Karaman Bürokrasisi sınıfta kalmıştır. 
Karaman Basını sınıfta kalmıştır.
Hem de bütünleme hakkı olmadan.
Bunu 45 yılını bu hizmetlere vakfetmiş birisi olarak söylemekten çekinmiyorum. 
Kömür maden kazası olduktan sonra Karaman Gazetecileri bölgeye intikal ettiler. Pek çoğu için bu olay meslek hayatlarında gördükleri en karmaşık olaylardan birisi idi. İmkânlar kıt, şartlar ağır idi. Olayları takip ederken, hepsini çok sevdiğim meslektaşlarımın durumunu da merak ettik ve takip ettik. 
Öylesine güzel iş çıkardılar ki, bizleri çok sevindirdiler. O her zaman var olan ve hiç dile gelmeyen haber üretme rekabeti bile, onların arasındaki dayanışmayı yardımlaşmayı bozmadı. Bir yumruk, bir bütün oldular ve gurur duyduk. Ulusal basının devleri ile boy ölçüştüler.
Karaman’da Devletin en yüksek kademesi Vali Murat Koca, bu felaketi bir aile sorunu addetmiş olacak ki, Bayan Koca ile birlikte ilk andan itibaren olayların tam merkezinde idi. Uyku, yemek, istirahat gibi kavramları aklına bile getirmeyecek bir biçimde, tüm personeli ile uyumlu ve verimli bir biçimde çalışma yürüttü. Acıları bire bir yüreğinde hissetti. Resmi kimlik taşıyan her görevli de aynı durumda idi. 
Bu Halkın en temel hasleti de budur zaten. 
Ta ki; Din, İman söylemleri ile ortaya çıkan, gözü yaşlı provokatör ajan taifesinin ve vatanı içerden çökertmeye çalışan Bizans kalıntılarının iğne ile kuyu kazarak aradıkları bir konu buluncaya kadar. 
!8 can yürekleri yakarken, pırlanta gönüllü bir ana – babanın bu acısını ekmek parası yapmaya çalışan insanlıktan nasibini almamış birilerinin çekimlerini, masa başında Devlete bir atom bombası yapıp da atıp yıkacağını zannedenler, alladı pulladı ve 17 Aralık’ın bir başka perdesini sahneye koydular.
Ol Hikâyedir:
Adam uzun uğraşlar sonunda 8 – 10 küp pekmez yapar. Katırların çektiği arabasına yükler ve üzüm yetişmeyen bölgedeki köylere satışa çıkar. 
Büyük bir köye geldiğinde kalabalık bir müşteri gurubu sıra olur. Pekmez güzel, fiyat uygundur. Köyde bir küp pekmezini aylardır satamayan birisi de onları izler. Satamaz çünkü pekmezi çok kötü, sulu ve fiyatı da çok pahaldır.
Satışın en hareketli yerinde, bu kişi pekmez küpünün üstünde bir nesne görür. Aradığı fitneyi bulmuştur. Bağırır ”Küpe fare düşmüş” diye. Pekmez satıcısı bir bakar gerçekten küpün üzerinde bir cisim vardır. Eğer müşteriler bu sözden etkilenirse tüm pekmez elinde kalacaktır.
Hiç vakit kaybetmeden bir hamle ile cismin ince bir yerinden tutar ve havaya kaldırır. Sonra da “Bizim Hatun yine yaban armutu atmış pekmeze, pek de güzel oluyor” diye söylenerek armudu yer ve satışına devam eder. 
Eğer bir tereddüt gösterse, incelemeye ve ispatlamaya kalksa, kötü rakibi amacına ulaşacak iftira gereken etkiyi yapacaktır.
Ermenek’te her şey mükemmel giderken bir dâhili bedhahın ortaya attığı ve bir sürü hainin bunu Devlete karşı bir bomba olarak değerlendirdiği, hedefine de bu güne kadar bir nokta kadar yanlışı olmayan, her türlü takdirin üstünde bir devlet adamlığı sergileyen Vali Murat Kocayı koymaları, tereddüt gerektirmeden tepki konulması gereken bir saldırıydı.
Önce özellikle yerel basın vurucu cevaplarla, bürokrasi de ortaya koyacağı gerçeklerle öyle bir kalkan oluşturmalı idi ki; attıkları bomba yansıtıcı kalkanlara çarparak tepelerinde patlamalıydı.
Ama her biri birkaç parça olan, sayısı her geçen gün artan, dernek ve cemiyetlerle temsilcisini şaşırmış, oyunda oynaşta ve Bizans taktikleri için senaryo yazan bu kurumların yönetici ve başkanları ile yerel basın maalesef zayıf kalıyor. 
Sadece bu mu? Yerel basını kendisinin bir borazanı, emir eri, reklam aracı, yağcısı, şakşakçısı olarak değerlendiren, onun güçlenmesi ve değerlenmesi için değil zayıf kalarak daha kolay hükmedilir olmasını amaçlayan çabalar sergileyen bürokrasi ve yerel yönetimlerin rolü aslında daha fazla.
Bir Din Görevlimizin yüzde yüz doğru, hakkaniyetle, gerçekçi bir mantıkla yaptığı eylemin ve Karamana geldiğinden beri çok ama çok üstün bir insanlık örneği gösteren Vali Murat Koca’nın arkasında yüzbinlerce Karamanlı durdu. Toz kondurmadı. Hakkı teslim etti. Ancak bunu servis etmeyi bir türlü beceremedik.
 
Sınıfta kaldık. 
Dersimize iyi çalışmamız lazım. 
O her fırsatta da paspas ettiğiniz, palazlanmasın diye kan kusturduğunuz, her gün içine bin bir fit atıp birbirine düşürmeye çalıştığınız, dışardan getirdiğiniz tescilli çakalları besleyip de onlara karşı kullandığınız, işiniz düşmediği ya da çıkarınız olmadığı zaman varlığından haberdar dahi olmadığınız, yaşadığı maddi ve manevi güçlükleri yenmelerine yardımcı olmak yerine bu güçlüklere ilaveler yaptığınız yerel basın, her an, her saniye size de bu memlekete de lazım olabilir.   
Eğer bir sonraki sınavı geçmek istiyorsak;
Yerel basın önce tek, güçlü bir mesleki birlik etrafında ve ahlaki sıkıntısı olmayan, liyakatli başkan ve yöneticiler etrafında toparlanmalıdır. Bürokrasi de erken haber alma ve acil tedbir uygulama yöntemlerini bir daha gözden geçirerek, yerel basın içinde liyakatli olanları Devlet’in bir Eş Kurumu sayıp her türlü desteği sağlamalıdır. Güçlendirmelidir.