliyoruz? Önemli olan tam da bu bence.

Kurumlar bizi işe alırken “sertifikan var mı?” diye sorduklarında onlara boş belge sunmak yerine asıl meselenin öğrenmek olduğunu orada fark ettirebilmeliyiz.

İyi haftalar diliyorum.