Ünver, yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi;

“2010'da FETÖ'ye bırakılan yargı işinin başımıza neler açtığını acı bir şekilde tecrübe ettik. Önündeki kanun metni ve vicdanı ile adalet dağıtmak yerine, tabi olduğu hain yapılanmanın anlayışına uyarak adaleti katleden cübbe giymiş teröristler, insanımızın adalete olan inancını da yoka indirmişlerdi. Ergenekon,  balyoz, askeri casusluk, Arınç'a suikast ve benzeri davalarda yaşanan hukuksuzluklar, bizlerin hafızasındaki kötü hatırasını hâlâ muhafaza etmektedir. FETÖ'nün yargıdaki uzantıları adaleti katlederken, onlara bu gücü ve fırsatı tanıyan siyasi yapı da bu yaptıklarından ve yapılanlardan ders almamakta ısrar etmektedir. 2010 referandumu ile taşları yerinden oynatılan Türk yargısı, günden güne daha kötüye gitmektedir.

İktidarın yandaş yargı yaratma çabası, yargı "tarafsız" olacak kandırmacasıyla tüm hızıyla sürmektedir. Hakim - savcı sınavlarında sorulan garabet sorular, mülakatlarda geçmişte AKP'de siyaset yapan avukatların hakim ve savcı olarak atanması noktasında gösterilen özel gayret yargıya olan güveni yok etmekte, adalete olan inancı daha da geriletmektedir.

Tüm devlet kadrolarında liyakata göre görev vermek devletin bekası için öncelikli yapılması gerekendir. Aynı şey yargı için de geçerlidir ve hatta yargıda liyakat daha önemlidir. Zira devlet kademelerinde sıralı amirler ve nihayetinde siyaset kurumu, yapılan ve yapılabilecek hataları bir aşamada önleyebilir. Oysa hukuk devletinde siyasetin ve yargı dışı unsurların yargıya müdahalesi düşünülemeyeceğinden, yapılabilecek hataların yine yargı içinde yer alan hukuki yol ve mekanizmalarla düzeltilmesi gerekir. İşte bu noktada liyakatin önemi daha açık ortaya çıkamaktadır. Eğer hakim - savcı alım ve atamalarında liyakata göre hareket edilirse, liyakat sahibi hakim - savcılar muhtemeldir ki daha az hata yapacak ve gerek duyulduğunda da üst yargı basamaklarında görevli yine liyakat sahibi hakim ve savcılar da en doğru yargısal denetimi ve düzeltmeyi hukuk kuralları içinde yapacaklardır. Yargının bu olağan işleyişi, herhangi bir aşamasında bozulursa yargıya güven ortadan kalkar ve yeniden kazanılması da çok kolay olmaz.

Geldiğimiz aşamada muktedirlerin ne diyeceğine bakarak karar veren hakimlerin, kendisini cumhuriyetin değil muktedirlerin savcısı olarak gören savcıların olduğu; suç oluşturabilecek eylemleri nedeniyle gerektiğinde cumhurbaşkanını yargılama ve yaptığı bir takım hukuki işlemler konusunda da hukuki denetim yapma yetkisi ve görevi, başkanı olduğu mahkemeye ait olan Anayasa Mahkemesi Başkanının aynı zamanda bir partinin genel başkanı olan cumhurbaşkanı karşısında bulunduğu makama yakışmayacak şekilde reverans ettiği; idarenin işlemlerini denetleyen idari yargının tepesindeki Danıştay'ın başkanının adeta siyasi bir hasım gibi görerek ana muhalefet partisini eleştirdiği; Yargıtayca düzenlenen adlı yıl açılış töreninde  bile yargının kurucu unsuru savunmanın temsilcisi avukatların meslek örgütü Barolar Birliği Başkanı'nın konuşmasına tahammül edilemediği; hasılı düğmesi olmayan cübbede düğme arayan yargı mensuplarının günden güne çoğaldığı bir atmosfer ve yerde adalet beklemek ve adli yıl açılışlarını adalet duygusu içinde yapmak çok da mümkün olamamaktadır. Şüphesiz ki bu durumun baş sorumlusu 15 yıllık AKP iktidarıdır.

Zamanında yargıyı izbe mekanlardan kurtarmakla ve adliye binalarını adliye sarayı yapmakla övünen  bugünkü iktidarın 15 yıl sonunda yargıya güvensizliği % 80'e çıkardığı, yaptığı hakim - savcı alımlarıyla yargıç eksiğini nicelik olarak bir nebze azaltsa da alımların ve atamaların liyakate dayanmaması sebebiyle yargının nitelik sorunu giderilmediğinden, yargıya güven duygusunu yeniden tesis etmekten uzak olduğu akıldan çıkarılmamalı ve dahi yargının bugün geldiği noktada sorumluluk sahibi olan iktidarın pişkin tavırlarına kanılmamalıdır. "Neyleyim köşkü, neyleyim sarayı, İçinde salınan yar olmayınca" diyen şarkıdaki gibi içinde adalet olmayınca görkemli adliye binalarının ve saraylarının kimseye ve adalete faydası yok maalesef...

Unutmayalım ki "güçsüz adalet aciz, adaletsiz güç zalimdir." Geçen her günümüzün bizi gerçek bir hukuk devletine ve adalete yaklaştırması temennisiyle, zor olsa da adil bir yıl ve nice yıllar diliyorum. Adalet herkese lâzım.”