Siirt’te, kanaat önderleri, aşiret reisleri ve sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin katılımı ile ’Çözüm sürecine destek’ konulu konferans düzenlendi.

Türkiye Barış Meclisi tarafından İl Kültür Merkezinde düzenlenen konferans Barış Meclisi üyesi Dr. Ekrem Bilek’in açılış konuşmasıyla başladı. Bilek, barışın, insanları içerisine alan çok önemli bir proje olduğunu belirterek, sürece destek için bir araya geldiklerini söyledi. Bilek, "Bu süreç aynı zamanda, Türkiye’nin en önemli sorunu olan ve binlerce insanımızın hayatını kaybettiği bir süreçtir. İşte buna Kürt sorunu diyoruz. Kürt sorunu hem ekonomimizi baltalıyor, hem eğitimimizi baltalıyor, hem sağlığımızı hem de siyasi bir kimliğimizin oluşumunu etkiliyor. Bu da Türkiye’nin en büyük sorunudur. Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Tahran’a giderken ‘Türkiye’de güzel şeyler olacak’ dedi, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ise ‘Türkiye’de artık analar ağlamayacak’ dedi, Nevruz’da ise Öcalan’ın bir mesajının okunması kamuoyunda ciddi bir rahatlama meydana getirdi. Bu aynı zamanda halkın barışa olan inancını gösterdi. İki yıl içinde bu güzellikleri gördük. Aradan geçen süreçte bir takım aksaklıklar olsa bile halk barışa inanıyor. Temennimiz bunun kalıcı barışla noktalanmasıdır" dedi.

Daha sonra konuşan gazeteci-yazar İzzettin İçin, 6-7 Ekim tarihlerinde yaşanan acı olayların herkesi üzdüğünü, ancak çözüm süreci bağlamında yaşananların bir trafik kazası olarak algılanması gerektiğini söyledi. İçin, "Büyüklerimizden duyduğumuz gibi ‘her şeyde bir hayır vardır’ temennisiyle bakmamız gerekir. Bugünkü tablo bana bu sorunun çözüleceğini işaret ediyor" diye konuştu.

Konuşmasına besmele ile başlayan Siirt’in en önemli kanaat önderlerinden şeyh Muinniddin Aydın ise, barış sürecinin devamı için bir araya geldiklerini belirterek, herkesin barışa katkı sunması gerektiğini söyledi. Aydın, "Barışa katkıda bulunmak bizim dini ve insani bir görevimizdir. Her şeyden önce barış yüce Allah’ın Kur’an-ı Kerim’de, buyurduğu gibi ‘Barış daha hayırlıdır’, ‘İki grup arasında ki münazara, savaş olursa ikisinin arasını bulunuz.’ O halde barıştırmak çok önemli bir görevdir. Çünkü, barış olmazsa toplumda huzur, düzen olamaz, barış olmazsa ilim, amel, ibadet olamaz, yaşam olamaz. Bu amaçla bölgemiz çok acılar çekti. 30 yıllık bir dava, büyük davaların da barışı büyük olur, rahat olmaz. Arada küçük sıkıntılarda çekilir. Allah’ın izniyle barış daim gelecektir. İki tarafın da inanarak barış yapması gerekir. Bir taraf inanacak bir taraf inanmayacak ise o emek boşa gider. Fedakarlık olmazsa barış temenni edilemez. Bölgemizde yaşayan halk olarak herkesin elini taşın altına koyması gerekir. Barışı seven, barışı isteyen bir milletiz. Dolayısıyla Allah’ın hatırı vardır, Resulullah’ın hatırı vardı, bu milletin hatırı vardır. Ben, Muş’ta iki kişi öldürülmüş kavgalı taraflar arasında ki barışı sağlamak için 20 sefer gittik. Barışın sağlanması için emek gösterilmeli ve sabırlı olunmalıdır. Sabırsızlık gösterilemez. Bir de şu husus var; Siirt’imiz hassastır. İlimizde Arap, Kürt ve Türk vardır. Siirt’imiz çok müstesna bir ildir. İlim, irşat, irfan diyarıdır. 6-7 Ekim olayları hakikaten gidişi bozmuştur. Toplum olarak birbirlerimize kenetlenmemiz gerekir. Keşke o olaylar yaşanmasaydı. Çünkü Müslüman Müslüman’a zarar veremez, komşu komşusuna eziyet çektiremez" şeklinde konuştu.

Daha sonra söz alan Siirt Belediye Başkanı Tuncer Bakırhan ise, Kürtlerin bölünme ayrılma ve ayrı bir devlet kurma gibi bir talebinin olmadığını, aksine birlikte yaşamak için direndiğini söyledi. Bakırhan, "Sınırları olan bayrağı olan bir halk özgürleşmiştir diyemeyiz. Kürtlerin Irak’ta ve Suriye’de de sınırları var, bir devlet ve bayrakları var. Ama Irak’taki, Suriye’deki, İran’daki, Cezayir ve Tunus’taki insanların özgür olduğunu söyleyebilir miyiz? Yani özgür olmak haklarına kavuşmak için ille bir devlet olmak, bağımsız olmak gerekmiyor. Bugün bunu en iyi anlayan ve kavrayan Kürtlerdir. Bugün Kürtleri temsil eden siyasi irade kesinlikle ayrılmaktan parçalanmaktan ayrı bir devlet kurmaktan yana değil. O zaman Kürtler ne istiyor, kimliğiyle, dili ile inancıyla kültürüyle farklılıklarıyla, itilmeden, dışlanmadan yaşamak istiyor. Ötekileştirilmeden Türkiye cumhuriyetinde kimliklerinde yaşamak istiyorlar. Kürtler, Türkçenin ortak resmi dil olduğunu, ama Türkçenin yanında kendi dillerini de konuşmak, öğrenmek istiyor. Kürtler 100 yıldır, bilinçli bir politikanın sonucu, ya da değil, mevcut geri bırakılmışlığın ortadan kaldırılmasını istiyorlar. Kürtler, ekonomik olarak da Türkiye’nin batısında yaşayan insanlar gibi eşit haklarla yaşamayı istiyorlar" ifadelerini kullandı.

Toplantı karşılıklı soru ve cevapların ardından sona ererken, yol haritasının yarın yapılacak basın açıklaması ile duyurulacağı kaydedildi.