Ekrem Şama 2. Osmanlı Padişahı Orhan Gazinin oğlu Süleyman Paşayı örnek vererek başladığı konferansta… “ Süleyman Paşa denize seccadesini serip namaz kılacak kadar yüksek maneviyata sahip olduğu söylenir. Süleyman Paşa çok kısa sürelerde üstün özellikleriyle trakyada büyük fetihler yapmış, başarılar kazanmıştı. Emrindeki askerler ona çok güvenir. Süleyman Paşa ne derse odur. Onun dışında bir şey kabul edilmez. Süleyman Paşa her şeyi düşünür. Bütün sorunları o halleder. Süleyman Paşa varsa sorunlar hemen çözülür. Bütün savaşlar onunla kazanılır. Süleyman Paşa’nın emrindeki askerler böyle düşünürlerdi.

30 bin kişilik Bulgar gücü trakya’ya doğru Süleyman Paşa üzerine geldiği haber alınmıştı. Hazırlık aşamasında Süleyman Paşa’nın at’ı tökezler, Süleyman Paşa düşerek şehit olur. Askerler, panik içerisinde Süleyman Paşa’sız hiçiz düşüncesindedirler. Süleyman Paşa olmadan düşmana karşı koyamayız, 30 bin kişilik Bulgar ordusu, 5 bin kişilik orduyu yok eder. Onun için hemen kaçalım demektedirler.

İçlerinden bazı komutanlar kaçsak bile düşman bizi takip eder, bizi bulurlar. Süleyman Paşa olsaydı,  Cihad’dan kaçılmaz, Allah yolunda cihad edin derdi. Savaş başlamadan önce Süleyman Paşa kabri başında dua ederler. Sonrasında savaşta Bulgar ordusu bozguna uğratılır. İçlerinden birçok esir alınır. Esirler Orhan Gazi’ye götürülürken bir nefer, bir esire ‘direnemediniz sizi kolayca yendik, hiç yokmuşsunuz’ anlamında söylenir. Esir; biz size yenilmedik, siz bizi yenmediniz, bizi yenen kişilerin başında şöyle bir kişi ve yanında ise şu özellikte askerler vardı diyerek Süleyman Paşa’yı ve yanında önceden şehit olmuş askerleri tarif eder. Bütün esirler böyle olduğunu söylerler… Merhum Hocamız olmadan paniğe kapılıp çalışmalarımızı aksatmamız gerekir. Hocamız gibi bütün gücümüzle çalışarak insanlığın kurtuluşu için çalışmalıyız diyen Ekrem Şama Necmettin Erbakan’ın hayatıyla ilgili bilinmeyenleri anlattı.

 Şama, “Merhum Erbakan’ı anlatmak gerçekten zor. Çünkü o birçok manevi özelliğini çok sınırlı kişiyle paylaşmış, birçok özelliğini de kimseyle paylaşmayıp, sırlarıyla birlikte aramızdan ayrılmıştır” diye konuştu.
Konuşmasında Erbakan’ın çocukluğundan gençliğine, öğretim hayatından siyasete atılmasına kadar hakkındaki birçok bilinmeyene ışık tutan Şama, “Erbakan Hocamızı anlayabilmek için onun manevi dünyasını bilmeli ve kavrayabilmeliyiz. Onun aslında şan, şöhret ve makam heveslisi biri olmadığını; tamamen görev bilinciyle nefesi yettiğince çalıştığını ancak bu şekilde anlayabiliriz” dedi.
Erbakan’ın gençlik yıllarında büyük tasavvuf insanlarının eğitim ve terbiyesinden geçtiğini, Osmanlı kültürü ve İslam bilinciyle yetiştirildiğini dile getiren Şama, şöyle devam etti: “Erbakan Hocamız, şeyhiyle birlikte, İstanbul’da Yuşa Peygamberin kabrinde sabahlara dek ibadet etmiştir. Birincilikle bitirdiği lise eğitiminin ardından İTÜ Makine Fakültesi’nde üniversite eğitimine başlamıştır. Üniversitedeyken motorlar üzerine yazmış olduğu doktora tezinin büyük ilgi görmesi üzerine, özel davet ile Almanya’ya gitmiş ve burada Leopar tanklarının motorları üzerinde çalışmış ve birçok yeni özellikler geliştirerek, dikkatleri üzerine çekmiştir.”
Erbakan’ın Almanya’da eğitim gördüğü yıllarda Avrupalı devletlerin İslam ülkeleri üzerindeki planlarını öğrenmesinin; siyonizmi, Haçlı’yı ve sömürü düzenlerini yakından tanımasının siyasete atılmasındaki sebeplerden biri olduğunu ifade eden Şama, şunları dile getirdi:
“Merhum Erbakan, o yıllarda Almanlar ile bir anlaşma yapmış ve yaptığı icatlara ait, milyonlarca dolar değerindeki patentleri, Alman Patent Bürosu’nda çalışma hakkı karşılığında ücretsiz olarak hediye etmiştir. Burada çalıştığı yıllarda çok önemli buluşlara ait evrakları incelemiş ve ezberleyerek aklında tutmuştur. Erbakan Hocamız bu yıllarda teknoloji beyin yoluyla ülkemize transfer etmiş ve bu bilgileri kullanarak, bir iğnenin dahi yapılamadığı bir dönemde, ülkenin ilk motor fabrikası olan Gümüş Motor’u kurmuş ve ağır sanayinin temellerini Türkiye’de atmıştır. Ancak tüm bu başarıları siyonistler ve Masonlar tarafından engellenmiş; ilk olarak Gümüş Motor iflas ettirilmiş ve ardından Erbakan’ın Sanayi Bakanı olması engellenerek, çalışmaları pasifize edilmiştir. Yine aynı yıllarda Erbakan Hocamızın yürüttüğü, ilk yüzde 100 yerli otomobil projesi olan “Devrim”in imalatı da önlenmiş; araca ait tüm çizimler, projeler ve maketlerde yakılarak ortadan kaldırılmıştır.”
Konuşmasına Erbakan’ın siyasete giriş hikayesi ile devam eden Şama, “Erbakan Hocamız büyük engellemelere rağmen siyasete girmiş ancak bunu hiçbir zaman maddi bir beklenti için yapmamış; aksine döneminin alimleri tarafından bu görev için seçilmiş ve bir takım fedakarlıklarla bu göreve gelmiştir. Kendisine verilen görevleri yaparken de, sürekli istişare halinde olmuştur” dedi.
Erbakan’ın görevine gelirken verdiği sözleri yerine getirmek için hayatı boyunca çalıştığını da dile getiren Şama, “Hem görev yaptığı dönemde ülkemizde yaşanan ekonomik gelişmeler, hem de Türkiye’nin bugün gelmiş olduğu konum ve yeni bir dünya düzeniyle birlikte, yeni bir İslam Birliği’nin de kurulması, Erbakan Hocamızın göreve gelirken verdiği sözleri tuttuğunu, biatın kendisine yüklediği sorumlulukları yerine getirmek için çalıştığını göstermektedir” diye konuştu.

Konferans sonrasında; Ekrem Şama,  ilgi gören “Allah Dostu Erbakan” kitabını imzaladı.